DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Fehmi DEMİRBAĞ
Fehmi DEMİRBAĞ
Giriş Tarihi : 17-01-2018 13:35

Kanal İstanbul mu, kanalizasyon mu?

Amâ bir insanı bir mutfak tezgahının önüne koyalım. Tezgahın üzerine de kapların içerisine konulmuş çeşitli malzemeler bırakalım. Bu kapların içerisinde toz da olsun, çimento da, kum da... Yenilebilir şeyler de bulunsun yenilmezler de.
Bir de ocak bulunsun. Kocaman da bir kazan. Kendisinden yemek yapmasını isteyelim. Bir de süre verelim.
Sizce bu amâ kardeşimizin yemek yapabilme olasılığı nedir? Yapılan yenilebilir mi?
Kör tesadüflerle yemek yapılamayacaksa hayatın şunca ahengini nasıl bir tesadüfler zincirine bağlayabiliriz ki?
Yaradılış yemeğinin şuurlu bir aşçı tarafından ortaya konulduğunu idrak edip kendisine teşekkür etmemiz gerekmiyor mu?
Hayatta hiçbir şeyin tesadüf olmadığını anlamamız gerekmiyor mu?
Ki hele konu insansa... İnsan da ektiğini biçen değil mi?
Bakalım biz neler ekip neler biçiyormuşuz? Bu yazımızda bunu irdeleyelim istedim.

***
Battleship Adası (The Battleship Island) isminde bir film izledim internette. Film, Japon sömürge döneminde, yaklaşık 400 Korelinin kömür madenlerinde çalıştırmak amacıyla “Battleship Island (“Hashima Island”)” adlı bir savaş gemisi ile zorla götürülmesini ve gemidekilerin özgürlük için mücadele etmesini anlatmaktadır. 
Bayıldım. Gerek konusuyla gerekse de görselliğiyle tam bir sinema şöleni.
Kıskançlıktan kudurdum. Biz nasıl böyle bir film çekemeyiz hasedini yaşadım film boyu. 
Ki yakınlarda vizyonda olan yine bir Kore hikayesinin işlendiği, bizim çektiğimiz "Ayla" filmine bile nazireler dizmiştim. Ona bile razı gelmiştim.
Kore'nin...Ki yine biz 1955 'te onlar iç savaş yaşarken pozisyon almıştık. Güney Kore’nin safında yet tutmuştuk abimiz kovboy Sam'la.
Kuzey Kore'nin bugün Trump'a kafa tuttuğunuda biliyoruz. Nükleer silah tehdidinde bulunuyor. 
Ve biz de Trump'la bir çatışmaya girmek üzereyiz bir zamanlar bizim olan Suriye topraklarında. 
Durun lafı nereye getireceğimi göreceksiniz, yazının sonuna kadar tahammül ederseniz elbet. 
***
Rejimin baskılarından kurtulmak adına İslami dünya görüşünü savunan bizler yönetimde söz hakkımızı kullanmak ve rejime çekidüzen vermek için iktidara talip olduk.
Görünen o ki rejim bizi kendine benzetti. Nimetleriyle bizi tavladı. Hata üstüne hatalar yaptığımızı hep bir yerlere tosladığımız da anladık.
"Hata yaptık, aldatıldık, Allah bizi affetsin" dedik çokça örneklemeyle.
Bir de gözbebeğimiz İstanbul üzerinde şekillendi pişmanlıklarımız." İstanbul'a ihanet ettik" dedik te. 
Şimdi...yakın zamanda yeni bir ihanet ile karşı karşıyayız. Bu yazımda uyarmak istiyorum bizimkileri. Yeni bir yanlış yaptık ibaremiz olmasın diye. Ki mevcut yönetimin islami söylemleri olmasa banane diyeceğim ama...İş bir süre sonra biz Müslümanlara ve İslama fatura ediliyor; içim acıyor.

Çılgın Proje olarak takdim edilen Kanal İstanbul, 2011’den beri gündemimizde. Zaman zaman raftan indirip kullanılıyor ve daha sonra kullanılmak üzere yerine kaldırılıyor.
Karadeniz ve Marmara’yı yapay bir suyolu ile bir birine bağlama fikri yeni olmayıp, 16. yüzyıldan itibaren 6 kez gündeme gelmiştir. Bunlardan birinde; Karadeniz’in, Sakarya Nehri ve Sapanca Gölü üzerinden Marmara’ya bağlanması düşünülmüştür. Bu plana göre, bağlanma iki aşamada olacaktı. Birinci aşama; Sapanca Gölü’nün doğusundan geçerek kuzeye akan ve Karadeniz’e dökülen Sakarya Nehri ile Sapanca Gölü arasına kanal açmak, ikinci aşama ise; Sapanca Gölü’nün batısında bulunan Marmara’nın en doğu uzantısı olan İzmit Körfezi ile arasına kanal açmaktı. Açılan bu kanallarla Karadeniz ve Marmara, Sakarya Nehri ve Sapanca Gölü üzerinden birleştirilmiş olacaktı. Fakat, zamanın zorlukları ve savaşlar nedeniyle bu plan gerçekleştirilemedi.
Cumhuriyet döneminde ise; kanal fikri ilk defa TÜBİTAK tarafından Ağustos 1990’da, Bilim ve Teknik Dergisi’nde yayımlanan bir makalede önerilmiştir. Dönemin Enerji Bakanlığı Müşaviri Yüksel Önem yazdığı bir makaleye; “İstanbul Kanalı’nı Düşünüyorum” başlığını atmıştır. Bu projede ise; kanalın bu sefer Avrupa yakasında yapılması düşünülmüş ve Büyükçekmece Gölü’nden başlayarak, Terkos Gölü’nün batısından geçecek şekilde, Marmara’nın Karadeniz’e bağlanması düşünülmüştü.
Erdoğan’dan önce, son olarak 1994 yılında Bülent Ecevit, İstanbul’un Avrupa yakasında Karadeniz ile Marmara arasında bir kanal açılmasını önermiş ve bu proje, DSP’nin Kanal Projesi adıyla partinin seçim broşürlerinde yerini almıştı.

***
Globalleşmenin getirdiği şehirlere hücum süreci biz Abdestli Kapitalizmin müminlerinden eyledi. Müthiş bir kültürel yozlaşma ile yüzleştik. Ne imanımız ne de bilgi birikimimiz bu tufandan bu tuğyandan bizi muhafaza edecek durumda değildi.
“Biz de zalimlerden olursak, zulme karşı savaşmamızın bir anlamı kalmaz. Kitaba uyacağız.” der bilge insan Aliya İzzetbegoviç.
Her bir cümlesinin üzerinde uzun uzun düşünmemiz gereken hârika tesbitleri de vardır kendisinin. 
Yine der ki "“Düşmanına benzediğin zaman, savaşmanın anlamı kalmaz.” 
*▪“Müslümanlar, Kur'an hayatta nasıl uygulanacak sorusundan kaçmak için, Kur’an’ın, nasıl okunması gerektiği hususunda geniş bir ilim ürettiler."
*▪“Kur’an ve İslam, sadece hocalara bırakılmayacak kadar önemlidir.”
*▪“İlimle din, birbirinden ayrıldığı takdirde, din insanları geri kafalılığa, ilim ise ateizme sürükler.” 
*▪“Yeryüzünün öğretmeni olmak için gökyüzünün öğrencisi olmak lazım!”
*▪“İyi insan olmadan iyi Müslüman olamayız.”
*▪“Bütün yücelik ve şükran Allah’a aittir ve insanların gerçek kalitesini ancak Allah tespit eder!”
*▪“Din, hurafeleri yok etmezse, hurafeler dini yok eder."
*▪“Ben olsam Müslüman Doğu’daki tüm mekteplere ‘eleştirel düşünme’ dersleri koyardım. Batı’nın aksine, Doğu bu acımasız mektepten geçmemiştir ve birçok zaafın kaynağı budur.”
*▪“Bir şahsın yüceltilmesi hadisesi, geçmişte ve bugün var ama İslam’a kesinlikle yabancıdır! Çünkü bu bir çeşit putçuluktur!”
*▪ “Sanat için soyunana alkış tutanlar Allah için giyinene neden zulmeder?”
*▪“Hayvanlar aç iken tehlikeli olur. İnsanlarsa tok iken tehlikeli oluyorlar.”
Hele 15 Temmuz faciasının geride bıraktığı kavram enkazı bizi bir süre daha bu pejmürde halimizde bırakacak gibi. 
Yine dini bir grup olan Fethullahçıların bu herzesi pür-ü perişanlığımızında kodlarını barındırmakta.

***
Amerikalı ekonomist ve yazar olan John Perkins’in 2004 yılında yazdığı “Bir Ekonomi Tetikçisinin İtirafları (Confession of an Economic Hit Man)” adlı kitabını öncelikle okumak lazım. John Perkins kitabında şöyle diyor; “Kendi otomobilini üretemeyen ülkelere borç para verip otobanlar ve yollar yaptırırız. Sonra onlara araba satarız, sonra bankalarını satın alırız, o bankalardan halka ucuz krediler verip daha çok araba almalarını sağlarız. Ayarlanan kredi asla o ülkenin hazinesine değil, bizim şirketlerin kasasına gider. Enerji santralleri, anayi alanları, limanlar, kanallar, dev hava alanları yapılır. Aslında insanların işine yaramayan bir yığın beton. Sonunda bizim şirketlerimiz kazanır. Tabi ki, o ülkedeki birileri de nemalandırılır. Toplum bu düzenekten bir şey kazanmaz. Ama o ülke büyük bir borcun altına sokulmuş olur. Bu o kadar büyük borçtur ki, ödenmesi imkânsızdır. İşte plan böyle işler. Sonunda ekonomik danışmanlar/tetikçiler olarak gider ve onlara deriz ki: Bize büyük borcunuz var. Ödeyemiyorsunuz! O zaman petrolünüzü satın, doğal gazınızı bize verin, askeri üslerimize yer gösterin! Askerlerinizi birliklerimize destek olmak için savaştığımız bölgelere gönderin. Birleşmiş Milletler’de bizim için oy verin! Elektrik, su, kanalizasyon sistemlerinizi özelleştirin! Onları Amerikan şirketlerine ya da çok uluslu şirketlere satın! Sosyal hizmetleri, eğitim kurumlarını, sağlık kurumlarını hatta adli sistemleri bile ele geçiririz.”
Ekonomi danışmanlarının yani tetikçilerinin görevi, bir ülke yöneticilerini hazırladıkları raporlarla kalkınmak için neye gereksinimleri olduğuna inandırmaktır. Yöneticiler raporlara inanınca ihaleler açılır, krediler alınıp verilir ve ihalelerde tetikçinin bağlantılı olduğu şirketler kazanır. Ekonomi tetikçisi başarılı olamaz ise, devreye CIA ve benzerleri devreye girer. Rüşvet, baskı, hükümet değişikliği, darbe ve suikastlar diğer ikna yöntemleridir.
***
“Kanal İstanbul”un resmi rakamlara göre, 10 milyar dolara mal olacağı tahmin ediliyor. Bağımsız tahmincilere göre bunun en az dört misli, yani 40 miyar dolarlık bir finansman ihtiyacı var. Böyle bir projeye ihtiyacımız var mı? Kesinlikle yok! Ama tetikçiler pardon “danışmanlar”, kalkınmamız için çok yararlı olacağına ikna etmişler bile! Yunanistan da böyle iflas ettirildi. Altından kalkamayacağı projeler yapması konusunda ikna edildi, projeler yapıldı ve hep deftere yazıldı. Bir gün bir baktılar ki, borçların ödenecek durumu yok. O zaman, Avrupa Birliği’nin lideri Almanya ile ne isterse yapmak zorunda kaldılar. Adalarını bile satmasını istediler! 40 milyar dolara mal olan ve henüz bitirebilmiş bir proje ve çalışma olan GAP fiyaskosundan bahsetmeye gerek var mı, bilemiyorum. 
Nüfusumuzun %80 ni artık şehirlerimizde yaşıyor. Bilgi ve teknoloji çağınıda kaçırıyoruz. Tüketim toplumu olma özelliğimizle mücadele etmemiz gerekirken hamhayal bir kalkışmaya ne gerek var? Kanal İstanbul, ülkemizin hayrına bir proje değildir.

***
Bu mücadelede ABD’nin esas gücü, sahip olduğu Deniz Kuvvetleri’dir. Amerikalı stratejist ve gölge CIA (Central Intelligence Agency) olarak adlandırılan düşünce kuruluşu olan STRATFOR’un sahibi George Friedman; “Amerikan gücünün temeli okyanuslardır. Okyanuslara egemen olması diğer devletlerin ABD’ye saldırmasını önlüyor, gerektiğinde ABD’nin müdahale etmesine imkân tanıyor ve ABD’ye uluslararası ticaretin kontrolünü veriyor. ABD’nin bu gücü kullanmasına gerek yok ama başka birinin kullanmasına da izin vermemeli. ABD tüm okyanusları kontrol etmelidir. Tarihte hiçbir güç bunu yapamamıştır. Bu kontrol sadece ABD’nin güvenliğini değil aynı zamanda uluslararası sisteme şekil verme gücünün temelini oluşturur. Eğer ABD onay vermez ise hiç kimse denizlerde hiçbir yere gidemez. Denizlerde kontrolü sürdürmek ABD için en önemli jeopolitik hedeftir” diyor.
Bu değerlendirmeden de anlaşılacağı gibi; ABD’nin küresel liderliğini devam ettirebilmek için, askeri üstünlüğünü sürdürmesi gerekmektedir. Bu askeri üstünlüğü sağlayacak güç içinde ABD Deniz Kuvvetleri, başat bir role sahiptir. Bu günlerde ekonomik zorluklar çeken ABD; tasarruf tedbirleri kapsamında askeri gücünde indirimler planlamasına rağmen, Deniz Kuvvetleri’ni bu tedbirlerin dışında bırakmıştır.
Yerkürenin yüzde 70’ini kapsayan ve yaklaşık olarak 361 milyon kilometre kare olan dünya denizlerini kontrol eden ABD Deniz Kuvvetleri’nin serbestçe giremediği tek yer, Karadeniz’dir. Dünya denizlerinin binde birinden bile daha küçük olan Karadeniz’e, Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin Karadeniz’e kıyıdaş olmayan ülkelerin savaş gemilerine getirdiği kısıtlamalar nedeniyle, ABD Deniz Kuvvetleri burada istediği gibi konuşlanamamaktadır. Örneğin; 2008 Gürcistan Krizi sırasında, ABD’nin Karadeniz’e göndermek istediği hastane gemisi bile, Montrö’nün tonaj kısıtlamasına takılmıştır. ABD’nin Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin Karadeniz’e kıyıdaş olmayan devletlerin savaş gemilerine getirdiği kısıtlamalardan memnun olmadığı, III. Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin getirdiği “Transit geçiş rejimi”nin serbestliğini burada da en geniş şekilde kullanmak istediği bilinmektedir.
ABD’nin tek kutuplu dünya düzeninin ortaya çıkması ve özellikle 11 Eylül sonrası gelişmeler üzerine, Karadeniz üzerindeki bu yaklaşımları daha da belirginleşmiştir.
ABD Deniz Kuvvetleri; Karadeniz’de uçak gemileri ve nükleer denizaltıları da dahil olmak üzere, hiçbir sınırlamaya tabi olmadan, devamlı olarak konuşlanmak istemektedir.

Sonuç olarak ABD; Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nden memnun değildir ve değişmesini istemektedir. Bu maksatla uygun ortamı kovalamaktadır. Böyle diyor Türker Ertürk bir yazısında.

****
Projede Kanalın en önemli yapılış gerekçesi olarak; İstanbul Boğazı’nın trafik yükünün azaltılması için tankerlerin, tehlikeli yük taşıyan gemilerin ve bir kısım ticaret gemilerinin buradan geçişe yönlendirileceği ifade edilmektedir. Bu gerekçenin, ciddi bir inceleme yapılmadan oluşturulduğu çok açıktır. Bir kere gemiler, İstanbul Boğazı’ndan para vermeden geçmek mümkün iken, niye daha dar ve geçiş süresi çok uzayacak olan bu kanaldan geçmeyi tercih etsinler?
Ayrıca, İstanbul Boğazı deniz trafiği açısından, dünyanın en yoğun trafiğine de sahip değildir. Örneğin; Malakka Boğazı’ndan bir günde geçen tanker sayısı, neredeyse İstanbul Boğazı’ndan geçenden 100 misli daha fazladır.

****
Diğer taraftan; Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin yürürlükten kaldırılması durumunu düşünsek bile, Birleşmiş Milletler III. Deniz Hukuku Sözleşmesi gereğince, gemilerin boğazlardan transit geçme hakkını ücret ödemeden kullanma hakkına sahiptir. Projenin neresinden bakarsanız bakınız, tam anlamıyla bir garabettir.
Genişliği 150 metre, derinliği 25 metre olacak bu kanalda bir deniz kazası olursa, bir gemi batarsa veya 1979’da meydana geldiği gibi, Romen tankeri Independenta benzeri bir süper tankerde yangın çıkarsa, İstanbul Boğazı’na göre çok dar olan bu kanalda kazaya nasıl müdahale edilecek veya batık ve enkaz nasıl çıkarılacak? Belli ki, bu konu da çalışılmamış ve masaya yatırılmamış.

***
Bugün için İstanbul’un nüfusu 15 milyonun biraz üstünde olup, hızla artmaya devam etmektedir. İstanbul’un nüfus artışı; çok büyük bir oranda normal nüfus artışından değil, göçler yoluyla oluşmaktadır. Başta trafik sorunu olmak üzere, İstanbul her geçen gün yaşanabilir olmaktan çıkmaktadır.
Çağdaş dünyada; İstanbul türü büyük metropollerin ne kadar nüfusu kaldırabileceği konusunda çalışmalar yapılır, özendirici ve caydırıcı tedbirlerle bu tip şehirlerin nüfusları kontrol altına alınmaya çalışılır. Merak ediyorum, AKP hükümetinin İstanbul için öngördüğü maksimum nüfus nedir? 25 milyon, 35 milyon, 50 milyon! Size bu rakamlar sakın abartılı gelmesin. Eğer siz tedbir almaz, bu konuda bir planlama yapmaz iseniz, bu gidişin İstanbul’a getireceği rakamlar bunlardır.
İstanbul’a bilinçsiz olarak yapacağınız her cazibe merkezi, bu şehrin nüfus artış hızını daha da arttıracaktır. Bu husus; aynı zamanda tüm değerlerimizin ve ekonomik imkânlarımızın daha fazla olarak aynı yerde toplanmasına neden olacaktır. 1999 depreminin, tüm Cumhuriyet tarihimiz boyunca meydana gelen diğer tabii afetlerle kıyaslandığında, ülkemiz açısından getirdiği yıkım çok ağır olmuştur. Bu durum ağırlıklı olarak, 1999 depreminin vurduğu Marmara Bölgesi’nin, sosyo-ekonomik açıdan Türkiye’nin en güçlü bölgesi olmasından kaynaklanmıştır. Siz hâlâ bu bölgenin merkezi konumunda bulunan İstanbul’u cazibe merkezi yapmaya çalışırsanız; bu, Türkiye olarak tüm yumurtalarımızın aynı sepete konması demek olur ki, bu da bölgenin tekrar büyük bir tabii afetle karşılaşması durumunda yıkımın çok daha ağır olacağı anlamına gelir.
Yine, İstanbul ve yakın çevresine daha fazla sayıda nüfusun toplanması, ülke çapında genel dengeyi de bozacaktır. Göç yolu ile bu bölgeyi imkânlarının ötesinde kalabalıklaştırmak, ülkemizin diğer bölgelerini ve özellikle doğuyu insansızlaştırmakla eş anlamlıdır.
Emperyalist projeler içinde Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizi bizden koparma girişimlerinin hız kazandığı bir dönemde, Batı’da yaratılan cazibe merkezleri ile bu bölgeleri göçe teşvik ederek boşaltmak ve tenhalaştırmak iyi niyetle izah edilemez.
“Kanal İstanbul” için sosyoekonomik fayda-maliyet analizi yapılmamıştır. Ayrıca bu projenin Milli Güvenliğimize getirebileceği sorunlar da etüt edilmemiştir. Bu tam bir gaflet, delalet ve ham-hayal projesidir.

***
Bu projenin doğal çevreye, tarım alanlarına, ekolojik dengeye verebileceği tahribatlar incelenmemiş ve tabii afetler karşısındaki hassasiyeti değerlendirilmemiştir.

Bu kanalın gerçekleştirilmesi durumunda pek muhtemeldir ki; kot farkından dolayı Karadeniz’den Marmara’ya kuvvetli su akışı olacak ve çevre tahribatı yaşanacaktır. Ayrıca Terkos, Büyükçekmece ve Küçükçekmece gölleri bu tahribattan nasibini alacaklar ve büyük olasılıkla kuruyacaklardır. Karadeniz’den Marmara’ya doğru olacak bu ilave su akışının, Marmara’nın tuzluluk oranını değiştireceği ve bunun burada yaşayan canlıları da kapsayacak şekilde doğal yaşama zarar vereceği ortaya çıkarılmıştır.
Kanalın açılması ve çevresinin düzenlenmesi için yapılacak hafriyat nedeniyle, yeşil alanlar ve mümbit topraklar zarar görecektir. Bu kanal, verimli topraklara sahip Trakya’nın doğal dengesini bozacaktır. Üçüncü havaalanı için yaklaşık 700 bin ağaç kesileceği düşünüldüğünde, ondan kat kat büyük bir alanı kapsayacak bu projenin yeşil alanlara vereceği zarar, korkunç boyutlarda olacaktır.
Kanal bölgesinin tabii bir afetle karşılaşma durumunda, nelerle karşılaşılabileceğinin çalışması yapılmamıştır. Büyük şiddette bir depremin bölgede ne felaketlere neden olabileceğinin modellemesi yapılmış mıdır? Bölgenin bu projeye uygunluğunun analizi için yapılmış bir jeolojik etüdü de yoktur. Deprem sonrasında oluşabilecek bir tsunami veya deniz yükselmesinin etkileri incelenmiş midir?
Ülkemizin kıt kaynakları bu ülkenin tamamının refahı, mutluluğu ve güvenliği için seferber edilir. Asla mutlu bir azınlığın ve sadece belli bir bölgenin çıkarları için harcanamaz.
“Kanal İstanbul”; plansızlığın, bilgisizliğin, çapsızlığın, bilim egemen kafalı olmamanın, hesap kitap bilmemenin, rantçılığın, verilen ihalelerden komisyon alma telaşının, gayri ahlaki ilişkilerin, emperyalist işbirlikçiliğin ve milletimizin geleceğine olan karşı düşmanlığın bir tezahürüdür. Tuzaktır!
***
İmansızlık uçurumuna sürüklenen gençliğimiz...Ensest, deistlik, lgbt, terör, kıskacında bir geleceğimiz varken...
Berbat eğitim sistemimizin düzenlenmesi gerekirken...
Betoncuların şalyalarından bizleri uzak eyle Ya Rab!

Fehmi Demirbağ

NELER SÖYLENDİ?
@
xy recep 4 yıl önce
Olayın bir tarafından alıp yazılmış bir yazı. Teknik veriler tam değil eksik. Sanki bunu planlayanlar gazeteci kadar beyin yok.
Fehmi DEMİRBAĞ

Fehmi DEMİRBAĞ

DİĞER YAZILARI ÇÖKÜŞ Neler Oldu Neler, Bir Bilseniz! Washington Portakal...Orda Kal! Ormanda Salgın Hastalık Var 5 ORMANDA SAĞLIKLI BESLENME -4- Ormanda Eğitim -3- Orman Düzeni -2- Orman 5’ten Büyüktür! O Rab Ki Kalemle Yazmayı Öğretti! Medeniyetsiz Miyiz? Yok Deve! Çocuk Edebiyatının Önemi (1) Tarihin En Büyük Terörizm Hareketi Bütün İnsanlık Tehdit Altında Noel yaklaşırken! En çok akıl nimetini israf ediyoruz! İşi sulandırmayalım lütfen! Bir medeniyetin olmazsa olmazları! Gençlerin dilini okuyabiliyor muyuz! Milli öğütüm iş başında! Endülüs'ü hatırlamak! Korku Masallarındaki Yamyamlar Madem kapanası okullar açıldı; Acilen milli çizgi film, milli edebiyat, milli oyuncak! Emperyalizmin ve cehaletin kıskacındaki milli eğitimimiz! Dikkat Dikkat! Geleceğe Mektup Tudors! Gerçekten Ay’a gidildi mi? Hayat iman ve cihad'dır! Eğitsel Araç Olarak Çizgi Romanın Önemi Sanatçılarınız kadar varsınız! Korku Masalları (2) Korku Masalları (1) Emperyalist Kelebekler (11) Üleştirelim ki eleştirilmeyelim! Emperyalist Kelebekler (10) Emperyalist Kelebekler (9) Emperyalist Kelebekler (8) Biz yaptık biz! Emperyalist Kelebekler (7) Emperyalist Kelebekler (6) Emperyalist Kelebekler (5) Emperyalist Kelebekler (4) Emperyalist Kelebekler (3) Gençlerin Çığlıkları Çarpıyor Tarihin Dehlizlerinden Suratlarımıza Emperyalist Kelebekler (2) Emperyalist Kelebekler -1 Her şer güzel olcek! Ramazan geldi hoş geldi! Taksim Putuna Tapınacakların İbadet Tarihi 1 Mayıs Çukurdayız; ipsiz sapsız adam çok! Olmak Ya Da Olmamak Hegemonlar diyor ki! Organize İşler Bunlar Başörtüsü farz mı olmalı, tarz mı? Yeni Zelanda Katliamı Ve Turkısh Dondurma Zor zamanlarda konuşmak bir sanattır! Millî Görüş 50 yaşında! Yakın Tarihi Anlamak İçin Bazı İsimleri Araştırınız Zenci Musa! Siz dâvâ nedir bilir misiniz? Şeytan İmparatorluğu ​İnsanlık tehdit altında! Bu kadar cehalet ancak tahsille mümkün olur Nasıl Bir Medeniyete Aitiz? (2) Nasıl bir medeniyete aitiz? -1 Dâvâm! Düşmanlarımızı iyi tanıyalım! Kültür Kuvvetleri Komutanlığı Cinsiyetçilik terörü! Uyumaya devam edecek misiniz? Noel Baba'yla Görüştüm Torunlarımıza da acımıyoruz! İnsanın Yaratılışı Noel Baba'ya Mevlid mi okutsak ne? Amerikan Vahşilerinin Gerçek Hikayesi Bozuk düzen! Sarıkamış! Yılın "haklılık ödülü" nü reis’in elinden aldık! Kasabanın şerifi acun efendinin psikopat master şefi mr. Papağan Son dakika! Noel’de... Ne elde var ne ayakta! Ayakta uyutuluyoruz! Cesaretiniz var mı gerçeklerle yüzleşmeye! Tırımtırak! Mavi dünyam benim, ömre bedeldir! Sinek Küçüktür Ama Mide Bulandırır İşi sulandırmayalım lütfen! Hızlı yaşa genç öl, cesedin yakışıklı olsun! Şükretmeyi bilmiyoruz! Bir Medeniyetin Olmazsa Olmazları Yıllardır tek başımıza yaptığımız mücadeleye destek göremeyen bizi son kertede haklı çıkarttı, devlet başkanımız... Eleştirelliştirdiklerimizden misiniz? Neden bu haldeyiz? Hakkının hakkı! Kişisel anayasam! Mütereddid kalmış eski bir mücahidin müteahhit oluncaya kadar ki müteaddit hikayesinden bir bölüm! Dile Düştük Memleket tımarhane! Eğitim Meselesi Hep Mesele Türk siyaseti nasıl işliyor? Big Brother Bizi Gözetliyor Gençlerin dilini okuyabiliyor muyuz? Atatürk'ü Anlamak Deistlere kızmayın, kendinize kızın! Sorgulayana Dünya Güzel Yalan Söylediğimizin Bile Farkında Değiliz 32 Mart Kapıda! Ne hapy türküm diyene, ayol! Kırılır Bir Gün Dönen Bütün Dişliler Ne mi yapmalıyız! Makus talih nasıl değiştirilir? Devlet, sen affetsen de Ben affetmiyorum! Çocuk nasıl yetiştirilir! Batının .oktan Tarihi Aile yapımız dağılırsa Bizi hiçbir şey toparlayamaz! Kapatın Okulları Da Dünyaya Huzur Gelsin! Aile Yapımız Dağılırsa Bizi Hiç Birşey Toparlayamaz! Ali dopu dep! Okullar Açılırken… Özetle Ahvalimiz Ölümsüzlük Yolunda (1) 12 Eylül' De 15 Yaşında Bir Çocuktum Anlamıyorum - Anlayamıyorum İyi İnsan Olmanın Kodları 17 Ağustos Depremi Neden herotürk! Kabile Devleti ​Gökten yağan yağmur değil! Korku Yazarı Bay X’le Görüştüm Eşeklik biz de kalsın! Bugün 15 Temmuz Bu hikayeyi çocuklarınızla da paylaşın! Uzayda hayat var! Mankurtlaştırmanın Amentüsü Seçimi, Matematiği Seven Millet Kazandı Vatandaştan Vatandaşa Bildiri Allah'tan başka ilah yok! İnsanlık Adına Yeni Genelge Yayınlandı Fenerbahçe cumhuriyeti'nde "tevhidî mukaddesatçılık" ve reisi anlamak! Tanımanızı istediğim biri var! Ne mutlu mutluyum diyene! Rüyet- i Hilal’den rüyet- i Nihat' a... Kudüs hak edenlerindir! Cezaevleri özelleştirilmeli mi? Tokat Valisi Recep Yazıcıoğlu’ndan Tokatlı vali Kemal Yurtnaç'a... Sakin Olun, Sinirlerinize Hakim Olun! ​Birbirimizi Düşman Görmek Ancak Düşmanlarımızı Sevindirir Taksim Putuna Tapınacakların İbadet Tarihi 1 Mayıs Ülen Eşşek Sıpaları Devresi yananlar servise lütfen! Tuhaf ama Türkiye... Türkiye'de çocuk olmak! Umre'ye Beleş Bir Yolculuk Yapmak İster Misiniz? Harflerden uygun olanları bir araya getirin başlığı siz yazın Washington portakal.. . orda kal! Carolin Artık Seni Sevmiyorum Maklubenin Ölümcül Sırrı Ali babanın bir çiftliği var! Fehminizm' de Dinde Güncelleme Konusu Ortadoğu’yu Anlamak Kültür kuvvetleri komutanlığından kamuoyuna önemle duyurulur! Izdırabı gül suyuna bastılar! Deistlik tehlikesine karşı ne yapıyoruz? Bipneliğin lüzumu yok! Numan Kurtulmuş Bey'le Görüştüm Doğumumdan önce: Genelkurmay başkanımızla görüştüm! Acun Ilıcalı Gerçeği O Rab ki kalemle yazmayı öğretti! Bir cahillik ettim! Aman ne İslamcıyız amma... Şeytan İmparatorluğu Teşekkürler reis! Bas git lan! Kaybedecek vakit yok! Midesi el verecek, yüreği yetecekler okusun bu yazımı! Arvalap adası yolcusu kalmasın! Uyuşturucu Konusuna Gireceğim Ortak Arıyorum Ucuz zeytin yemeyin. İçinde hilesi vardır Berkecan Yehova’nın şahitlerinden olmuş. Bizim Memed olmaz deme! Sirkeci garında neler oluyor! Karolin seni de seviyorum! Biz destan yazıyoruz, okur musun kardeşim? Bir masal anlat bana baba, içinde nikah olmasın! Yıl 2071 Wıshhh! Duydun mu gı; Gastamonu Türk Dünyası Kültür Başkenti Olmuş! Bir sorum var arkadaşlar! Aklını kiraya vermeyen, kardeşlerim! Birileri de hayatlarımızla ve hayallerimizle kumar oynamasın artık! Amerika’da Müslüman bir lider dua bekliyor! Mezarlıklar müdürlüğünde tanıdığı olan var mı? Dökülecek gözyaşımız kaldı mı? Reisle görüştüm! İnsanlığın alemi yok! Eğitebildiklerimizden misiniz? Siz hiç at sidiği içtiniz mi? Tam bağımsız ve Müslüman Türkiye! Son Eşeğin Ölümü Herotürk Süperman'a Karşı Kültür kuvvetleri komutanlığına atandım! Mr. Nosam ve Bay Trump Kudüs’te cenaze namazındalar... Ne biliyoruz ki? Rüyama kurşun girdi, annneee! Kudüs ve tüm kutsallarımız işgal altında! Bu mesaj kendisini arayanlara ithaf edilmiştir! Noel Yaklaşırken Amerika'dan mektup var! Reis, niçin rezevr para altın olsun dedi? Çığlıklara kulak veren yok! Yeniden Samsuna Ayak Basalım, Milli Mücadele Başlatalım Bak gardaş! Bak bacım! Müslüman kafaları batı şekillendiriyor... Öğretmenler günü kurtlu olmasın! Siz hiç bebek öldürdünüz mü? Ayla Seni Seviyorum Beyaz zenciler modern köleler! Fetullahın Rüyaları Naim Süleymanoğlu öldü de Sanki Biz Ölmeyeceğiz!
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
NAMAZ VAKİTLERİ
Gazete Manşetleri
Yol Durumu
BURÇ YORUMLARI
  • KOÇ
    Koç Burcu
  • BOĞA
    Boğa Burcu
  • İKİZLER
    İkizler Burcu
  • YENGEÇ
    Yengeç Burcu
  • ASLAN
    Aslan Burcu
  • BAŞAK
    Başak Burcu
  • TERAZİ
    Terazi Burcu
  • AKREP
    Akrep Burcu
  • YAY
    Yay Burcu
  • OĞLAK
    Oğlak Burcu
  • KOVA
    Kova Burcu
  • BALIK
    Balık Burcu
ANKET OYLAMA TÜMÜ
E-Bülten Kayıt
ARŞİV ARAMA