Bir şiirinde Orhan Veli böyle söyler. Böyle tanımlar gurbetin zor yanını. Gurbetin tanımına da uygun bir mısradır. Eskiler gurbete yad el demişler, yabancı yer demek istemişler. Doğrudur. Gurbetçilik diye bir kavramımız vardır. Gurbetçi yurt dışını (Almancı) anlatırken, gurbetçilik yurt içini anlatır olmuş. Yani biz gurbetçilik yapıyoruz. Amasya’da mukim olmak, gurbetçi olmamıza neden oluyor. Otuz yıla yakındır Amasya’dayız. Seksenli yıllardan beri de il dışındayım yani gurbetçiyim. Yani gurbetin ve gurbetçiliğin alasını yaşıyorum. “Sorarım kendime: Gurbette mi, hayrette miyim?” diyen Akif haklıdır. Gurbet soruların toplamıdır. Çünkü gurbet olmak, soru sormayı ve sorgulamayı gerektiriyor.
Gurbet, insanı hayrete düşürür. Siz de hayrete düştükçe, bol bol tasavvur edersiniz. Sonucunda da bir şeyler üretirsiniz. Yani gurbetin sosyoljisi de mevcuttur. Gurbetin hayrete düşürdüğü yerde; felsefe, şiir, sanat, sosyoloji, müzik, hatıra, gezi muhayyileleri kurarsınız. Gurbet, kalabalıkların içinde yaşadığınız yalnızlığın adıdır. Mesela ben; Giresun Adasını, Alman Çeşmesini, Ellez Suyunu özlerim. Demek ki gurbetin acı bir özlem dünyası da vardır. Balık tuttuğumuz adayı özlerken; bizi oraya taşıyan Tavlacı, Tortumlu, Adacı rumuzlu filikalar yadıma düşer. Onların sahiplerinin bana verdiği çeyrek ekmek arası balığı dülerim. Keşke dediğimiz, özlediğimiz yaşanmışlıklar bunlardır. Gurbette bunları zalimce anımsarsınız.
Gurbet: Memleketten uzak kalma, vatanından ayrı düşme, gariplik, yabancılık, biraz da uzlettir. Bunların tümünü Giresun dışında yaşıyoruz. Demek ki Giresun vatan-ı aslimmiş. Bunu gurbete çıkınca anladım. Gurbetlik arkadaşlar edindim ama hiçbiri bir yeşilgiresunlu tadı vermedi. Giresun’da bir arkadaşımı, dostumu, baba dostunu kaybettim mi, gurbetin ayrılık boyutunu daha bir başka yaşarım. Çünkü cenazede yoksun, son görevini de yapamıyorsun. Bundan daha sert bir özlem olur mu? Hayır. Tasavvufta da böyledir. Ölüm, ahiret, yolculuk, yoldaşlık gurbetin çağrışım unsurlarıdır. Hepsi başat gider. Tümü de gurbetliktir. Rahmetli Dr. Ömer Gürel, Yusuf Birol gibi baba dostlarımı kaybettiğim zaman, gurbetle ölüm içiçeliğini bir kere daha anladım. Gurbette kılamadığınız her cenaze namazı, sizi ölümün gurbet olduğu hakikatine götürüyor. Gurbette yakalandığınız her ölüm, bedenin ölmesinden öte, ruhun kavuşmasının adı olmalıdır.
Bir de gurbet ellere düşmek deyimi vardır. İş, aş, emek için Giresun’dan ayrılmışsınız. Gurbette rüzgar tersinden esmektedir. Başarılı olmak zorundasınız. Giresunlu olmanın manevi yükü sırtınızdadır. Giresunlu dirençli adamdır. Giresun dışındaki her yer bize gurbettir. Sırasıyla çalıştığım; Adıyaman-Gerger, Ordu-Ulubey, Samsun-Çarşamba, Amasya’da hep böyle oldu. İyi işler yaptığımı ve başarılı olduğumu düşünürüm. Ben gurbeti de içimde yaşarım. Ben gurbette değilim, gurbet benim içimde diyen şarkı sözü biraz beni anlatır. Gurbetin en çetini de içimize yaptığımız yolculuktur. Gidemediğim her Giresunspor maçı bir gurbettir. Ben böyle yaşarım Giresunluluğumu. Doğduğum Gemilerçekeği’nde yakaladığımız iskorpit, lendunuz, karagöz, sargan, çıkardığım travla bir özlemdir. Limanda yiyemediğim midye, bakamadığım her pilatin martısı bir gurbet vesilesidir. Bazılarınız şaşırsa da böyledir. Gurbetçi bir Giresunlu bu kültür milliyetçiliğini yapar, yapmalıdır da.
Gurbet, Yeşilgiresunlu biri için bir mekan meselesidir de. Kaldığım hiçbir yerde mekan tasavvurum oluşmadı. Oraya yerleşmeyi düşünmedim. Demek ki ben hala Giresun’u yaşıyorum. Hala Süleyman Podur’un çektiği Giresun videolarıyla avunuyorum. Limandaki 1.2.3.4. taş dalma noktalarımdı. O taşlar niye numaralanmıştır, onu da bilmiyorum? Patara plajına da gitsem, bu böyledir. Hiçbiri bir Uluburun Plajı değildir. Yelkenkaya’dan atlamak bana heyecan verirdi. Bugün de böyledir. ”Çeşmeler, adresleri tarif eden eski zaman kartvizitleridir.” Der Sezai Karakoç usta; ben de Poyraz Suyunu, Çalo Çeşmesi’ni böyle bir mekan olarak ararım, özlerim. Bunların yerini şişe suları tutamaz. Demek ki biz gurbeti sırtlamış insanlarız. Gurbet bize ne yapar? Saydaş’ta, Makbule Halamın kapısındaki tarihi çeşmeyi de böyle adres bilirim. Her Seldeğirmeni (Anneannemin evi ordaydı!) dönüşü, su içerdim o çeşmeden. Ey gidi günler! “Düşelim gurbete Talib vatanı terkedelim/ Aşinadan çok olur ademe lütfu yadın” diyen şair Talip, belki de haklıdır? Memlekette olsak böyle düşünür müydük bilemiyorum! Gurbetlik duygusu böyle düşündürüyor. Gurbet yedi yabancıyı tanış biliş kılıyor. Gurbet sizi entegrede yapıyor.
Gurbet sizi, mazi ve hatıralarınıza da götürür. Bir zaman tünelidir gurbet. Hepimizi de yutar. İçinizde taşıdığınız güzel hasletleri kaleme döktürür gurbet. Bu yazıda yaptığım da budur. Vesile olanlara selam ederim. Ben gurbeti yaşarım. Giresun’un panoramik görüntüsü de bir başka güzel, ayrı bir hasret vesilesidir. İçindekiler belki hissetmeyebilir! Çünkü aidiyet duygusu da gurbette oluşuyor. Söyleyeceklerim, bir GİRESUN projeksiyonudur. Kilometrelerce süren sahilde bisiklet sürdün mü, fındık kurutan emekçileri izledin mi, balıkçı mavnalarını hatırladın mı, Giresun pidesi yedin mi, Abacıbükü ekmeği bekledin mi, sizin gurbetçiliğiniz Giresunlu olmaya doğru evrilmiştir. Giresunlu olmak, bir kimlik meselesidir. Çotanak simgesiyle taçlandırılacak bir Giresunluluk bilinci budur. Gurbetteki bir Giresunlu olarak, memleketimden insan manzaraları böyledir. Bu gurbetteki bir Giresunlunun tespitleridir. Ben Giresunlu olarak gurbeti böyle yaşadım, yaşamaya da devam edeceğim. Unutmadan söyleyeyim, her ayın yirmi sekizinde Giresunlular olarak Amasya’da bir araya gelmeye çalışıyoruz. Yaptığımız hasbihaldir. Konuştuğumuz konular; yine Giresun, Giresunspor, kara lahana, kiraz tuzlusu, kaldirik, kofana vb. Bu duygudaşlık bizi yirmi sekiz gün idare eder. Kafanızda temsil etmediğiniz bir yer, sizin vatanınız olamaz hakikatini unutmadan yaşayalım. Bulundukları yere anlam, aş, iş katan vatanperver Giresunlu gurbetçilere de selam olsun. Kalın sağlıcakla.