Bazı insanlar muhalefet etmek için yaratılmışlardır! Neye muhalefet ettiklerini de bilmezler. Bu tiplerin ezberi ve anlamakta zorlandığım eziklikleri vardır. Sen ne söylesen anlamaz. Sadece cevap vermek peşindedirler. Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olanlar bunlardır. Bunlara laf yetiştirmek de zordur. Çünkü sadece düşünür gibi yaparlar, asla akletmezler. İşimiz zor vesselam. Bu takıntılı adamların ezberlerine baktığımız zaman, beni anlamakta zorlanmazsınız.
İstemezükçü tipleri taleplerinden tanımanız mümkündür. İsterseniz güncellediğim taleplerin ilkinden başlayalım. Medeni, kentli takılan bu zevat şehre ihanet için her şeyi yapan tiplerden mürekkeptir. Siz marmaray yapalım dersiniz, onlar kim geçecek der.Önce kendileri geçer. Utanma ve sıkılma bilmeden de, özçekim yaptıkları yolculuk fotoları paylaşırlar. Marmaray’da basit bir arıza olduğunda da, yapanlara sövmeye ve giydirmeye başlarlar. Böyle haysiyet celladı tipler, aynı zamanda batılı ve çağdaşız diye caka da satarlar. Eşeğe kravat takma misali! Çanakkale ve Yavuz Sultan Selim köprüsü yapmaya kalktığında da, ad bulmak için tay tay koşmaya başlarlar. Ulan köprü mü yaptın da adını koyacaksın? Müsaade et de, köprüyü yapan adını koysun.
İtibarsızlaştırmada hadsizlik rekoru kıran bu tipler, yaşama dokunan her şeye karşı olmakla da mahirdir. Boğaz Köprüsüne patronaj için karşı çıkan ağabeyleri gibi, bunlar otoyollara ve havaalanlarına da karşıdırlar. Uzun buldukları yolları masraf olarak görürken, düne kadar tren güzellemesi yapan ekip, hızlı trene binmeme tagları açarlar. Hayatları çelişki olan zevat, yine yapılanları basitleştirme yolunu seçer. Bunları devlet zaten yapmak zorunda kardeşim numaraları çekerler! İstanbul Havalimanı biter, onlar Almanlar adına kötüleme yolunu seçerler. Havaalanını su bastı yalanını atarlar. Bunu tam da havalimanı açılışı öncesi yaparlar. Bu ekibin ülkesine zarar verme gibi bir ideolojik saplantısı var. Mesele budur. Ülkesini yaşanmaz bulan ama, ülkesini üçüncü dünya ülkesi yapmaya yeminli ajanlar da bunlardır. Bunlar atamızın dahili ve harici bedhahlar dediği tiplerdir. Aman dikkat derim.
Siz, şehir hastanesi gibi derin bir yapı inşa edersiniz, bunlar biz burada kaybolduk der. Kendileri zaten kayıp bir kuşağı temsil ederken, başkaları adına iş görürler. Sağlıktaki devrimi göremeyen ezikler, ülkenin en iyi özel hastanelerinde de tedavi görmeye devam ederler. Bu ikircikli halleri, biraz da bir şey yapamama acizliğidir. Adamlar başarısızlığın ve bir işe yaramamanın tarihini yazıyorlar. Tam bir kullanışlı salaklık durumu. Aslında mesele budur. Bir işe yaramamak, bir şeyler yapamamak insanı yorar. Başkalaştırır. Bu ideolojik körlükleri de bundandır. Kendilerini işe yaramaz gören insanın, iş yapanlara karşı hasmane tutumu budur. “Bilgisiz, görgüsüz, duygusuz kuldan/Ölülerin mezar taşı makbuldür.” Diyen Hüdai Baba, aslında bu kişileri resmeder.İşe yaramayan insantan taş bile iyidir.İnsan bu kadar çözümsüz ve üretimsiz bir kafaya nasıl sahip olur?
Osmanlıdaki okuma ocaklarıyla-kıraathane-, kumarhaneyi eşitleyen düşünce sahipleri bu adamlardır. Siz okumayı ve kitaplığı tasarlarken, onlar okuma salonu düşmanı kesilirler. Oysa halkevleri, türkocağı, kütüphane örnekleri ortadadır. Kütüphanede çay olmaz diyecek kadar da, dünyaya biganedirler. Kütüphanelere elektrik bilgi ortamı kurmaya başlayan dünyayı okuyamayan da bu ezik kesimdir. Millet Bahçesini kurduğunuzda da, suni diyen de bunlardır. Oysa kentin göbeğinde soluklanma yerleridir bunlar. Ama esas mesele bu değil, sizin hizmet etmenizi hazmedememeleridir. Yani çekememe meselesi. Bu projelerin tarihselliğini atlarlar. Onlarca mezarlığı ve tarihi ören yerlerini darmadağın eden de atalarıdır. Saygısızca şehir tarihini yok edenlerin torunları, bir de şehrin ihyasına karşı çıkmaz mı? Can çıkar, huy çıkmaz gerçeği.
Tüm bu istemezükçülere karşı, biz türkümüzü söylemeye ve insana hizmete devam edelim derim. Çünkü tarih, istemezükçüleri değil, insana yatırım yapanları yazar. Dün han, hamam, cami, millet mektepleri yapanlar, bugün hizmet edenlerin atalarıdır. Zeynep Kamil, Valide Sultan vb. hadimleri tarih yazıyor. "Dedem koynunda yattıkça, benimsin ey güzel toprak,/Neler yapmış bu millet, en yakın tarihe bir sor, bak." Diyen Süleyman Nazif, aslında bugüne gönderme yapmaktadır. Tarih iş yapanları ve iz bırakanları yazar. Yan gelip yatan, sadece tüketenler, hizmet adamı olamayanlardır. Ülkesinin uzay ve silah projesine bile karşı olanların aslında mesuliyet ve kimlik meselesi de vardır.Dün fabrika kapatan, iş yapanları tutuklayan zihniyeti, bugün sürdürmek abesle iştigal etmektir. Bu memleket sadece saman üretmekle ve tarımla yola alamaz gerçeğini unutmadan, bilgi toplumunu inşa etmeye doğru yol almalıyız.