Bir ülke düşünün dünyanın yarısından fazlasında hüküm sürmüş ve adaleti ile ün yapmış.
Sonra bir takım insanlar çıkar, bunlar devleti idare eden kişilerin en yakınlarına yerleşir. Kendi ülkelerinin düşmanlarına çalışıp, idarecilerinin aldığı nefesi, attığı adımı efendilerine bildirirlermiş.
İdareci bunu bilmesine rağmen göz yumar ve devleti kalkındırmak için çalışmalarına devam edermiş.
Bu bir takım adamlar sonunda huzur devletini parçalamışlar ve sözde huzur devletinden daha üstün devlet kuracaklarını iddia ederler.
Adaleti sağlamak için mahkeme kurarlar. Yıllar sonra ortaya çıkar ki bu mahkemenin 42 cildi kaybolmuştur. Bunlar yetmezmiş gibi huzur devletini barbar ve faşist olarak göstererek haklı oldukları yönünde iddialarını sürdürmek isterler.
Huzur ülkesinin idarecilerini bir kalemde yerle bir etmeleri yetmezmiş gibi miras aldıkları kültürü yok sayarak kendi oluşturdukları sözüm ona kültürü halka dayatırlar.
Tam her şey düzelecek dedikleri zaman ülkede krizler arttı.
Bahaneleri hep savaştan çıktık oluyordu. Sanki müttefiklerimiz ve düşmanlarınız savaştan çıkmamıştı. Amaçları farklıydı, bizi asimile etmekti bizi kendini tavuk sanan kartal haline getirmekti. Bir zaman geldi ki ülke düze çıkmaya başladı krizler atlatıldı.
En önemlisi ise kendimizi tavuk sanmaktan kurtulduk ve kartal da olmadık, neysek o olduk.
Daha iyisi olmak için daha çok çalışmalıyız.
Ahmet Fatih AKKAŞ