Karadeniz kilit bir noktada!..
Samsun ise Karadeniz’in ortasında “aşırı kritik” bir şehir…
15 Temmuz sonrası bir çok yapı, kurum, cemaat ve ülkeye “fatura kestik”!..
Ülke olarak fatura kestiklerimizin başında ise ABD geliyor!
Devlet BAHÇELİ ve Cumhurbaşkanı başta olmak üzere ABD’ye gereken mesajlar verildi…
Demokrasi nöbetlerinde,
Yenikapı’da, grup toplantılarında, mecliste…
Televizyonda tepkiler/mesajlar verildi…
Bu aziz millette söylemlerin arkasında durdu!
Şahsım adına ABD’ye karşı tavrımı yıllardan beri hiç değişmediği gibi bunu defalarca yazılarımda dile getirdim…
***
ABD heyeti ne zaman Samsun’a gelse bölgede veya ülkede ya bir olay/gelişme olacaktır nabız yoklarlar ya da bir olay olmuştur sonuçlarına bakarlar…
Örneğin; HDP daha parti olmadan öncesinde Halkların Demokratik Kongresi (HDK) zamanında Samsun’a gelmeden birkaç gün önce 4 kişilik askeri ABD heyeti özel askeri uçakları ile Samsun Havaalanına uçaklarını “park etmiş”, kapısını kilitlemiş ile ve ticari bir taksi ile şehirde birtakım görüşmeler yapıp aynı gün uçaklarına atlayıp gitmişlerdi!..
Gezi olayları sonrasında da bölgenin nabzını ölçmek amaçlı değişik heyetler Samsun’a ve bölgeye gelmişlerdi…
Samsun’a 15 Temmuz'dan sonra ABD’nin resmi veya gayri resmi bilinen bir ziyareti olmadı; ta ki bugüne kadar!..
Bugün ABD heyeti Samsun’a geliyor!
Bakalım ABD heyetine “Demokrasi Nöbetlerinde” bir sövmedikleri kalan, her türlü sözü haklı olarak söyleyen hangi kurum, kuruluş ve kişiler görüşecek!
Yani görüşme talebine kimler “EVET” diyecek, kimler “HAYIR” diyecek!..
Kimler yerine vekil bırakacak, kimler kucak açacak bakacağız!
Hangi STK’lar ABD’yi lanetleyip bugün kucak kucağa olacak göreceğiz!
Kimler “takiyye” yapmış, kimler samimiymiş anlayacağız!
Kimler sosyalistiz diyerek emperyalizmin kucağına oturmuş izleyeceğiz…
***
ABD demişken bir MHP’li, Türk Milliyetçisi, Atatürk’ün ve anayasanın tanımladığı çerçevede bir Türkçü ve Ülkücü olmayı kendisine hedef koymuş bir kişi olarak, bir konuya açıklık getirmek istiyorum;
Bize yıllarca “siz de cuntacısınız” veya “12 Eylül’den önce ABD’ye açık olarak HAYIR diyemediniz”, “darbecisiniz”, “askeri vesayet sevicisiniz” diyerek eleştirenlere bir çift lafım var!
Türk Milliyetçileri, Ülkücüler ve Vatanseverler 15 Temmuz’da bir sınav vermiştir ve bu sınavdan halk nezdinde geçmiştir…
Atfedilen tüm yaftalamalardan beraat etmiştir
Bizler “gücümüzü inandığımız değerlerden alırız” biz gücü/emri şıhından, şeyhinden alanlardan asla olmadık!
Gücünü Anadolu’dan, Türk Milletinden, Milli benliğinden almak yerine araya şıh/şeyh koyan da Ülkücü değildir…
Bu nedenledir ki bizde “her kafadan bir ses çıkar” ama milletin/devletin ihtiyacı olduğunda “tek yürek olur”!..
***
Son olarak bir konuya daha değinmek istiyorum!
Hani askerliğini Doğu, Güneydoğu ve sınır ötesi operasyonlarda yapanlar dillere dolanmış bir şey söylerlerdi;
“Tam PKK’lı teröristleri kuşatmıştık ki bir emir geldi geri döndük! Paşalar/Askerler teröristleri koruyor, terörden besleniyor.”
Diyerek ithamları bir seviye ileri götürüp; “Bu ordu var ya bu ordu, bunlar dinsiz, Atatürkçü bunlar Ergenekoncu, bak cami bombalayacak olanlarda bunlardı, bunlar vatan haini ve darbeci” diyenler vardı!..
Ne oldu bu arkadaşlara!
Nerede şimdi bunlar?
Darbeyi gerçek manada önleyen Ülkücü, Milliyetçi, Vatansever, Atatürkçü askeri, subayı, üst subayı generali neden hiç kimse görmezler!..
Neden bir dönem gıybet edip, kul hakkı yiyip dedikodu yaparak ordunun yıpranmasına zemin hazırlayanlar bu insanlardan ve yüce Türk Milletinden özür dilemez?
Neden, ha neden!..
Hüseyin KURT