Risale-i Nur ve Bedîüzzaman hakkında önce okuyun ve sonra hüküm verin.
Ben Otuzuncu Lem’a’dan bir kısım buraya aktarıyor ve insaf ehlini göreve çağırıyorum. Böyle bir paragraf yazmak değil de bu cümlenin bir kelimesini ele alıp ne manaya geldiğine bakınız. Özel bir misyonu yoksa eli kalem tutan, muharrirler, mütefekkirler, vb. geliniz bir araya Hak için, böyle bir şey yazabilir miyiz?
"Hayat nedir? Ve mahiyeti ve vazifesi nedir?" sualine karşı fihristevari cevap şudur ki:
Hayat, şu kâinatın en ehemmiyetli gayesi, hem en büyük neticesi,
hem en parlak nuru,
hem en latîf mâyesi,
hem gayet süzülmüş bir hülâsası,
hem en mükemmel meyvesi,
hem en yüksek kemali,
hem en güzel cemali,
hem en güzel ziyneti,
hem sırr-ı vahdeti,
hem rabıta-i ittihadı,
hem kemalâtının menşei,
hem sanat ve mahiyetçe en hârika bir zîruhu,
hem en küçük bir mahluku bir kâinat hükmüne getiren mu'cizekâr bir hakikati,
hem güya kâinatın küçük bir zîhayatta yerleşmesine vesile oluyor gibi koca kâinatın bir nevi fihristesini o zîhayatta göstermekle beraber, o zîhayatı ekser mevcudatla münasebettar ve küçük bir kâinat hükmüne getiren
en hârika bir mu'cize-i kudrettir.” (7/395)
Bugün Risale-i Nurlar elhamdülillah artık ülkemizi de aşarak bütün dünyada imanların kurtulmasına vesile olmuştur ve olmaktadır. Daha henüz bu günlerde, Hindistan bilim adamları ve alimleri gruplar halinde eserleri tetkik edip, Müslümanlar için ve özellikle gençlik için vazgeçilmez reçeteler olduğuna ittifak etmekteler ve bu eserleri okuyanları, bu güne kadar herkese ulaştırma noktasında neden görevlerini yerine getirmedikleri noktasında sorgulamaktadırlar.
İtiraf etmek gerekirse bendeniz üniversiteye gidene kadar, okul döneminde süt yoğurt satıp, hayvanların bakımı ile meşgul oluyor, onun yanında da okumamı sürdürüyordum. Tatil dönemindeyse köyde hayvanlara çobanlık yapıp, hemen hemen üç aylık okul tatilini dağlarda taşlarda geçiriyordum.
Benim arkadaşlarım yaz tatilinde Kur’an’ı Kerim’i öğrendiler ve hatta hatmettiler. Ancak ben o zaman, Elif’i görse mertek zanneder bir durumda idim. Yani Kur’an-ı Kerim okuma noktasında değildim.
Vakta ki üniversiteye geldik, benim Kur’an-ı hatmeden arkadaşlarım öyle oldu ki verilen eğitim neticesinde düşünceleri Kuran’a ve İslam’a ters duruma getirildi.
Ben de üniversitede Risale-i Nurları tanıdım ve kendi kendime Kur’an-o Kerim’i öğrendim. Bu sayede benim istifade ettiğim hakikatleri muhtaç olan arkadaşlarıma ulaştırabildiğimde, takdir etmeyeni veya fayda görmeni söylemem mümkün değildir.
Peki bana böyle hakikatleri kazandıran ve benim imanımı taklitten tahkike geçmesine vesile olan bir eseri ve müellifini nasıl hatırlamayayım da ondan bahsetmeyeyim, bu insafa sığar mı?
Bu eserlerle, komünizm pençesinden kurtulanları mı? Dinsizlik batağından çıkanları mı? Yoksa sefalet çukurlarından çıkanları mı? Hangi birini anlatayım. Allah’a bin kere teşekkür ediyorum.
Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu