Bir gece esnasında semavata bir bakarsanız yıldızların esrarengiz görüntülerini seyredersiniz. Teknolojinin bu günkü verilerine göre o yaldızlardan bir kısmı, yedi milyar ışık yılı mesafededir.
Aynı şekilde gündüzleyin güneşin hareketi onlardan daha geri değil. Her bir yıldız hem kendi ekseni etrafında, hem de yörüngesinde dönerek sürekli hareket etmektedir.
Dünyamız dönerken o uzayda çıkardığı sesi duysaydık uyuyabilir miydik?
Ses dalgaları havada yayıldığında, saniyedeki dalga sayısı yâni frekansı Herz (Hz) birimi ile ifade edilmekte, insan kulağı 20-20 bin Hz arasındaki sesleri duymaktadır.
İnsan kulağı 0-140 Desibel (dB) şiddeti arasındaki sesleri duymakta ve 85 dB'in üzerindeki sesler işitme kaybına yol açmakta, 140 dB ise kulakta ağrı ve kulak zarında yırtılma gibi etkiler yapmaktadır.
Gök gürültüsü 120 dB, tabanca 140 dB bizde nasıl etki yapıyor. Allah CC 20 Hz altındaki sesi bize işittirmiyor ama fareler ve örümcekler bu frekansta çıldırıyor ve o ortama gelemiyorlar. 20000 Hz üzerindeki sesleri de işittirmiyor.
VUCUMUZDAKİ SESLERİ DUYUYOR MUYUZ?
Şayet dünyanın gürültüsünü işitseydik, ağzımızdaki bakterilerin hareket seslerini de işitmek gibi, ömür boyunca uyuyamayacaktık. EKG çekiminde duyduğumuz kalbimizin sesi gibi bizi huzursuz edecekti.
Aynı sistem aynı düzen insanda da kurulmuştur. 100 trilyon hücre sürekli bir hareket içerisinde birbirine göre hareket etmekte ve değişime maruz kalmaktadır.
Aynı olay bal arısının hücreleri arasında da cereyan etmektedir. Dolayısıyla Yaratıcı kainata hangi düzeli koymuşsa, aynı düzeni bal arısına da koymuştur. Başka bir deyişle Allah için bal arısını yaratmak neyse, kainatı da yaratmak odur. 
“Ve keza semavat sahifesini güneş ve yıldızlarla yazan kudretle, bal arısıyla karıncanın sahifelerini hüceyrat (hücreler) ve zerrat (zerreler) ile yazan kudret bir olduğundan
“ اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ “
ile (mes’elenin ilânıyla) Hâlıkın (yaratıcının) bir olduğuna delalet ve şehadet eder.” (45/55)
BAL ARISINDAKİ SANAT KAİNATINKİNDEN AZ DEĞİL
“Meselâ, bir adamdan birkaç şeyin sudûru (meydana gelmesi), birkaç adamdan bir şeyin sudûrundan daha ehvendir (kolaydır). Meselâ bal arısının hilkati (yaratılışı), kudret-i İlahiyeye isnad edilmezse (Allah’a verilmezse) nihayetsiz müşkilât (zorluk) olur.” (45/57)
“Meselâ: Bal arısının bir ferdini yaratan bir kudretin hükmü, bütün kâinata cari ve nafiz olması lâzımdır. Zira, o bal arısı kâinatın unsurlarına (elementlerine) nümunedir, eczasını kâinattan alıyor. Halbuki vücud sahasında mahal (mevki) ve makam, yalnız ve yalnız Vâcib-ül Ehad'a mahsustur.” (45/72)
“Meselâ, şeffaf bir zerre, şemsi tavsif eder (güneşin özelliklerini anlatır), fakat şems olamaz. Bal arısı Sâni'-i Hakîm'i vasıflandırır (hikmet sahibi olan yaratıcıyı bildirir), amma Sâni’ (San’atkâr) olamaz...” (45/78)
“Meselâ: Bal arısı her şeyle alâkadar olduğundan, eğer icadı esbaba isnad edilirse (sebeplere verilirse), semavat ve arzın iştirakleri (ortaklığı) lâzımdır.”(45/92)