O zaman Allah’ın bize vermiş olduğu duyguları ve cihazları hiç olmazsa onun rızasını kazanacak şekilde kullanmamız gerekir:
Zira gözün nuru, nur-u imanla ışıklanırsa ve kavîleşirse, kuvvetlenirse,
bütün kâinat gül ve reyhanlar ile müzeyyen bir Cennet şeklinde görünür.
Gözün gözbebeği de, bal arısı gibi, bütün kâinat safhalarında menkuş, nakışlı gül ve çiçek gibi delillerinden, bürhanlarından, ispat vasıtalarından alacağı ibret, fikret, düşünce, ünsiyet, dostluk gibi üsare, öz suyu ve şiralarından vicdanda o tatlı, iman balları yapar.
Eğer o göz küfür zulmetiyle, Allah’ı inkar karanlığı ile kör olursa;
dünya, genişliğiyle beraber bir hapishane şekline girer.” (50/71)
Hayata mazhar olmak öyle bir nimet ki tarifi bugünki bilimsel imkanlarla da ifade edilmesi mümkün değildir.
Yani hayata mazhar olan bir karınca, bir sinek, koca bir dağa sahip çıkabilir, onu gezebilir, dağa benimdir diyebilir.
Daha ileri de gidebilir, hatta güneş de benimdir diyebilir. Ama hayata hiç mazhar olmayan, varlık alemine gelmeyen, için her şey yoktur.
“Lâkin bal arısı gibi küçük bir cisim, hayata mazhar olduğu zaman, bütün kâinatla münasebetdar olur ve
herşeyle alış-veriş yapar; hattâ diyebilir ki:
“Kâinat benim mülkümdür, benim yerimdir.”
Kâinatın her tarafına gider,
havâssıyla tasarruf eder, duygularını dilediği gibi kullanır,
bütün eşya ile kesb-i muarefe eder, birbirine alışır, tanır.” (50/178)
İnsan yaratılış itibari ile her şeyle alakadar ve bir çok şeye ihtiyacı vardır.
Bu alakadar olduğu şeyler ile muarefe etmek ve ihtiyacı olduğu şeyleri temin etmek insanın elinde değildir.
Yani biz toprağa buğday ekmemizle, buğdayı imal etmek anlamı çıkmaz.
Onun için güneş lazım, yağmur lazım, toprak lazım, rüzgar lazım, mineral lazım vb.
Bu noktada kendimize güvenirsek maalesef bir tek buğday tanesini de elde edemeyiz.
Yemiş olduğumuz meyveler öyle değil mi, sebzeler öyle değil mi, balıklar öyle değil mi, hayvanlar öyle değil mi vb.
ACİZ ÇOCUĞA EN İYİ GIDA VERİLİYOR
Tüm bunlar bizim acizliğimiz nispetinde bize ikram ediliyor. Yarattığı mahlukatı rızıklandırmada Allah çok Kerimdir.
Bir tek ekmekle karnımız doyacağı halde;
et vermiş, süt vermiş, sebze vermiş, meyve vermiş, balık vermiş, vermişte vermiş.
Bunlardan sadece bir cins mi vermiş?
Hayır, çünkü sayamayacakmız kadar çok çeşit çeşit lezzette, tadda, kokuda nimetler ihsan etmiştir.
Eğer biz kendimize güvensek, bunların hangisini yapmaya iktidarımız var. Bunların hiç birini elde edemeyiz.
“Bal arısı, kendine güvenmediği için, gündüzün güneşini bulur. Bütün dostları olan çiçekleri, Güneşin ziyasıyla yaldızlanmış müşahede eder.
Öyle de: Kendine, vücuduna ve enaniyetine dayansan; yıldız böceği gibi olursun.
Eğer sen, fâni vücudunu, o vücudu sana veren Hâlıkın yolunda feda etsen, bal arısı gibi olursun.
Hadsiz bir nur-u vücud bulursun.” (51/84)