Zaman boşa akan su misali akıp giderken, insanlarda teknoloji gibi hızlıca değişiyor. Anlam veremediğimiz anlamsızlıklar bir biri ardından zaman gibi akıp gidiyor. Kalemi kâğıdı elime aldığımda karar veremediğim kararsızlıklarımı ve kafa karışıklıkları mı ruh halimde analiz ederken dış dünyanın da karmaşası beyin hücrelerimi yakıyor. Bir yazar edasında çayımı yudumlarken gördüklerim gözlerimin önünden akıp gidiyordu içimde hep o soru biz ne ara bu duruma geldik?
Sizde fark ettiniz mi? Manevi halimiz yok olurken, sosyal çöküntü yaşıyoruz, utanma duygusu hunharca katledilmiş, yüzsüzlük yeni trend olmuş. Beğenilmek için riya son damlasına kadar tüketiliyor tek sebebi ayıplı kişilikleri daha iyileriyle kamufle etmek için.
Dilenciliğin bile adabı vardı, şimdilerde en büyük ideal mesleklerden oldu, meslek diyorum çünkü getirisi illegal alemde çok yüksek. Hemen her işlek caddede bir dilenci bulunuyor ve bu dilenciler çeteleşmiş durumdalar. Çünkü en çok kazananlar gizli listesinin birinci sırasında eskortlar, ikinci sırada dilenciler geliyor. Nasıl yani dediğinizi duyar gibiyim. Yıllarca üniversiteler okuyun, mastarlar yapın birçok mesleki eğitim sertifikaları alın dilenciler kadar kazanamazsınız. O diplomalarla en çok bir hizmet sektöründe asgari ücretli işçi olursunuz! Dilenciler ise vicdan sömürerek elinizde avucunuzda ne varsa o dili ve acındırıcı kıyafeti ile sizden önce vicdanınızı, sonra paranızı alıyor. Teşhirciler o kadar kurnaz ve akıllı ki algıyı çok iyi yönetiyor. Ünlü tiyatrocular alınmasın bu dilenciler kadar güzel tiyatro oyunu oynayamıyor. Geçen gün Ankara’da lüks bir AVM’de dolaşırken özel Güvenlikler çok şık giyimli yanında 10-12 yaşlarında iki çocuk olan bir bayanı durdurmuş tartışıyorlardı, yanlarına yaklaştım. Kadının elinde birkaç satışa hazır ama elinde dekor amaçlı tuttuğu çoraplar, kazağının altında sakladığı sözde kanser hastası olduğuna dair doktor raporları vardı. Kulak kabarttım, Kadın çocuklara “koşun karşıdaki bizimkilerin yanına gidin” diye seslendi ve çocuklar AVM’nin uzağındaki diğer dilenci grubuna doğru koşarak uzaklaştı. Güvenlikler kadını salı vermek istemiyorlardı konuşmalarından bu kadın bu AVM’yi mesken tuttuğu anlaşılıyordu. Dilenci “ben hırsız mıyım beni bırakın gideyim, zabıtaya verseniz ne olacak beni tekrar bırakacak.” Diyordu. Güvenlikler cevval çıkmıştı ve bu dilenciyi bırakmak istemiyordu. Kadın kaçmayı denese de Güvenlik Bedriye teşhirciyi bırakmadı ve gelen zabıta ekibine teslim etti. Kadının o sözleri hala kulaklarımda “bırak beni hırsızlık mı yaptım?” Evet hırsızlığın en büyüğünü yaptın, insanların merhametini çaldın, insanların vicdanlarını çaldın, insanların insanlıklarını çaldın ve en önemlisi gerçek ihtiyaç sahiplerinin rızkını çaldın. Yanında dekor, bir figür olarak vicdan muhasebesinde algıya etki ettirdiğin o iki çocuğun geleceğini çaldın. Sokaklar dilenciden geçilmiyor, en çok gelir getiren yerler elit semtlerde ki AVM’ ler. Bu dilenci kadını araştırdığımda Ankara’nın her yerindeki AVM leri mesken tutmuş ve kendine müdahale eden Güvenlikleri darp etmesiyle ünlenmiş. Bu çeteleri özel servislerle gidecekleri yerlere bırakıyorlar ve günün sonunda toplanan yüklü paralar paylaşılıyor. Dilencilere verilen küçük paralar kişi sayısı arttıkça büyük miktarlara dönüşüyor bu sayede büyük paralar kazanıyorlar. Gider yok, zarar yok, vergi yok, en önemlisi bunu önleyecek caydırıcı bir kanun yok. Bu sektörde yüz kızarmıyor, pişkinlik ve cazgırlık ön planda. Dedim ya sosyal yozlaşmanın sonucu insanlarda çok para kazanma arzusu, lüks yaşama isteği ile paralel olarak insani değerleri yok ederek, kendine bir illegal yol açmaya çalışıyor. Kanun koyucularına ve uygulatıcılarına naçiz hane önerim vicdanları sömüren bu canavarlara bir çözüm getirmeleri, yoksa ahlaki çöküntü tüm hızıyla dibe çakılacaktır. Allah’a ısmarladık hoşça kalın.