Kıssa: Hikâye, bir olayı anlatma veya bir haberi nakletme. Kur’ân-ı Kerim’de insanları uyarmak, gerçekleri daha iyi kavramalarını sağlamak için bu metot kullanılmış, geçmiş toplumların ya da peygamberlerin kıssaları anlatılmıştır. Bu anlamda kıssa, yaşanmış olayların, ibret için anlatılması demektir. (1) Kur’âan’daki bu kıssalardan maksat, tarihi vakaların kronolojik olarak anlatılması değildir. Ancak geçmiş peygamberlerin ve milletlerin başına gelenlerden bir ibret dersi almamız kast olunmaktadır. (2) Kur’ân-ı kerim’in kıssaları naklederken hedefi, tarihi bilgi vermek değil, insanların hidayette ulaşmalarına vesile olmaktır.(3) Kıssa dilimize de girmiş bir kelimedir; “Kıssadan hisse” ve “bir kıssa bin hisse” gibi tabirler Türkçede sıkça kullanılır.
Yüce Allah Şöyle buyurur: “İndirdiğimiz nura (Kur’ân’a) inanın.”(Teğâbün, 64/8) “(Ve) ona tâbi olun.” (En’âm, 6/155) “Gerçekten bu Kur’ân, (insanlara) en doğru olan yolu gösterir, sâlih amellerde bulunan mü’minlere de kendileri için muhakkak büyük bir mükâfat olduğunu müjdeler. Âhirete inanmayanlara da kendileri için acıklı bir azab hazırlamışızdır.” (İsrâ, 17/9-10) İnsanların dünya yaşamında en doğru yola iletecek ve âhiret hayatında da saâdete, mutluluğa, götürecek olan Kur’ân’a inanmak ve ona uymak zorundayız. Kur’ân’a uymak, tâbi olmak da, onu okumakla, öğrenmekle olur.
Kur'ân, insanları doğru yola iletmek için gönderilmiştir. Bunun için de hikmet ve güzel öğüt metodunu kullanmaktadır. Yaşanmış olayları etkili bir üslûpla anlatmış, bunu yaparken, benzer olayların insanların başına her zaman gelebileceğini vurgulayarak dersler çıkarılmasını istemiştir.
Kur'ân, muttakiler için bir öğüt ve insanlar için bir açıklama (beyan) dır: “Bu (Kur'ân) insanlara bir açıklama, (Allah'tan) korkanlara yol gösterme ve öğüttür.” (Âl-i-İmrân, 3/138) Kur'ân'ın metod olarak kullandığı beyan, öğüt ve hikmet unsurları kıssada bir araya gelmiş bulunmaktadır. Kur'ân'ın içine aldığı beş konu (iman, ibâdet, muâmelât, ukûbât, ahlâk ve kıssalar) dan kapsam itibarıyla en geniş olanı ahlâk ve kıssalardır. Gerçekten de, peygamberlerin gönderiliş gayesi imanlı ve ahlâklı insanlar yetiştirmek olduğu için Kur'ân-ı Kerim'in yarısına yakın bölümü, insanlara ders ve ibret olmak üzere anlatılan geçmiş peygamberlerin ve milletlerin kıssalarıdır. Kıssanın insan eğitiminde büyük rolü vardır. Geçmiş insanların başından geçen olayları ve sebeplerini anlatmak, bugünün insanına da yol gösterir, ders verir. (4)
Kur’ân kıssalar üzerinden tasavvuru, aklı, şahsiyeti ve hayatı inşa eder. Kur’ân kıssalar üzerinden muhatabına mümeyyiz bir akıl kazandırır; iyilerle kötüleri, hak ehliyle batıl ehlini, mü’minlerle kâfirleri, salihlerle fasıkları, zalimlerle mazlumları ayrıt etme yeteneği. Bu yüzden Kur’an “kim kimdir” sorusunun peşine düşmek yerine, “kim hakikat karşısında nerede durmaktadır” sorusunun peşine düşer. Bize de sorunun peşine düşmemizi öğütler. Bu kıssalardan bazılarının girişinde, o kıssanın “hak ile” (bi’l-hakk) anlatıldığı özellikle vurgulanır. Tıpkı kehf kıssasının başında “Sana onların kıssalarını hak ile (bi’l-hakk) aktaracağız” (Kehf, 18/13) buyrulması gibi. Yine Adem’in iki oğlunun kıssasının “hak ile” anlatıldığı ifade buyrulur. (Madie, 5/27) “Hak” ile anlatmaktan murat, bu kıssaların tahrif edilmiş şekilleri yerine doğrularının anlatılmasıdır. (5)
Kur’ân-ı Kerim’de en veciz ve en güzel şekilde anlatılan ve gözlerimizin önüne canlı tablolar halinde serilen kıssaların bir kısmını şöyle sıralayabiliriz:
1) Âdem ile melekler ve İblis, Âdem ile Havva, Âdem ve iki oğlu (Hâbil ve Kabil) hâdisesi,
2) Nuh, Hûd, Sâlih, Şuayb, Eyyub (a.s.)’un hayatı ve tevhid mücâdelesi,
3) Lokman (a.s.)’ın oğluna yaptığı öğütler,
4) İbrâhim (a.s.) ve oğulları’nın kıssası, Kâbe’nin temellerinin yükseltilmesi, İsmail’in kurban edilmesi hâdisesi,
5) Yusuf (a.s.)’a karşı kardeşlerinin kıskançlığı ve onu kuyuya atmaları, Yusuf ile Aziz’in karısı arasında geçen hâdise, Yusuf’un hapse girmesi, kardeşleriyle görüşmesi,
6) Mûsâ (a.s.)’nın rasullüğünden önceki hayatı, risâleti, mûcizeleri, Firavun’un inadı, İsrailoğullarının Mısır’dan çıkması, Bakara ve Hızır (diye bilinen, kendisine rahmet ve ilim verilen kul) kıssası,
7) Dâvud ve Süleyman (a.s.)’ın kıssası, Süleyman ve Belkıs,
8) İsa (a.s.)’nın doğumu, risâleti, sofrası,
9) İsrail oğulları, Zülkarneyn, Ashâb-ı Kehf, Ashâb-ı Uhdûd, Ashâb-ı Fil,
10) İsrâ, Hicret, Bedir, Uhud, Benî Nadir, Ahzab, Mekke Fethi, Huneyn Gazvesi, İfk Hâdisesi ve münâfıklara âit kıssalar. (6) Bu kıssalar, hayal ürünü değil, bizzat hayatta yaşanmış, gerçek olaylardır.
Yüce Allah Kur’ân’da, önceki peygamberler ve geçmişte yaşanmış toplumların hayatlarından bahseder. Bu olaylar üzerinde düşünerek ibret almamızı ister. “Peygamberlerin kıssalarında, akıl sahipleri için büyük bir ibret vardır.” (Yusuf 12/111) buyurur.
Kur’ân-ı Kerim’de Anlatılan Kıssaların Hikmetleri
Kur’ân-ı Kerim'deki kıssaların oldukça büyük, pekçok hikmetleri vardır. Bunların bazıları şunlardır:
1. Yüce Allah'ın bu kıssaların ihtivâ ettiği hikmeti açıklaması. Çünkü Yüce Allah: “Andolsun onlara kendisinde alıkoyucu özelliği olan haberler gelmiştir.” (Kamer, 54/4) buyurmaktadır.
2. Yalanlayanları cezalandırmak suretiyle Yüce Allah'ın adaletinin açıklanması. Allah Teâlâ yalanlayıcılar hakkında: “Biz onlara zulmetmedik; Fakat onlar kendi nefislerine zulmettiler. Rabbinin emri gelince Allah'ı bırakıp da tapındıkları ilâhları onlara bir fayda sağlamadı.” (Hûd, 11/101) diye buyurmaktadır.
3. Mü'minleri mükâfatlandırmak suretiyle Allah'ın lütfünün açıklanması. Allah: “Biz üzerlerine ufak taş yağdıran bir rüzgâr gönderdik. Lût’un ailesi müstesna. Onları seher vaktinde kurtardık. Tarafımızdan bir nimet olmak üzere (bunu yaptık). İşte şükredenleri Biz böyle mükâfatlandırırız.” (Kamer, 54/34-35) diye buyurmaktadır.
4. Peygamber (s.a.s.)'in, yalanlayıcıların kendisine yaptıklarına karşı teselli edilmesi. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Eğer seni yalanlıyorlarsa, onlardan öncekiler de yalanlamışlardı. Peygamberleri onlara apaçık delillerle (mûcizelerle), sahifelerle ve nur saçan kitaplarla gelmişti. Sonra kâfir olanları yakaladım. Şimdi onlara azabım nasıldır!?” (Fâtır, 35/25-26)
5. Mü'minleri iman üzere sebat etmeleri ve imanlarını arttırmaları için teşvik etmek. Çünkü mü'minler kendilerinden önce yaşayan mü'minlerin kurtulduklarını ve cihad ile emrolunanların İlâhî yardıma mazhar olarak zafere eriştiklerini bu kıssalarla öğrenmiş bulunuyorlardı. Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Biz de duâsını kabul edip, kendisini gamdan kurtarmıştık. Biz mü'minleri işte böyle kurtarırız.” (Enbiyâ, 21/88) “Andolsun ki Biz senden önce kavimlerine rasûller gönderdik, onlar da kavimlerine açık açık delillerle geldiler. Biz günahkârlardan intikam aldık. Mü'minlere yardım etmek ise zâten üzerimize bir haktır.” (Rûm, 30/47)
6. Kâfirleri küfürlerini sürdürmekten sakındırmak. Çünkü Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Acaba onlar yeryüzünde gezip kendilerinden öncekilerin âkıbetlerinin nasıl olduğuna bakmadılar mı? Allah onları toptan helâk etmiştir. Kâfirlere de onların (âkıbetlerinin) benzerleri vardır.” (Muhammed, 47/10)
7. Peygamber (s.a.s.)'in risâletini ispatlama. Çünkü geçmiş ümmetlere dâir haberleri ancak Yüce Allah bilir. Zira Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Bunlar sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Onları bundan evvel ne sen biliyordun, ne de kavmin.” (Hûd, 11/49) “Sizden öncekilerin Nûh, Âd ve Semûd kavimlerinin ve onlardan sonra Allah'tan başkasının bilmediği kavimlerin haberleri size gelmedi mi?” (İbrâhim, 14/ 9)
Tebliğ Sürecinde Kur’ân Kıssalarının Önemi
Kur’ân-ı Kerim’in anlatım tekniklerinden biri de kıssalar yoluyla olanıdır. Kıssalar muhataplara birer örnek ve ibret olarak anlatılır. Muhatapların bu kıssalardan dersler alması istenir. “Peygamberlerin haberlerinden senin kalbini (tatmin ve) teskin edeceğimiz bir haberi sana kıssa ediyoruz/anlatıyoruz. Bunda sana hak, mü’minlere de bir öğüt ve bir uyarı gelmiştir.” (Hûd, 11/120) Kıssalar, Hz Muhammed (s.a.s) ve tebliğci Müslümanlar için kimi zaman destek, kimi zaman yol gösterici kimi zaman da öğüt olmuştur. “(Ey Muhammed,) Sen hikmetle, güzel öğütle Rabbinin yoluna çağır ve onlarla en güzel şekilde mücâdele et. Çünkü Rabbin, yolundan sapanları, en iyi bilen O'dur ve O, yola gelenleri de en iyi bilendir.” (Nahl, 16/125) Kıssalar hacim itibariyle Kur’ân’ın yaklaşık yarısını oluşturmaktadır. Bu da açıkça göstermektedir ki, tebliğciler çevrelerindekileri davet ederken kıssa metodunu çok sık kullanmalıdır. Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurur: “Siz Allah’ı kullarına sevdirin ki, Allah da sizi sevsin.” (7) İslâm'ı insanlara sevdirmek için kıssa ve menkıbelerden büyük ölçüde yararlanılması gerekir.
Kur’ân'da anlatılan kıssalar en doğru kıssalardır. Çünkü Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Allah'tan daha doğru sözlü kimdir?” (Nisâ, 4/87). Bu ise, Kur’ân kıssalarının vakıa ile eksiksiz bir uyum göstermesinden ileri gelmektedir. Yine en güzel kıssalar da Kur’ân kıssalarıdır. Çünkü Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Biz sana bu Kur’ân'ı vahyetmekle, sana en güzel kıssaları anlatıyoruz." (Yusuf, 12/3). Çünkü Kur’ân kıssaları belâğatta mükemmellik ve anlamda üstünlük derecelerinin en yücesini kapsamaktadır. En faydalı kıssalar da Kur’ân kıssalarıdır. Çünkü Kur’ân kıssalarının kalplerin ıslâhı, amellerin ve ahlâkın düzeltilmesi üzerinde güçlü bir tesiri vardır.
Rasûlullah (s.a.s.)'ın hadisleri de kıssa yönüyle çok zengindir. Kur’ân ve hadislerde yer alan kıssaların asıl amacı insanları hakka dâvet etmek, onları değişik yol ve yöntemlerle eğitmektir.
Burada dikkat edilecek husus şudur: Tebliğ sürecinde anlatılacak olan kıssalar, menkıbeler, hikâyeler doğru olmalı, İslâm’ı yanlış anlamaya sebep olmamalıdır. İslâm’ın ruhuna aykırı olmamalıdır. Davetçi, insanlara islâm’ı doğru bir şekilde anlatmalı ve onların doğru yola gelmesine vesile olmaya çalışmalıdır. Çünkü dünya ve âhirette huzura, saadete ermek Kur’an ve sünnetin gösterdiği yoldan gitmekle mümkündür!
Dipnot
1-İslâmi Bilgiler Ansiklobedisi, c. 2, s. 146
2-Prof. Dr.Cerrahoğlu, Tefsir Usûlü, Ankara, 1983, s. 172
3-M. Sait Şimşek, Kur’ân kıssalarına Giriş, İst. 1998, s. 66
4-Halit Ünal,
5-Mustafa İslâmoğlu, Kur’ân Sûrelerinin Kimliği, İst. 2011, s. 185
6-Cerrahoğlu, Tefsir Usûlü, Ankara, 1983, s. 172
7-Câmiü’s-Sağir, Terc. c. 2, s. 299. Hds. 3670
Süleyman GÜLEK