Toplumların maddi ve mânevi alanda yükselmelerini sağlayan en önemli sebeplerden biri ilimdir. Bu nedenle dinimiz ilme büyük önem vermiştir. İslâm Dini, ilme ve bilgiye gerektiği değeri vermiş ve bilgiye ulaştıracak bütün meşru yolları açık tutmuştur. İlim öğrenmek için, zaman, mekân, yaş sınırı koymamıştır. Erkek ve kadın herkese beşikten mezara kadar ilim öğrenmeyi emretmiş, hayatın her aşamasında ve her safhasında kişinin kendi durum ve konumuna göre ilimle iç içe olmasını istemiştir. Bilginin insanı yücelteceği Kur'ân-ı Kerim'de şöyle ifade edilmektedir: “Allah, içinizden inananların ve kendilerine ilim verilenlerin derecelerini yükseltir…” (Mücadele 58/11) İslâm, okumaya ve ilim elde etmeye büyük önem vermiştir. Hz. Peygamber (s.a.s.)'e inen ilk vahiyde okumaktan, kalemden, eğitim ve öğretimden bahsedilir: “Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir alakadan yarattı. Oku! İnsana kalemle yazı yazmayı öğretip ona bilmediklerini öğreten Rabbin sonsuz lütuf sahibidir.” (Alak, 96/ 1-5)
İslâm; fıtrata, insanın yaratılışına en uygun bir din olduğu için bütün müslümanlara ilmi farz kılmıştır. Her müslüman’ın kulluk görevlerini (ki bütün dünyevî işlerini kapsar) yerine getirecek, helâl ile haramı, hak ile bâtılı ayırt edecek kadar bilgi sahibi olması farzdır. “İlim tahsil etmek, her Müslüman erkek ve kadına farzdır.”1
Kişinin müslüman bir kul olarak şirkten sakınıp tevhid şuuruyla yaşaması ve güzel ahlâk sahibi olmak için gerekli ilme sahip olması farz olduğu gibi; içinde bulunduğu durumlar ve yapması gereken her çeşit ibadetle ilgili bilgileri öğrenmesi de yine faz-ı ayn'dır.
Tıp, mühendislik, teknik ve teknoloji gibi sosyal hayat için gerekli olan her türlü ilimleri öğrenmek farz-ı kifâyedir. Bu tür ilimler, toplumun bazı fertleri tarafından öğrenilirse bu farîza yerine getirilmiş olur. Fakat kimse öğrenmezse toplumun bütün fertleri Allah katında sorumlu olurlar. Övünmek ve başkalarına karşı üstünlük taslamak için ilim öğrenmek ise, doğru değildir. İlim, doğruyu, iyiyi, güzeli bulmağa yaradığı gibi, cehalet de doğru yoldan çıkmağa sebepdir. Her kötülüğün, haksızlığın ve ahlaksızlığın baş sebebi, bilgisizlik ve cehalettir. Bunun içindir ki Kur'an, ilimsizlikten şiddetle sakındırır: “Sakın ha câhillerden olma!” (En'âm, 6/35) diyerek uyarıda bulunur.
Yüce Dinimiz en büyük savaşı cehalete karşı vermiş, cahiliye dönemine son vererek, ilim ve irfan çağını başlatmıştır. Rasulullah (s.a.s.) bir hadis-i şerifinde de şöyle buyurmuştur: “Ya öğreten, ya öğrenen, ya dinleyen, ya da ilmi seven ol. Sakın beşincisi olma, helak olursun.”2 İlmin önemi konusunda çok sayıda hadis-i şerif vardır. Bunlardan küçük bir seçme yapalım: “Kim ilim tahsil etmek için (evinden veya yerleşim yerinden) çıkarsa, geri dönünceye kadar o kişi Allah yolundadır.”3 “Hikmet, (ilim) mü'minin yitiğidir. Onu nerede bulursa o mü'minin kendisi ona daha lâyıktır.” 4 “Allah kim hakkında hayır dilerse, onu dinde fakîh (derin anlayış sahibi) kılar.” 5
Tabii Ki, faydalı ilim, kişiyi dünya ve ahrette mutlu, huzurlu olmaya götürür. “İnsan öldüğü vakit bütün amelleri ondan kesilir. Yalnız üç şeyden dolayı kesilmez; sadaka-i câriyeden, faydalanılan ilimden ve kendisine dua eden salih evlâttan kesilmez”6 “Allah'ım, huşuu olmayan (korkmayan) kalpten, kabul olmayan duadan, doymayan nefisten ve fayda vermeyen ilimden sana sığınırım.” 7
Doğru bilgi ilgiye, ilgi de insanlara faydalı olan şeylerle ilgilenmeye götürür. Hz. Peygamber şöyle buyurur: “Kim ilim tahsil etmek için bir yola girerse, Allah o kişiye cennetin yolunu kolaylaştırır.” 8 Hz Ali (r.a.) şöyle buyurur: “İlim servetten üstündür. Çünkü sen serveti korursun, ilim ise seni korur.” ilim serveti mal servetinden üstündür Mal sarf etmekle azalır, ilimse sarf ettikçe çoğalır
Yunus Emre de şöyle der:
“İlim ilim bilmektir ilim kendini bilmektir.
Sen kendini bilmezsen ya nice okumaktır.
Okumaktan mânâ ne, kişi hakkı bilmektir.
Çün okudun bilmedin, ha bir kuru emektir.”
İlim odur ki insana kendisini, yaratılış gayesini, Rabbini öğretsin. Bunun dışındaki bir ilim kuru emektir. Boş yere vakit harcamaktır. Bu bakımdan ilime ve eğitime çok önem verilmelidir.
Yüce Allah şöyle buyurur: “Sizden hayra çağıran, iyiliği (ma’rufu) emreden ve kötülükten (münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır.” (Âl-i İmrân, 3/104) Yani müslüman, emr-i bi’l-ma’ruf görevini mü’min ve kâfir tüm insanlara karşı yerine getirip herkesi hakka davet etmeye çalışmalıdır. Hakka çağırmak ve bâtıldan sakındırmak görevinin muhâtabı, İslâm’a inanan ve inanmayan bütün insanları kapsamaktadır. Tabiî ki, İslâm davetçisinin önce İslâm’ı doğru bir şekilde öğrenmesi gerekir, davet ettiği İslâm’ı iyi bilmesi lâzımdır. Körü körüne değil, İslâm’ı bilerek davet etmek gerekir. Bunun için davetçi, kendisini geliştirmelidir. Gerek hocalardan, itikat, ibâdet, ahlâk, siyer, tefsir, hadis, fıkıh ve İslâm tarihi dersleri alarak, gerekse bu tür kitapları okuyarak da öğrenebilir. Bu sebeple İslâm’ı doğru bir şekilde öğrenmeli, yaşamalı ve davet ve tebliğ görevi de yapılmalıdır. İşte bunun için de ilim ve eğitim gerekiyor.
Eğitimin Önemi
Eğitim, insanlara küçük yaştan itibaren, kişiliklerinin gelişip olgunlaşması için gerekli bilgilerin öğretilmesi, yararlı beceriler, iyi alışkanlıklar ve davranışlar kazandırmak amacıyla yapılan çalışmalar bütünüdür. Eğitim ve öğretim; insanı akıl ve gönül bütünlüğü içinde, hem bu dünya hem de ebedî hayat için hazırlama ve yetiştirme sanatıdır. İslâm eğitiminde temel metot, sevgi ve şefkattir. Hz. Peygamber (s.a.s.), eğitiminin temeline; “Müjdeleyin, nefret ettirmeyin. Kolaylaştırın, zorlaştırmayın.” 9 buyurarak sevgi ile iç içe, hoşgörülü birer eğitimci olma düsturunu koymuştur. İslâm eğitimi, insanı bir bütünlük içerisinde eğitmeyi, iyi insan ve iyi Müslüman yetiştirmeyi hedef alır. Tabii ki eğitim dendiği zaman çocuk eğitimide gündeme gelmektedir. Dolayısıyla anne-baba olarak çocuklarımızın eğitimine çok önem vermeliyiz.
Çocuk Eğitimi
Anne-babanın dünyasında çocuğun çok önemli bir yeri olduğu herkesçe malumdur. Anne ve babnın amacı, mutlu, başarılı ve sevgi dolu çocuklar yetiştirmektir. Çocuk eğitimi konusunda en büyük görev, anne-babaya düşmektedir. Çocuk eğitimi çok hassas ve önemli bir konu olduğundan dolayı, günümüzün en önemli çalışma alanı haline gelmiştir. Fakat Çocukların kendilerine ait bir dünyaları olduğu için, çocuğu çeşitli yönleriyle tanımadan onu eğitmeyi başaramayız. Bu nedenle çocuğun biyolojik, psikolojik, sosyolojik ve dinî yönlerinin tanınması gerekir.
Çocuk terbiyesi ilgi, bilgi, sabır ve ciddiyet isteyen bir konudur. Bilhassa anne-babaların bu hususta yetişmiş olmaları gerekir. Çocuğu nasıl eğiteceklerini, hangi yaşta nasıl davranacaklarını öğrenmeleri icap eder. İnsan maddî ve mânevî yönü olan bir varlıktır. Çocuklarımızı hayata hazırlarken, onları maddî ve mânevî değerlerle donatmalıyız. Çocuğun beden ve ruh sağlığına çok dikkat etmeliyiz. Çocukları sağlıklı, dindar, güzel ahlâklı, kültürlü, çalışkan, dürüst, mutlu, başarılı ve kötü alışkanlıklardan uzak, iyi bir insan olarak yetiştirmeliyiz…
Çünkü iyi yetişen nesiller, geleceği daha güzel inşa edebilirler… Çocuk yetiştirmek, çocuk oyuncağı değildir. Çocuk yetiştirmek en zor ve hayat boyu devam eden önemli bir sanattır. Allah (c.c.) Kur’an’da şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun” (Tahrim, 66/6) Peygamberimiz (s.a.s.) de şöyle beyan etmektedir: “Hepiniz sorumluluk taşımaktasınız ve sorumluluğunuz altındakilerden mesulsünüz…”10 İnsan eğitilebilir bir varlıktır. Peygamberimiz (s.a.s.) “Her çocuk İslâm fıtratı üzerine doğar, ana-babası onu Yahudi, Hıristiyan veya Putperest yapa.” Buhârî, Cenâiz 79, 80, 93 buyurarak aile ve çevre faktörünün çocuğun yetişmesi üzerinde çok büyük bir etkisi olduğunu ifade etmektedir. Peygamberimiz (s.a.s), bir hadislerinde; "Bir babanın evladına bırakacağı en güzel miras, güzel terbiyedir" 11 buyurmuştur. Çocuklarımızı sevmek demek, sadece onlara iyi bir maddi miras bırakmak değildir. Onlara bırakılabilecek en iyi mirasın “güzel ahlâk” olduğunu Peygamberimiz (s.a.s.) bildirmektedir. Çocuğun hem dünya hem de âhiret mutluluğunu gaye edinen terbiyeye dikkat çekmiştir.
Çocuklara; inanç, ibadet ve güzel ahlâk anlayışı verilmelidir. Yani doğruluk, cömertlik, kanaat ve şükür etme, özür dileme, israftan kaçınma, sorumluluk duygusu, temizlik hasasiyeti, girişimcilik, para idaresi, iyimserlik, duâ etme alışkanlığı kazandırılmalıdır. Çocuklara yeri geldikçe görgü kurallarını öğretmek ve yaş seviyesine göre dinî eğitim ve öğretimde bulunmak, bunlar her ailenin ve büyüklerin görevidir. Çocuklarımızın eğitiminin aile içinde, okulda, çevrede ve toplumda şekil alacağı bir gerçektir. Onların, bedenen sağlam, inançları düzgün, ahlaklârı güzel, insanlığa ve İslâm’a faydalı birer insan olarak yetişmeleri, bizim onlara sahip çıkmamıza ve duâ etmemize bağlıdır. Bu sebeple çocuklarımızı maddi ve manevi olarak en güzel şekilde eğitmeliyiz…
Çocuk Eğitiminde Anne-Baba Nasıl Davranmalı?
* Önce, çocuk eğitimine psikolojik ve biyolojik olarak hazır olmalısınız ve içinizden bu isteği duymalısınız.
* Çocukları iyi yetiştirmek için, çocukları tanımak, çocuk psikolojisini bilmek gerekir. Çocuğunuzun gelişimini iyi takip edebilmeniz için, çocuk gelişimi ve çocuk psikolojisi kitaplarından yararlanın. Bu şekilde, çocuğunuzun gelişimini izleyerek bilgi ve ölçülere sahip olmalısınız.
* Çocuk yetiştirmek, çocuk oyuncağı değildir. Çocuğun sağlık gelişimi ile ilgili gerekli kaynaklara ulaşmalısınız.
* Çocuk psikolojisi, gelişim psikolojisi ve öğretim metotları alanında bilgiler edinmelisiniz. Eğitimci ve psikologlardan yararlanmalısınız. Amaç; kendisi, ailesi ve toplumu için faydalı olma bilincinde olan kişilikli, mânevî değerlerine saygılı, ahlâklı, Yaratan ve yaratılanın haklarına duyarlı erdemli nesiller yetiştirmektir. Bu açıdan Anne ve babalar çocuklarının beden ve ruh sağlığına çok dikkat etmelidir.
* Her çocuk ayrı bir dünyadır. Çocukların ayrı bir birey olduğunun farkına varılmalı. Onun ilgi ve isteklerinin olabileceği bilinmelidir.
* Günümüzde çocuklarımız kötü arkadaş, internet ve zararlı neşriyat, sigara, alkol ve uyuşturucu gibi tuzaklarla karşı karşıyadır. Bu itibarla ebeveyn bunlara karşı uyanık olmalı ve çocuklarını korumalıdır. Çocuklarımızı bu gibi tehlikelerden koruyacak en etkili ve güçlü kalkan, sağlıklı bir din eğitiminin verilmesidir. Çocuğa, yaradılış gayesinin Allah’a kulluk olduğu, hayatın imtihan hayatı olduğu öğretilmelidir.
* Küçük yaşta kazandırılan ahlâkî değerler ve din eğitimi yoluyla verilen temel dinî bilgiler, öğretilen emir ve yasaklar, ezberletilen âyet ve duâlar, çocuğun düşünce ufkunu genişletir mânâ dünyasını aydınlatır ve mutlu olmasını sağlar.
* Çocuğunuzun yanında, eşinizle kavga etmeyin. Bu onu hem incitir, hem de anne-babanın olumlu imajını zedeler.
* Çocuğunuzun sorularına karsı göstereceğiniz ilgisizlik, onun başka sorular sorma isteğini kıracaktır ve bilgi dağarcığı yetersiz olacaktır.
* Saygı görmeyen bir çocuktan saygı beklemeyin.
* Sevgi görmeyen bir çocuktan sevgi de beklemeyin.
* Çocuğunuza içten bir sarılma, sevgiyi tüm kelimelerden daha iyi anlatır.
* Çocuklardaki merakı engellemeyin. Merak, bilginin kaynağıdır.
* Çocuklar sevgiden ve ilgiden yoksun bırakılmamalı; fakat bu sevgi ve ilgi gereğinden fazla olmamalı.
* Çocukların ayrı bir birey olduğunun farkına varılmalı. Onun ilgi ve isteklerinin olabileceği bilinmeli.
* Çocuklara sorumluluk verilmeli, onun kendini ifade etmesi ve gerçekleştirmesi teşvik edilmeli.
* Ödül ve cezada aşırıya kaçmamalı.
* Çocuğunuza verdiğiniz sözleri tutun.
* Çocuğunuza zaman ayırın.
* Aşırı baskı ile aşırı hoşgörü arasında bir denge oluşturun.
* Çocukların çocukluklarını yaşamaları sağlanmalı, çocuk oyun oynamalı.
* Çocuğunuzu kardeşiyle ve başka çocuklarla kıyaslamamalı.
* Kurallarınız varsa, nedenleriniz de olmalıdır. Bu nedenleri bilmek hem sizin hem de çocuğunuzun hakkıdır.
* Çocuklarımızın iyi birer yetişkin olması bizlerin iyi birer anne ve baba olmasına bağlıdır. Çocuklarımıza iyi örnek olalım. Ne mutlu, dünya ve ahiret mutluluğu için, faydalı bir ilim öğrenme gayretinde olanlara!
Dipnot
1. İbn Mâce, Mukkaddime 17
2. Darimi, Mukaddime 26
3. Tirmizî, İlm 2
4. Tirmizî, Kitabu'l-İlm, 19
5. Buhâri, İlm 14
6. Müslim, Vesâyâ 3
7. Tirmizî, Kitabu'd-Deavât 68
8. Müslim, Zikir 39
9. Müslim, Cihâd, Hds. 1732
10. Cami’üs-Sağir, Terc. c. 2, s. 373, Hds. 2135
11. Tirmizî, Birr 33
Süleyman GÜLEK