Günümüzde çiftlerin ilk bahanesi 'şiddetli geçimsizlik' olsa da, bireyleri mutsuzluğa sürükleyen faktörlerin başında; kendileriyle barışık olmamaları ve kendi kapasitelerinin çok üstünde beklentileri olması geliyor. Evlilikte çeşitli nedenlerle sorunlar yaşadığında sıklıkla başvurulan hatalı davranış görüntüleri vardır. Evlilikteki mutsuzluğa sebep olan sorunlara bir göz atalım:
1- Aile büyükleri ile aynı evde oturma. Bazı gençler, evlenmek istedikleri kişilerin aileleri konusunda uyarıda bulunmak isteyenlere şöyle bir cevap verirler: “Ben onun ailesiyle değil, kendisiyle evleniyorum. Ailesinden bana ne.” Bu düşünceyle evlilik hayatına başlayanları acı sürprizler bekler. Kadın da erkek de, nikâh defterini imzalarken, aynı zamanda yeni bir aileyle de iç içe yaşamayı kabul etmiş demektir.
2- Eşler arasındaki cinsel sorunlar. Evlilikte cinsellik. Cinsel uyumsuzluk evlilikte önemli bir sorun. Kadınlar erkeklerin cinselliği çok bencil ve duygusallıktan uzak yaşadığını düşünüyor. Oysa pek çok erkek duygusallığı ve yakınlığı cinsellikte yaşıyor. Cinsellik erkeğin hayatında büyük bir yere sahip. Bu nedenle geçici cinsel yetersizlikler erkeği çok etkiliyor. Kadının bu konudaki yaklaşımı önemli, hele erkek eşini memnun etmek konusunda çok duyarlıysa, kadının tatmini daha da önemli bir konu oluyor. Cinsel bir sorun yaşandığında, sorunu yok saymak ya da bu konuyu hiç önemsemiyor gibi davranmak çözüme yönelik bir davranış değildir. Aksine çözümü erteler.
3- Alkol, uyuşturucu madde ve kumar gibi alışkanlıklar. Eğer eşlerden birisi bu tür bir alışkanlık içinde ise; bunlar maddî mânevî sosyal ve ailevî iletişim sorunlarına yol açabildiğinden evliliğin güzelliği bozulmaktadır. Bu durumların varlığı, çoğunlukla boşanmalara yol açabilmektedir. Geçmişten gelen birikmiş sorunların ve günlük mutsuzlukların çözümünü bu tür zararlı alışkanlıklarda değil uzman yardımında aramak gerekir.
4- Eşin evi terk etmesi ya da başka biriyle yaşamaya başlaması.
5 - Aldatma.
6 - Dayak ve küçük düşürücü davranış ve hareketler.
7- Eşlerin birbirine yeteri kadar zaman ayıramaması. Mümkün olduğunca eşinize zaman ayırın. Evde beraber olduğunuzda zamanınızı Tv ya da bilgisayar başında geçirmeyin. Aynı çatı altında iki yabancı insan olmayın. Bilhassa hobileriniz uğruna eşinize olan ilginizi ve dolayısıyla mutluluğunuzu gölgelemeyin.
8 - İşkolik bir eşe sahip olma.
9- Eşlerin kişilik yapılarının birbirine uymaması…
10 - Kültür farkları. Eşlerin farklı dünya görüşleri, mizaç ve huylarının uyuşmaması, ailede huzuru etkileyen önemli faktörlerdir. Burada bilinmesi gereken husus şudur, Aile tek kişilik bir mekân değildir. Ailede başka insanların da hakkının, hukukunun olduğu bilinmeli, farklı görüşlerden ve yorumlardan korkulmamalıdır. Çünkü aile mutluluğu farklı renkler, farklı düşünceler ve farklı değerlendirmeler üzerine kurulur. Bunu da ailenin güzelliği olarak görmek gerekir.
11- Ekonomik nedenler, eşin işsiz kalması. Ailede geçim sıkıntısı zaman zaman olabilir ve bundan dolayı da problemler yaşanır. Bu noktada evin ihtiyaçları giderilmesi için gereken yapılmalı, kimse kimseyi üzmemelidir. Zira bozulan sağlık ve aile mutluluğu daha önemlidir.
12- Aşırı kıskançlık. Bazı kıskançlıklar ve dedikodular aile huzurunu gölgeler. Bu gibi durumlarda tek yanlı olunmamalıdır. Hemen karar verilmemeli, işin kaynağı iyi araştırılmalıdır. Bazen aslı olmayan bir konudaki tartışma, ailenin huzurunu tehlikeye sokar, dış etkilere karşı bu denli savunmasız olunmamalı.
13- Ailede psikolojik sorunlar. Ailede fertlerin psikolojik sorunlarına dikkat edilmelidir. Anormal davranış sergileyen aile fertleri, hiç vakit geçirmeden tedavi edilmelidir.
14- Bencillik. Günümüz insanı bencil. “Benmerkezci”, maddî çıkarları ön planda tutan, iş, kariyer, para gibi maddesel gereçler, yeni neslin olmazsa olmazları arasında. Dolayısıyla inanç, ibadet ve güzel ahlak… Sevgi, saygı, hoşgörü, sadakat gibi mânevî kavramların içi boş kalıyor. Bu yüzdendir ki, günümüz insanı doyumsuz ve mutsuz.
15- Yıkıcı eleştiride bulunmak. Sen hep böylesin. Zaten bir gün bile olsun beni dinlemedin.
16- Genellemede bulunmak. "Hep böylesin. Böyle yaparsın. Zaten senden başkası da beklenmez. Bencilsin. Hiç değişmiyorsun.
17- Aklını okumak. Bakışlarından anladım. Sen öyle demek istemedin. Senin kafanın içinde neler var, çok iyi biliyorum. Senin ne hainlikler peşinde olduğunu tahmin ediyorum.
18- İşi yokuşa sürmek. Eşine hayatı zorlaştırmak.
19- Sürekli geçmişi getirmek. Geçmişte yaşanan kötü anıyı sürekli gündeme getirmek sıkıntı doğurur ve sorunların pekişmesine neden olur.
20- Hep kendini haklı görmek. Hatalar, yanlışlıklar iki taraftan da kaynaklandığı hâlde "Kim daha haklı?" şeklinde âdeta "mahkeme" kurulur ve sorun çıkar. Bu Sorunu gidermenin yolu; kendisinin de haksız olabileceğini düşünmekle mümkün olur.
21- Sorumluluk almamak. Aile yükünün tek tarafa yüklenmesi kişiyi aşırı strese sokup, gergin ve öfkeli yapabilir. Bu yüzden hiçbir cinsiyet ayırımı gözetmeksizin, yapılacak işleri ortaklaşa yapmaya gayret etmek gerekir.
22- Sözünü kesmek ve sesi yükseltmek. İletişimde en önemli husus, konuşan insanı sonuna kadar dinlemek, çok gerekliyse aralarda girmektir. Dinlememiz, anlamamız ve kendimizi anlatmamız gerekiyor. Bunun yolu da saygıyla dinlemek ve ses tonunu yükseltmemektir, kişiyi baskı altına almamaktır.
23- Eşlerin birbirlerine sert davranması.
24- Elinde olanların değerini bilmemek. Sağlığınızın, ailenizin, çocuklarınızın, dostlarınızın değerini bilin. Elinizde olanla mutlu olmaya çalışın.
25- Kendinize ev, araba alınca, çocuk olunca ya da başka bir olay gerçekleşince mutlu olacağını sanmak... Mutlu olmak için böyle hedefler koymayın. Mutluluk hedef değil, uzun bir yolculuktur. Aslında mutluluk uzaklarda değil, yakınımızda, bizim içimizde. Sahip olduğumuz imkânların farkında olabilirsek eğer, mutlu oluruz.
26 - Eşine zaman ayırmamak, onunla ilgilenmemek. Çiftler, akşam yemeklerini birlikte yemeye gayret göstermeli, pazar sabahları hep beraber uzun kahvaltı keyifleri yapmalıdır. Ayda birkaç kez pikniğe gidilmeli, seyahatlerden eşlere hediyelerle dönülmelidir.
27- Hatalara duyarlı olmak. Hatalar, tekrarlanmadıkça görmezden gelinmelidir. Gördüğünüz şeyi söylemezseniz hafızanızdan uçup gider, söylerseniz hafızanızda yer eder. Her olumsuzluğu söze dökmeyin.
28- Akrabaların kötülenmesi. Ne bay ne de bayan; hiç kimse, hayat arkadaşının kendi akrabalarını tenkit etmesini ya da küçümsemesini hoş karşılamaz. Bu durum mutluluğu sarsan önemli bir husustur. Zaten karı-koca olan bu fertlerin akrabaları da artık ortaktır. “Senin akraban”, “benim akrabam” tabirleri hatalıdır. Çünkü akrabalar artık müşterek olmuştur. Ancak, özellikle karşı tarafın akrabaları küçümsendiğinde ya da horlandığında nefis devreye girer ve kendisine özel pay çıkarır. Hatta kişisel tercihlerin horlanmasını ya da alaya alınması da bu çerçevede değerlendirmek mümkündür. Karşılıklı alay etmeler ve küçümsemeler sıkıntının temel faktörlerinden birisidir. Bu yüzden bu hataya düşmemek gerekir.
29- Dedikodu. Aile mutluluğunun baş düşmanlarından bir tanesi de dedikodu alışkanlığıdır. Önemli sohbet ve okumaların ihmalinden kaynaklanan bu hastalık, mutluluğu dinamitlemektedir. Dedikodulara önem veren ailelerde huzur aramak hayaldir. Herkes, her an patlamaya hazır bir dinamit gibidir. Ayrıca, dedikodular dolayısıyla ortada bir güvensizlik vardır. Dedikodulara önem vermemek problemi hafifletir. Dedikodular, her zaman beraberinde yeni dedikodular üretir. Önemsenmediği takdirde kökleri kurur.
30- İhmaller. Aile toplantıları, özel vakit ayırmalar ne kadar mutluluk vesilesi ise bunun ihmali de o denli sakıncalıdır. Kâinatta boşluğa yer yoktur. Sevgi ve ilgi ile doldurulmayan gönülleri mutsuzluk ve fitne bulutları kuşatır. Aile efradının ihmal edilmesi, huzursuzluk, mutsuzluk ve güvensizlik duygularını geliştirir. Bu yüzden aile fertlerinin birbirlerini kesinlikle ihmal etmemeleri gerekir. Basit gibi algılanan “vakit ayırma” ve “değer verme” hususları son derece önemli, mutluluk sağlayan etkenlerdir.
31- Maddeyi önemsemek. Ekonomik refahın her zaman mutluluk getirmediği bilinen bir husustur. Aile bireylerinin birbirlerinin manevi değerlerine önem verme yerine maddede boğulmaları, mutsuzluk kaynağı olabilir. Her şeyi maddede arayanların akılları gözlerindedir; göz ise mâneviyatta kördür.
32- Yersiz, zamansız ve orantısız istekler. Her şeyin bir makul zamanı olduğu gibi; talep ve istekler için de “eşref saati” kollamak en doğrusudur. Uygunsuz bir zamanda veya ortamda iletilen bir takım talepler makes bulmadığı gibi mutsuzluk ve sıkıntıyı da beraberinde getirir.
33- İnanç ve İslâmî yaşantı konusundaki farklılıklardır. Tabiki sabırlı olmak gerekir. Birbirlerine doğruları (İslâmî inanç, ibadet ve güzel ahlakı) zorla değil, yaşayarak, güzel davranış örnekleriyle anlatmaları gerekir.
34- Eşten uzaklaşma.
35- Eşle çatışmaya girme.
36- Sorunları yok sayma, kendi haline bırakma.
37-Sorunları çözme girişiminde bulunmak yerine, sorunlardan kaçmak için farklı alanlara yönelme (iş, hobiler, eğlence, yeni çevreler).
38- Eşlerin kendilerini feda ederek ilişkilerini korumaya çalışmaları.
39- Güzel geçim için çaba sarf etmemek. Çaba göstermeden hiçbir şey elde edilemez. Evliliklerde de mutlu olmak için karşılıkla çaba gösterilmeli, taraflar birbirlerinin çabasına inanmalıdır.
40- Geçmişe dönük pişmanlıklar, suçlamalar. Geçmişe dönük pişmanlıklar, suçlamalar kırgınlıklara set çekilmeli, bugüne ve yarına yönlenmelidir.
41- İlk hedefiniz mutlu olmak değil, mutlu etmek olmalıdır. Eşinizi mutlu ettikçe bu mutluluk size de yansıyacaktır.
42- Devamlı hata aramak. Hatasız kul olmaz. Kimsenin kusursuz olmayacağını bilerek eşinizi güzel, iyi, doğru yönleriyle sevin, kötü ve yanlış yönlerini hoşgörün.
43- Eşinizin kişiliğini hedef alacak tarzda kötülemek. Hatalarını eleştirin ancak horlayıcı, aşağılayıcı, küçümseyici tavırlardan kaçının.
44- Sevgi ve övgü sözcüklerinde cimri olmak. Sevgi ve övgü sözcüklerinde cimri olmayın.
45- Eşinizi başkalarıyla kıyaslamak. Eşinizi başkalarıyla kıyaslamayın.
46- Eşinizle tartışma yapmak. Tartışın ama tartışmayı yıkıcı değil, yapıcı kılın.
47- Eşine önem vermemek. Tüm davranışlarınızda size yapılmasını istemediğiniz davranışları siz de başkasına yapmayın ilkesini uygulayın.
Süleyman Gülek