Ahlâk, iyi ve doğru davranışlar bütünüdür ve insanların uymakla sorumlu oldukları davranışlar ve kurallardır… Bireyin yaşadığı toplumun kültürel ve dinî özelliklerine bağlı olarak ahlâkî değerleri oluşturması ve geliştirmesi beklenir... İnsanı diğer canlılardan ayırt eden başlıca özellikleri, düşünmesi, yargılaması, düşündüğünü dili ile belirtebilmesi, değişik duygular yaşaması, belirli ahlâkî değerleri, kuralları olması ve ilişkilerini bu değer ya da kurallara göre yönlendirmesidir.
Din güzel ahlâktır. Dinimiz İslâm her zaman güzel ahlâklı olmamızı ister. İyi bir müslüman olmak için güzel ahlâka sahip olmak, kötü ahlâktan uzak durmak gerekir. Ancak bu şekilde dünya ve âhiret saadeti elde edilir. Çünkü güzel ahlâk, mutlu olmayı sağlar. İslâm dinî, ahlâka pek büyük bir kıymet ve önem vermiştir. Ahlâkın önemini âyet ve hadisler ortaya koymaktadır. Yüce Allah:“Ve Sen (Rasûlüm); büyük bir ahlâk üzerindesin”(Kalem, 68/4) diye övdüğü önderimiz Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyuruyor: “Ben ancak ahlâkın güzelliklerini tamamlamak için gönderildim.” (Muvatta, Hulk 8) )Allah Teâlâ da şöyle buyuruyor: “İman edip iyi işler yapanlar da halkın en hayırlısıdır.” (Beyyine, 98/7) “Kim iyi iş yaparsa faydası kendisinedir ve kim de kötülük yaparsa zararı yine kendisinedir. Sonra (ölünce) Rabbinize döndürüleceksiniz.” (Câsiye, 49/15) Hz. Peygamber (s.a.v.): “Mü’minlerin iman yönünden en mükemmel olanları ahlâkı en güzel olanlarıdır” (Tirmizî, Radâ 11) buyurmaktadır.
Hz. Peygamber (s.a.v.) başka bir hadis-i şerifte şöyle buyurur: “İnsanlara, güzel ahlâkla muâmele et.” (Tirmizî, Birr 54) Bu âyet ve hadislerden ahlâkın önemi ve fazileti anlaşılmaktadır. Mü’minlere düşen görev, iyi huyları benimsemek, kötü huylardan uzak kalmaktır. Din, diğer özellik ve güzelliklerinin yanı sıra, aynı zamanda bir ahlâk sistemidir; iş ahlâkı, ticaret ahlâkı, idare ahlâkı, ev ahlâkı, eğitim ahlâkı vs. diye isimlendirilmeler de, her sahadaki üstünlüğün ahlâk üstünlüğü ile olacağını işaret etmektedir.
Yüce Allah Şöyke buyurur: “Muhakkak ki Allah adâleti, ihsanı (güzel davranışı) ve (muhtaç olan) akrabaya yardım etmeyi emreder; haksızlıktan, fenalıktan, zulüm ve azgınlıktan men eder; iyice anlayıp tutasınız diye size böylece öğüt verir.” (Nahl, 16/ 90) Âyette, her türlü güzel davranış (ihlas, doğruluk, sabır, şükür, tevbe, takva, adalet, kanaat ve cömertlik gibi iyi davranışlar) emrediliyor. Her türlü kötü davranışlar (içki, kumar, zina, haksızlık, ahlâksızlık, hırsızlık, kıskançlık, cimrilik, israf, gıybet, dedikodu, iftira ve yalan gibi) kötü davranışlar da yasaklanıyor.
Çocuk yetiştirmek, sadece besleyip büyütmek ve okula göndermek demek değil. Gerçek manada çocuk yetiştirmek, dünyaya geliş gayesini bilen ve ona uygun davranma becerisine sahip bir insan, bir Müslüman yetiştirmek demek… Bunun için de çocuğumuzu sağlam karaktere ve güzel ahlâka sahip bir şekilde yetiştirmek çok önemlidir. Toplumları huzura kavuşturan, insanları mutlu kılan, bütün insanların yüzünü güldüren böylesi güzel ahlâklı nesillerin varlığı değil midir? Çünkü güzel ahlâklı demek, kimseye zararı olmayan demektir.
Güzel ahlâklı olmak demek, diliyle, eliyle kimseye kötülüğü olmamak demektir. Güzel ahlâklı olmak demek hem kendine, hem ailesine, hem de insanlığa faydalı olmak demektir. İslâm’da din ile ahlâk iç içedir. Bu nedenle dinî eğitimin yanında, küçük yaşlardan itibaren çocuğa iyi bir ahlâk eğitiminin de verilmesi gereklidir. Anne-babalar, çocuklarının ahlâk terbiyesi üstünde büyük bir titizlikle durmalı. Çocuğa doğruyu yanlıştan ayırma ve doğru olanı seçip uygulama niteliğini kazabndırmak hemen çabucak olmaz. Önce bilgilenmesi, sonra da benimsemesi gerekecektir. Çocukta Ahlâk kavramları, belli dönemlerden geçerek olgunlaşır. Çocuk büyüdükçe davranışları daha tutarlı olur. Çocuğun "insanî vasıflara" sahip olarak yetişmesinde, ahlâkî değerlerin önemli bir rolü vardır. Ahlâkî değerler, çocuğun olumlu davranışlar kazanmasına öncülük ettiği gibi, kişilik gelişimine de büyük bir katkı sağlamaktadır. Ahlâkî erdemlerin kazanılması ancak bireylerin zihninde ve gönlünde Allah sevgisi, insan sevgisi ve sorumluluk duygusu yerleştirmekle mümkündür. Bilindiği gibi toplumda yaşayan her fert; kendine, ailesine ve çevresine karşı sorumluluklarını yerine getirmekle yükümlüdür. Küçük yaşta kazandırılan ahlâkî değerler ve din eğitimi yoluyla verilen temel dinî bilgiler, öğretilen emir ve yasaklar, ezberletilen ayet ve duâlar, çocuğun düşünce ufkunu genişletir, manâ dünyasını aydınlatır ve dinî hayatını şekillendirir. Çocuğun fıtratında var olan din duygusunu geliştirir, çocuğu ahlâkî olgunluğa ve erdemliliğe eriştirir.
Ahlaki konularda da çocukların huylarının şekillenmesi bu döneme aittir. Özellikle ahlaki davranışlarda çocukluk çağındaki öğrenmelerin etkileri çok büyüktür. Nitekim bir çocuk “yedisinde ne ise yetmişinde de odur” diye bu hususu çok güzel vecizeleştirmiştirzdir. Çocuğumuzun ahlaki davranışlarının kötü olmamasını arzu ediyorsak bizlerde kendi ahlaki davranışlarımıza özen göstermeli, en güzel davranış modellerini hayatımıza aktarmalı ve çocuklarımıza örnek olmalıyız. Yalancı bir ana-baba çocuğuna yalanın kötü bir şey olduğunu öğretemeyeceği aşikardır. Sevgili Peygamberimiz de bir hadislerinde bu hususa şöyle işaret etmektedir. “Allah’ın Elçisi, çocuğunu çağırıp ona bir şey vereceğini söyleyen bir anne gördü. Ona vaat ettiği şeyi çocuğuna gerçekten verip vermeyeceğini sordu. Sonra, ona, ‘‘Eğer o dediğini vermezsen, yalan söylemiş ve günah işlemiş olursun.’ dedi.” (Ebû Davud, Edeb 88)
Çocuklar bizim dünya neşelerimizdir. Aile mutluluğumuz, birlikteliğimizin en güzel meyvesidir. Bize verilen bu nimetler şükür ise kendilerine karşı sorumluluklarımızı yerine getirmekle olacaktır. Dünya hayatındaki geçici nimetlerin insanı tatmin etmeyeceğini, ancak hakiki bir dînin gerek maddi gerekse manevi dünyamızı anlamlı hale getireceğini bilelim. Bu anlamda yüce dinimizin inanç, ibadet, sosyal hayat ve ahlâkla ilgili ilkelerini başta çocuklarımız olmak üzere, sorumluluk alanımızdaki diğer kişilere öğretmeye gayret edelim.
Allah Rasûlü (s.a.s); “Çocuklarınıza değer verin, onlara ikramda bulunun, onların terbiyelerini güzel yapın!” buyurur. (İbn Mâce, Edeb 2) Her insan çocuğuna, kendi çocuğu olması hasebiyle değer verir, vermelidir. Hadisteki değer vermeden murat, daha çok çocukların duygularına, düşüncelerine, sözlerine, şahsiyetlerine değer vermek ve bunu kendilerine hissettirmek, onları güzel hasletlerle donatarak her selim fıtratlı insanın takdir edeceği bir şahsiyet haline getirmektir. Terbiyelerine dikkat etmek, onları İslâm edeb ve terbiyesiyle yetiştirmek, onları hem kendilerine, hem âilelerine, hem ülkelerine, hem de inandıkları dâvâya faydalı olacak, takdire değer hizmetler sunacak şekilde yetiştirmektir. Bu onlara hem Rabbimiz katında hem de insanların gözünde değer kazandıracaktır.
Peygamber Efendimiz (s.a.s.) “Mümin, başkalarıyla güzel geçinen ve kendisiyle güzel geçinilen kimsedir. Başkaları ile iyi geçinmeyen ve kendisiyle muhabbet edilip dostluk kurulamayan kimsede hayır yoktur” (Ahmed bin hanbel, Müsned c. 2. s. 400) buyurmuştur. Evlatlarımızın hadiste belirtildiği gibi hayırlı insanlar olması için onlara bazı hasletleri kazandırmamız gerekir. Fedakârlık, cömertlik, mütevazılık, halim ve selim olmak gibi sıfatlar insanı insan yapar; çevresinin de hem sevgisini hem saygısını kazandırır.
Tam tersi bencillik, cimrilik, ukalalık ve kibirlilik, yalan gibi kötü ahlâk özellikleri ise insanı çekilmez biri yapar. Bu sebeple cocuklarımızı kötü huylardan, zararlı alışkanlıklardan korumaya gayret edelim. Alkol, sigara, kumar bağımlılığı gibi, Çağın hastalıkları olan internet, televizyon, cep telefonu bağımlılığı günden güne hızla artmakta toplumumuzun geleceği açısından büyük tehlike arz etmektedir. Doalyısyla anne-babalar, çocuklarının imanlı ve güzel ahlaklı olmalarına özen göstermelidirler. Çocuklarının ahlâkı bozukmamsı için internet, televizyon, cep telefonuna karşı gereken tedbirleri almalıdırlar. Çocuğu terbiye etmek, dinini öğretmek, iyi ahlâkı aşılamak, maddî ve mânevî bilgilerle techiz etmek, Allah'ın farz kılmış olduğu hususları öğretmek, ibadet yapmaya teşvik etmek gibi hususlar babanın çocuğuna karşı olan vazifeleridir. "Ey iman edenler, gerek kendinizi, gerek ailelerinizi öyle bir ateşten koruyun ki, onun yakacağı, in¬sanlarla (kâfirlerle) taşlardır.” (Tahrim, 66/6) Ailenin birinci derecede sorumlusu erkek, ikinci derecede sorumlusu ise kadındır. Her ikisi de İslâmiyet’i çocuklarına öğretmekle mükellefdirler. Ahlâklı, faziletli yetişen çocuk, kendine, anne-babasına ve çevresine faydalı olur. Bu da anne ve babayı çok mutlu eder. Güzel ahlâk, ilim ve edep öğrenmekle, iyi insanlarla arkadaşlık etmekle elde edilir. Kötü ahlâk da bunun tersidir. Dünya ve âhirette mutlu, huzurlu olmak istiyorsak İslâm’ın emir ve yasaklarına, koymuş olduğu ahlâk kurallarına uymak zorundayız.
İslam dininin öngördüğü şefkat ve merhamet tüm yaratıkları içine alacak kadar geniş kapsamlıdır. Anne-baba, çocuklar, kadınlar, yaşlılar, yetimler, kimsesizler, hastalar ve yoksullar başta olmak üzere tüm insanlara şefkat ve merhamet göstermenin yanı sıra diğer tüm canlılara da şefkatli ve merhametli davranmak mü’minlerin görevidir. Aksi takdirde Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.)’in: “Merhamet etmeyene merhamet olunmaz.” (Müslim, Birr ve Sıla 23) buyuruyor. İlahî rahmete ve bağışlanmaya ulaşabilmenin yolu başta insana olmak üzere diğer yaratılmışlara da merhametli olmaktan geçmektedir. Gerçek merhametin kaynağı Allah sevgisi ve İslam kardeşliğidir. Merhametli olan insanlar, insanlara kötülük yapmazlar, zarar vermezler. Fakat günümüzde insanlara çeşitli şekilde kötülük yapılmakta ve zarar verilmektedir. Şiddetin, terörün, zulmün, insan haklarına tecavüzün, baskının, yalanın, hilenin, entrikanın; kısaca insanın ruhunu karartan her türlü kötülüğün hâkim olduğunu görüyoruz. Çocukların, gençlerin çeşitli suçlara hatta uyuşturucu batağına saplandığı ve ahlâkının giderek bozulduğu bir dönemde yaşıyoruz.
Türkiye'de kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz, öldürülme olayları son yıllarda artış göstermiştir. İnsana ve topluma zarar veren davranışlarla, toplumdaki ahlâkî sorunlar arasında yakın bir bağ vardır. Aile yapısını bozan, toplum barışını dinamitleyen, zulüm, haksızlık, kan davası, gasp, soygun, şiddet, intikam, içki, kumar, hırsızlık, kin beslemek, yetim malı yemek, yalan, fuhuş, gıybet gibi davranışlar çağımızın temel sorunlarıdır.
Sonuç; çocuk terbiyesinde dikkat edilmesi gereken en önemli husus, çocuğa gerçek bir iman, ahlak ve fazilet duygusunun verilmesidir. Bu şekilde yetiştirilen bir çocuk, hem kendisine, hem ailesine hem de topluma faydalı olur.