Hünkâr Mahfili:
Mihrabın sol kısmında, caminin doğu köşesinde yer alan hünkâr mahfili, kıymetli granit ve mermerlerden 8 sütuna dayanmaktadır. Hünkâr mahfiline yan balkondan geçiş olduğu gibi, dışarıdan ayrı bir kapıdan da girilir.
Müezzin Mahfili:
Müezzin mahfili ise minberin hemen arkasında 18 mermer sütun üzerine kurulmuştur. Mermer işçiliği bakımından oldukça güzeldir.
Evliya Çelebi burayı “cennet mahfili” olarak anmıştır. Bu benzetme ile geçmişte burada var olan bir süslemeye atıfta bulunuluyor olabilir.
Kütüphane:
Müezzin mahfilinin sağında madeni şebekelerle çevrilmiş bulunan bölüm, uzun süre kütüphane olarak kullanılmıştır. Bu kütüphane, Sultan l. Mahmud ve Sadrazam Köse Mustafa Bahir Paşa devrinde (1751–1752) tesis edilmiştir(1). Bu bronz kafesli bölme 18. yy Türk maden işçiliğinin güzel bir örneğidir. 19. yüzyılda bu parmaklık Ahmet Vefik Efendi tarafından onarım yapılarak yenilenmiştir.
Vaaz kürsüleri:
Cami içinde ahşap işçiliği yönünden mühim olan 2 vaaz kürsüsü ile fil ayaklarına bitişik 3 mermer kürsü daha vardır. Mermer ve granit direklere dayalı bu yerlerin aynı zamanda, cemaatin kalabalık olduğu vakitlerde intikal tekbirlerinin alındığı yerler olduğu tahmin edilmektedir.
Çeşmeler:
Âşık Mehmet, giriş yönündeki iki ayakta bulunan çeşmelerin burmalı lüleli olduğunu yazmış, Evliya Çelebi bütün cemaatin bu iki çeşmeden su içtiğini bildirmiştir.
Üst Mahfiller:
17. yüzyılda G.Joseph Grelot camide mekânı üç yandan çevreleyen üst mahfillerde sultanın maiyetinin namaz kıldığını bildirmiş. Evliya Çelebi caminin üst hazine maksurelerinde de değerli malların saklandığını açıklamıştır.
İs odası ve Havalandırma:
Caminin içinde Mimar Sinan’ın çözüm getirdiği ilginç bir hava temizleme mekanizması bulunmaktadır. Yeraltına bir takım yollar kazılıp üzerlerine kemerler yapılmıştır. Bu yollardan caminin içinden dışarıya Süleymaniye’nin bütün yan yapılarına su dağıtan depolara gidilir. Mimar Sinan bu yolları cami içinde devamlı temiz hava bulundurmak için yapmıştır. Caminin tabanının orta kısmında yer alan bu yollar üzerinde tahtadan kapaklar konularak aşağıdan gelen hava aracılığı ile cami yaz mevsiminde devamlı serin, kış mevsiminde sıcak olması sağlanmıştır.
Caminin uzun yıllar geceleri yağ kendileri ve mum ışığı ile aydınlatıldığı bilinmektedir. Çok sayıda yanan kandil ve mum islerinin cami içini kirletmemesi için, Mimar Sinan’ın maharetiyle sağlanan hassas bir hava akımı sayesinde, ana giriş kapısının üzerine gizlenerek yapılan is odasına toplanması sağlanmıştır.
Balkon kısmında gizli üç delik tarafından emilerek is odasında biriken islerden önemli miktarda mürekkebin yapıldığı nakledilmektedir. Kimyevi maddelerden uzak, tabii yollarla elde edilen bu mürekkebin, üzerinden asırlar geçmesine rağmen özelliğinden bir şey kaybetmediği bir gerçektir. Yazma eserler bunun en büyük delilidir.
Kuranlar, Halı, Kandil ve Asma Toplar: Celal zade Mustafa Çelebi, camide ön safta büyük rahleler üzerinde duran, değerli ciltler içindeki, tezhiplerle süslü, ünlü hattatların yazdığı Kur’anları hayranlıkla anlatmıştır.
Cami iç alanının kandiller, çini ve billur toplar ve renkli nakışlarla süslü devekuşu yumurtaları ile tarifi imkânsız bir manzara sergilediği ve doyumsuz haz veren bir atmosfer olduğu vurgulanmış; kandillerin, adları ve özellikleriyle sayıldığı, çini ve billur kandillerin dışında 203 asma demir kandilliğin bulunduğu belirtilmiştir. Londra’da Victoria and Albert Museum’da Süleymaniye Camii kandili (CT 4090), kubbeye pirinç zincirlerle asılı çok sayıda çini kandilin günümüze ulaşan önemli bir örneği olarak değer taşır.
Cami ve bağlı yapılarla ilgili muhasebe kayıtları, kubbeden inen büyük asma topun altın varak kaplı olduğunu bildirir. Cami renkli nakışlarla süslü 300 devekuşu yumurtası ile süslenmiştir.
Bahis konusu devekuşu yumurtalarının, örümceklerin cami içinde ağ örmelerine engel olduğu söylenmektedir.
Avlu:
Camiyi yakınında uygun açılarla görülmesine imkân sağlayan ve caminin üç yanını çevre yapılardan ayıran 19 dönümlük avluyu Evliya Çelebi, “at koşturacak kadar geniş” diye betimler. Ayrıca avluda çınar, servi, ıhlamur ve kuşdili ağaçlarının varlığından da bahseder.(1)
Evliya Çelebi, alçak duvarlı kuzey-doğu tarafı dışında, demir şebekeli geniş pencereli bir duvarla çevrili dış avlunun on kapısını adları ile saymıştır: Eski Saray kapısı, Mektep kapısı, Çarşı kapısı, Medrese kapısı, Hekimbaşı kapısı, İmaret kapısı, Ağa kapısı ve Hamam kapısı adını vermiştir.(2)
Avlu içinde 2 artezyen, 3 sarnıç bulunmaktadır. Ön tarafta bulunan artezyen 65 metre derinlikte olup yaklaşık otuz beş yıl önce açılmış; Haliç tarafındaki artezyen ise, bahçenin tanzimi esnasında açılmıştır. Bol su kaynağına sahip bu artezyenin derinliği 165 metredir.
Caminin inşası ile ilgili muhasebe kayıtlarında “abhane” olarak giren tuvaletler, avlunun kuzey ve güney köşelerinde inşa edilmiştir.
İç Avlu:
1377 m2 bir alana sahip olan bu iç avlu zemini mermerle döşenmiş ve etrafı batı kesiminde dokuzar, yanlarda yedişer olmak üzere 28 kubbeyle örtülmüştür.
Kubbe kemerleri, 24 sütuna dayanmakta olup bunlardan 12 tanesi pembe renkli granit, 10 tanesi beyaz mermer ve 2 tanesi de somaki mermer sütunlardır. Avlunun altı granit sütunu yaklaşık 10,6’şar ton, 6 esmer granit direği 4,1’er ton, 6 Marmara mermeri sütunuysa 3,8’er ton olarak hesaplanmış.
İç avluya üç ayrı kapıdan girilir. Caminin ana giriş kapısının yer aldığı bu bölümün tam ortasında, Kâbe görünümlü bir su terazisi yerleştirilmiştir.
1914–18 yılları arası savaşta askeri amaçlar için kullanılan iç avlu ve bazı avlu sütunları, çıkan bir yangın sonucunda zarar görmüştür.(3)
Son Cemaat Yeri:
Caminin güneydoğu cephesine bitişik kubbeler son cemaat yeri olarak yapılmıştır. Burada bulunan pencerelerinin üzerindeki sabit ayet levhaları için İznik’ten 548 çini getirilmiştir.
Evliya Çelebi, avlunun demir pencere şebekelerinin büyük bir ustalıkla yapıldığını yazmış, avlu sütunlarının tunç bileziklerine, önemli olayların, yangın ve zelzele tarihlerinin yazıldığını bildirmiş.
Yan Cepheler:
Yan cephelerde yer alan dış mahfiller “sofa” olarak da anılmış, sütunları beyaz, sebz, ablak, sürh olarak mermer cinsleri belirtilerek kaydedilmiştir. Sofaların altında bulunan abdest musluklarının lülelerinin altın görünüşünde olduğu belirtilmiştir.(4) İlgili kayıtlar, caminin doğu tarafını “canib-i derya”, batı tarafını “canib-i geçe” olarak anmışlardır.
Kanuni Sultan Süleyman (1494-1566) Rahmetullahi Aleyh
Ahmet ÖZTÜRK
Araştırmacı - Yazar
Kalın sağlıcakla.
Kaynaklar:
Evliya Çelebi Seyahatnamesi
Yılmaz Öztuna Büyük Osmanlı Tarihi
Ömer Lütfi Barkan, Süleymaniye Camii ve İmareti inşaatı
T.T. Kurumu Mufassal Osmanlı Tarihi
Hammer Büyük Osmanlı Tarihi
Süleyman Mollaibrahimoğlu, adı geçen eser
Tanju Cantay, adı geçen eser
Selçuk Mülayim, adı geçen eser