özür ve hatırlatma
Sağlığımızla ilgili yaşadığımız problemler, geçirdiğimiz ameliyat, özel hayatımızla ilgili önceliklerimiz vb sebeplerden ötürü siz değerli okuyucularımdan yaklaşık 5 ay kadar uzak kalmak zorunda kaldım.
Bu nedenle hakkınızı helal edin…
Bu yazımızdan önce Nisan 2018 de yazdığımız son yazımızda hayatın koşuşturmaları, şeytanın ve nefislerimizin saldırıları, şeytanın köpeklerinin “Tahkiki İman ve Hayatın Anlamı”na dair gerçekleri nefislerimizle işbirliği yaparak bizden gizlemeleri nedeniyle başlangıçta ve görünüşte Müslüman olsak da belli bir süre sonra içinde yaşadığımız topluma, dünyaya ayak uydurma bahanesiyle, kadınlarımızın ve insanlarımızın farkında olmadan nasıl ve ne şekilde “ŞİRK, KÜFÜR” ehli olduğunu anlatmaya çalıştık.
Söz verdiğimiz üzere bu yazımızda da aynı konuya devam edelim.
KADINLARIMIZIN RABLİK İDDİASI
Bizler, her şey iç içe girdiği, kavramların anlamlarının ters yüz edildiği, zalimlerin ve zorbaların insanımıza HAK/GERÇEK olanı BATIL; insana yapılacak en büyük zulümlerden birisi olan EŞİTLİK dayatması, algısının ise ADALET olarak kabul ettirilmeye çalışıldığı zor bir süreci yaşayan bir nesiliz.
Bu süreçte özellikle Aile ve Kadınlarımız, şeytanın global kapitalist sisteminin öncelikli hedefi halinde. Maalesef bu sistemin ülkemiz üzerinde ki büyük planını görmeyen siyasilerimizin salla başını al maaşını mantığıyla gece yarılarında çıkarttıkları kanunlarında yardımı ile Şeytanın öğretilerine meyilli, nefsinin köleliğine gönüllü olan kadınlarımızda bu yasalardan aldıkları güçle zalim erkek Fatma, erkeklerimiz ise bu kanunların dayatması ve para aşkları yüzünden kadın kılıklı ve karakterli Ahmet hanım abla olma yolunda birbirleriyle yarışıyor.
Devlet adına insanlarımızı idare eden, iş yapan çokbilmişler ve yeryüzü tanrıları bugün yaptıklarıyla dünün “Halkı adaletle yaşat ki devlet yaşasın” şeklinde ki basiretli, insaflı, inancından düşünme şeklinden, devlet aklından uzaklaşarak, “Halk devlet (aristokrasi, üst bürokrasi, soylular, siyasiler, din adamları) için vardır” zihniyetini, zorbalığını, insanlarımıza kabul ettirmek için var güçleriyle çırpınıyor adeta.
Uzun lafın kısası “At izi İt izine karışmış” durumda.
Basiretsiz siyasetçiler ve hain bürokrasi bununla da yetinmemiş milli manevi değerlerimize aykırı, Müslüman kimliğine, inancına ve yaşayışına ters yasal düzenlemeler ile bilerek veya bilmeden ülkemizde “köpekleri serbest bırakıp, taşları ise bağlayarak” Müslüman Türk milletine, devletine ve ülkemizin geleceğine ihanet etmektedirler.
İtalyan devletinden ödüllü zamanın Aile bakanı, şimdiki Gaziantep Belediye başkanı Fatma ŞAHİN’in teklifi ile meclise getirilen ve 2012 nisan ayında 550 vekilli mecliste sadece 200 küsur milletvekilinin oyu ile kabul edilen; kadının ağzından çıkanı tartışmasız, delilsiz ve karşı tarafın kendisini savunma hakkını dahi yasayla kısıtlamak suretiyle “mutlak doğru” kabul eden 6284 sayılı yasa bu zalimliğin ve ihanetin en güzel örneğidir.
Çağdaşlık, gelişmişlik, modernlik adı altında bilinçli veya bilinçsizce yapılan bu ihanet düzenlemeleri, çalışan kadınlara uygulanan pozitif ayrımcılık, hali hazırda evinin kadını, çocuklarının annesi olan ev hanımlarını sokağa çıkartmaya, çalışma ve iş hayatına girmeye zorlayan bu teşvik uygulamaları vb yasalar AK PARTİ’nin (adalet ve kalkınma) iktidarda olduğu son 15 yılda maalesef daha da hızlanmıştır.
Milletimizin büyük bir bölümü daha önce olduğu gibi son 15 yılda da yurdumuzun koruyucu askeri gücü ve iş hayatının temel taşı, ana kaynağı olan ülkemizin erkeklerine yine bu vatanın öz kadınları olan analarımızı, karılarımızı, bacılarımızı kullanılarak yapılan bu dönüştürme ve kölelik operasyonunun farkına varmış, ancak “söz konusu vatansa gerisi teferruattır” düşüncesiyle sabırla ve ısrarla bu güne kadar gerçekleşen her seçim de oylarıyla Ak Partiye, 15 Temmuzda da canları pahasına başkan Erdoğan’a destek olmaya, arkasında durmaya devam etmiştir.
Fakat, Ak Parti ve Başkan Erdoğan’ın bu konuda bu güne kadar yaptığı hatalar ve acilen yapılması gereken doğruları yapmadığı için halkımızın zaman içerisinde azalan sabrı tükenmiş, “vatanım için canım feda” diyen milletimizin bir bölümü artık “bu ülkede adalet varsa, benim hakkım güvendeyse ve huzurluysam benim için vatan var, bu ülkede adalet yoksa, ben huzursuzsam vatan da, devlette umurumda değil” seklinde düşünmeye başlamıştır.
Geçmişten günümüze kadar tarihin her döneminde istisnasız dini, bayrağı,vatanı, milleti ve devleti için gözünü kırpmadan canını veren Müslüman Türk Milleti’nin şimdilerde vatanı ve devleti söz konusu olduğunda (bu durum şimdilik sadece düşünce ile sınırlı) geleceği hakkında endişeli, karamsar ve yarınından umutsuz bir zihin yapısına sahip olması ve insanımızın düşüncelerinde ki bu olumsuzluğun her geçen gün daha da artması, kötüleşmesi göz önüne alındığında ülkemizin ve milletimizin geleceği ile ilgili olumsuz durumun vahameti ve büyüklüğü net olarak görülmektedir.
Tabi ki yaklaşan bu tehlikeyi ve sonrasında ki felaketi ancak iman, basiret, insaf, ilim sahibi insanlar görebilir.
Ancak ülke yönetiminde söz ve halk nazarında ilim sahibi olan bu muteber, saygın, etkili ve yetkili insanların millet olarak bizi bekleyen bu felaketi görmeleri; gördükleri halde çeşitli sebeplerle ( dünyevi korkular ve beklentiler) sessiz kalmaları elbette ki milletimizi bu felaketten kurtarmaya yetmeyecektir.
Abartıyor muyum?
Kesinlikle hayır, eğer bu yanlıştan en kısa sürede dönülmezse yazdıklarımın millet olarak yaşayacağımız zorlukları, sıkıntıları anlatmada yetersiz kaldığını hep birlikte yaşayarak göreceğiz ve öğreneceğiz Allah muhafaza.
Peki, yaklaşan bu felaketi önlemek için kim ne yapabilir?
Milletimizin başına bela olan bu yasal tuzakları etkisiz hale getirmek herkesten daha çok Ak Parti iktidarına düşüyor.
Şu anda iktidarda olan Ak Partinin ilk etapta, hiç zaman kaybetmeden ve acilen (son 15 yılın vebali, günahı kendilerine ait olmak üzere) son 90 yıldır Türk Kadını üzerinden Müslüman Türk milletine kurulan bu tuzağı bozması ve devletin çıkarttığı yasaların gücüyle (6284 sayılı yasa, boşanmalar da süresiz nafaka, eşit mal paylaşımı, çalışan kadına pozitif ayrıcalık vb) Müslüman Türk Erkeğine yapılan bu saldırıyı durdurması için ilk etapta yapması gereken teşviklerle evinden, yuvasından kopartılarak çalışma hayatına sokulan, iş kadını maskesi giydirilerek kapitalizimin baronu aç gözlü işverenlerinin ve nefsini put edinmiş erkeklerin önüne atılan, kazandığı paranın kendisine sağladığı sözde güç ve özgüven ile erkeğine, kocasına karşı asileşen, şirretleşen ve kendisini tanrı, kocasını ise damızlık ve kölesi olarak gören, kabul eden kadınların en büyük dayanağı, güvencesi olan mevcut “amazon yasalarını” iptal etmek, bunların yerine ise evin erkeğini “ailenin reisi” olarak gören ve olmazsa olmaz kabul eden yeni yasalar çıkartmak Ak Partinin yapacağı en doğru davranış şekli olacaktır.
Bununla beraber başta Aile, milli eğitim ve çalışma bakanlıkları da aynı zamanda ve hızda hareket edecek ve kendi bakanlıklarını işgal eden aptal, basiretsiz, hain ve Feminazi bürokratların, STK’ların hegemonyasından, kuşatmasından kurtulmalı, o bürokratların, STK’ların ve siyasilerin geçmişte yedikleri haltları, Müslüman Türk ailesine, erkeğine ve milletine bilerek veya bilmeden verdikleri zararı telefi etmek için durmadan çalışmalıdır.
Aksi takdirde ilk etapta Müslüman Türk ailesinin, akabinde milletinin ve Türk devletinin manevi ve fiili yıkımı kaçınılmaz olacaktır.
Dipnot: Aklı başında, samimi ve basiretli bütün Müslümanların “Hicri Yılbaşı”nı tebrik ediyor; hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Abdullah Bir