DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Abdullah BİR
Abdullah BİR
Giriş Tarihi : 22-11-2019 11:23

Teşhis Ve Tedavi

Daha önce ki yazılarımda birçok defa kullandığım bir ifadeyi siz değerli okuyucularımın dikkatini çekmek için bir kez daha paylaşmak istiyorum.

Bir problemi çözmenin ikinci olmazsa olmaz şartı PROBLEMİ DOĞRU TANIMLAMAK veya TESPİT ETMEKTİR.

Bunu yapamadığınız zaman problemin çözümü için yola çıktığınız nokta ve yol haritanız baştan yanlış olacağı için ulaşacağınız hedef ve sonuç da (çözümler) kesinlikle yanlış olacaktır.

Somut bir ifade ile kılavuzunuz karga olursa burnunuzun b*ktan çıkmama olasılığı çok yüksek. Eğer siz hastalığı doğru tespit edemez, hastalığa yanlış teşhis koyarsanız, hastalığa derman olması için önereceğiniz veya vereceğiniz ilaçlar, tedavi yöntemleri hastalığın artmasına, hatta hastanın ölmesine sebep olabilir.

Ahmet amcanın veya Ayşe teyzenin hasta akrabası Mehmet amcaya geçmiş olsun ziyaretine gittiğinde söylediği “Bizim orada Hasan efendi diye biri vardı, oda aynı senin hastalığına yakalanmıştı,  hastanede ki doktoru “XYZ” ilacını vermiş, adam bir haftada ayağa kalktı, sende o ilacı iç, sana da iyi gelir Mehmet bey kardeşim” sözüne itibar ederek doktor teşhisi olmadan aynı ilacı içip kalp krizinden rahmetli olan Mehmet amcanın durumunda olduğu gibi.

İnsanların biyolojik hastalıklarına konulan yanlış teşhisler ve tedaviler insana zarar veriyor veya onu öldürüyorsa toplumların sosyal yaşantısını düzenleyen yasalar ve sosyolojık hastalıklarına konulan yanlış teşhisler ve tedavi yöntemleri de toplumların idarecilere, siyasilere ve adalete olan güveninin ölmesine, ahlaki değerlerin yozlaşmasına ve yok olmasına sebep olur.

Müslüman Türk Milleti’nin genelini olumsuz etkileyen ve rahatsız eden problemlere siyasilerin, bilim ve devlet adamlarının koydukları teşhislere ve getirdikleri çözüm önerilerine baktığımızda görünürde ki sebepler ne olursa olsun perde arkasında ki asıl sebebin “Hatalı Teşhis” ve bununla bağlantılı olarak da “Yanlış Çözüm Önerileri ve tedavi” yöntemleri olduğunu görüyoruz.

Müslüman Türk toplumunun sosyal yaşamının düzenlenmesi ve birlikte yaşamaktan kaynaklanan problemlerinin çözümü için batı kaynaklı düzenlemelerin kes-kopyala-yapıştır yöntemiyle yasalaştırılarak toplumumuza dayatılması, bir başka ifade ile genel manada son yüz yıldır, kısa vadede ise son 17 yıldır AKP iktidarının “Adalet, Aile Hukuku ve Milli Eğitim” konularında yanlış teşhis ve çözüm önerileri ile toplumun algılarına, duygularına ve genetiğine uymayan işlere imza atması, hatta BU uygulamarı ve yasaları iptal etmeyerek topluma savaş açması (kısa vadede anlaşılmasa dahi orta ve uzun vadede) Millet ve Devlet olarak son dönemlerde yaşadığımız toplumsal problemlerin kangren hale gelmesinin asıl ve temel kaynağıdır.

Sözde muhafazakâr ve dindar insanların iktidarda olduğu bir partinin çıkarttığı yasalar, imzaladığı uluslar arası sözleşmeler, bürokratlarının, bakanlarının karar ve uygulamaları ile İslam’ın kanunları, Müslüman Türk toplumunun değer yargıları, örfü, gelenek ve görenekleri birbiri ile taban tabana zıttır.

Siyasi irade-yönetim ile toplum arasında ki bu kan uyuşmazlığı halkın adalete ve devlete olan inancını, güvenini yitirmesine sebep olmanın haricinde halkımızı AKP iktidarına da düşman etmiştir.

Nitekim son yerel seçimlerde AKP nin özellikle İstanbul, Ankara, Antalya, Adana ve Mersin gibi büyük şehirlerde yaşadığı hezimet, halktan yediği tokat halk ile hükümet arasında ki anlaşmazlığın en güzel delilidir.

Ancak AKP kendisini iktidar yapan aklı başında, muhafazakar ve milli kimliğe sahip halkımızın bütün uyarılarına rağmen hala halkımızla inatlaşmakta, hatta “İstanbul Sözleşmesi, 6284 skm, Süresiz Nafaka” vb kadın ölümlerine, yuvaların yıkılmasına ve toplumsal felaketlere sebep olan yanlış uygulamaları devam ettirmek suretiyle halka meydan okumaktadır.

Demokrasinin geçerli olduğu ülkelerde seçilmiş siyasetçilerin halka meydan okumasının sonu iktidarı kaybetmesi, ülkemizin içinde bulunduğu şartları, harici ve dâhili düşmanlarımızı göz önüne alındığında ise AKP ve AKP li siyasetçiler için sonu yargı ve cezaevinde bitebilecek bir akıbet, ülkemiz için ise bölünme ile sonuçlanabilecek bir felaket demektir.

Bu nedenle AKP nin bir gün bile kaybetmeden toplumun inacı, değer yargıları, adalet anlayışı ve dinamikleri ile çatışan yanlış uygulamalara son vermesi, uluslar arası anlaşmaları ve yasaları iptal etmesi AKP ve ülkemiz için hayati bir zorunluluktur.

Çünkü, Müslüman Türk toplumunun problemlerini kökünden ve kalıcı olarak çözmenin ilk şartı Müslüman gibi düşünüp, Müslüman’ca yaşamak ve idare etmekten geçer.

Diğer taraftan; her bir sonuç sebebinin mahkûmudur ve bir sonuç kendinden sonra ki sonucun da sebebidir.

AKP iktidarı, ülkemiz ve devletimizin önümüzde ki süreçte fiili ve aktif olarak içerisinde olacağı, hatta kaçınılmaz ve kesin görünen bölgemizde ki büyük savaşta halkın malı ve canıyla devletine vereceği desteğe, yapacağı fedakarlığa ihtiyaç duyuyorsa (ki buna mecbur) savaş sonrasında ortaya çıkacak felaket sonucunun sebebi olan bugünkü kötü sonuçları bir an önce ortadan kaldırmak, yok etmek zorunda.

Aksi takdirde savaşı kaybeden, kötü sonuçlarla muhatap olacak olan sadece AKP değil, Türk Milleti, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve İslam Ümmeti olacak.

Abdullah BİR

NELER SÖYLENDİ?
@
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
NAMAZ VAKİTLERİ
Gazete Manşetleri
Yol Durumu
BURÇ YORUMLARI
  • KOÇ
    Koç Burcu
  • BOĞA
    Boğa Burcu
  • İKİZLER
    İkizler Burcu
  • YENGEÇ
    Yengeç Burcu
  • ASLAN
    Aslan Burcu
  • BAŞAK
    Başak Burcu
  • TERAZİ
    Terazi Burcu
  • AKREP
    Akrep Burcu
  • YAY
    Yay Burcu
  • OĞLAK
    Oğlak Burcu
  • KOVA
    Kova Burcu
  • BALIK
    Balık Burcu
ANKET OYLAMA TÜMÜ
E-Bülten Kayıt
ARŞİV ARAMA