Hz. Adem den sonra gelen bütün peygamberler bizlerin düşündüğü, zannettiği gibi insanlara “yeni bir din” getirmemiştir.
Aksine peygamberler, zaman içerisinde Allah’ın koyduğu kuralları değiştiren insan kimlikli yeryüzü tanrılarını ve o tanrıların yozlaşmış ve sapık sistemlerini “ortadan kaldırmak veya ıslah etmek”, rotasından sapan insanları tekrar Allah’ın kurallarıyla, O’nun emrettiği şekilde “hak ve adalet” üzere yaşamaya davet etmek için gönderilmiştir.
Ancak insan nefsinin ve akılsızlığının ürünü bütün “Batıl ve Sapık” sistemlerin sahipleri, köleleri ve köpekleri Allah’ın peygamberlerine ve onların getirdiği Hak Dinin prensiplerine her zaman düşman olmuşlar ve kıyamete kadar da düşman olmaya devam edeceklerdir.
Çünkü bu mücadele, savaş bir parçası olduğumuz dünya yaşamının, imtihanının gereği olan “Hak-Batıl” mücadelesidir.
Biz istesek de istemesek de bu mücadele hayatın bütün alanlarında; aileden-eğitime, ticaretten- hukuka, sağlıktan-cihada hayatın bütün parçalarında kendini gösterecektir ve göstermektedir.
Allah’ın ve O’nun koyduğu kuralların ve sitemin düşmanı olan kâfirler ve münafıklar her zaman ve her yerde Allah ile olan bu savaşlarını “açık, net ve mertçe” ortaya koymuşlar, ilan etmişler mi?
Kesinlikle hayır…
Çünkü insanoğlunun büyük bir çoğunluğu fıtratı (yaratılış kodları, programı) gereği uzun bir süre ve kalıcı olarak Allah’ı yok sayamaz, inkâr edemez ve O’nun kendisine düşman olmasını istemez.
İnsanın bu özelliğini çok iyi bilen Şeytan da insana hiçbir zaman direkt ve net olarak “Allah diye bir yaratıcı yoktur veya Allah senin düşmanındır” dememiştir ve diyemez. Bunun yerine insanları doğru yoldan çıkartmak; Allah ile giriştiği savaşta insanları kendisine asker, köle ve cehennem yoldaşı, dostu yapmak için insanın en büyük zaafı ve şeytandan daha tehlikeli düşmanı, dünya imtihanının da olmazsa olmaz önemli bir parçası, figürü olan “İNSAN’ın ENE/NEFSİ”ni kullanır. Ve şeytanın bu aldatmacası ile farkında olmadan da olsa nefsine ULU’luk, RAB’lik, İLAH’lık yükler.
Aldanmış insan bir taraftan kendince inandığını iddia ettiği Allah’a ibadet ( namaz, oruç, hac, zekat vb) eder, diğer taraftan ise Allah’ın, “yeryüzünde ki hayatı ve kulları arasında ki ilişkileri düzenlemek” için koyduğu kuralların, yasaların, emirlerin ve yasakların işine gelmeyenlerini “bu kanunları günümüzde uygulamak mümkün değil, dinin kurallarını reforme etmek, günümüze uydurmak lazım” vb şekilde ki vicdanını ve insanları rahatsız etmeyecek “sebep ve bahanelerle” değiştirir, uygulamadan kaldırır. Bir başka ifade ile yaratılmış ve aciz kul olan insan yaratıldığı ilk andan itibaren Allah’a
“Ey Tanrı! Bizim yeryüzünde ki işimize karışma. Sen bir yaratıcı olarak, bize yağmur yağdır, ekinler bitir, bizi ve hayvanlarımızı doyur, bizim için yiyecekler, içecekler, giyecekler yarat, bizi besle, büyüt ve sen sadece bu şekilde yaratıcı olarak işini yap. Sen sakın ola bizlerin dünya üzerinde ki işlerine karışma, neyi ve kimleri nasıl yöneteceğimizi bize söyleme, biz ne yağacağımızı çok iyi biliriz
Mesela sen kadın ve erkeklerin evlilik yaşını belirleyemezsin. Onu ancak biz belirleriz. Bizim evliliğin yaşını belirleme yetkimize karışma. O yetki senin değil, bizimdir.
Çünkü sen sadece yeryüzünün HALİKİ/YARATICI’sın bizler ise senin yarattığın dünyanın yasa koyucu RABBİYİZ
Hangi cinsel ilişkinin zina ve suç hangilerinin ise zina ve suç olmadığına biz karar veririz. Ona sen karışamazsın. Senin suç olarak kabul ettiğin şeyler, bizim çağdaş hayatımızın temelidir. Hatta onlar suç değil modern hayatın gerekleridir. Senin kitaplarında suç ve günah dediğin şeyler; bizler için yemek içmek, hava ve su kadar gerekli, biz onlarsız yaşayamayız.
Ey Tanrım/Allahım eyvallah, kabul ediyoruz ki yaratma senin işin, her şeyin tek yaratıcısı HALİK sensin, ama dünya hayatına dair yasalar koyma veya düzenleme işi bizim, bu manada RAB biziz.
Bu yüzden en iyisi sen kural koyuculuk ve düzenleyicilik işini bize bırak, sen makamının olduğu gökyüzünden aşağıya inme.”
Diyerek, başlangıçta “farkında olmadan”, sonrasında ise “bilerek ve isteyerek” Allah’a meydan okumaktan, İlahlık, Rablik iddiasıyla KAFİR olmaktan hiç vazgeçmemiştir.
Bunun sonucu olarak da insan ırkı haddi aştığı, asilik de, zulümde, haksızlıkda, küfürde zirve yaptığı her dönemde Peygamberler, Nebiler ve Resuller vasıtasıyla önce yaptıklarından vazgeçmeleri ve hak yola dönmeleri konusunda uyarılmış akabinde de her manada ve tamamen Allah’a teslim ve tabii olmayan insan büyük afetlerle, belalarla ve toplu yok oluşlarla cezalandırılarak insanın yeryüzü ilahlığı Allah tarafından sona erdirilmiştir.
Ülkemiz ve dünya üzerinde özellikle görünürde Müslüman, gerçekte ise ZALİM ve KAFİR kulların son yıllarda tavan yapan haksızlıklarına, zulmüne, asiliğine, nankörlüğüne, bananeciliğine, Allah’ın hukukunun, adaletinin hükmü, geçerliliği yerine güçlü ve zalim kulların hukuksuzluğunun hükmünde gelinen son noktaya baktığımda gördüğüm tek sey insan ırkının yakın bir gelecekte tek yaratıcı, tek yaşatıcı ve tek kural koyucu olan Allah tarafından NUH TUFANI benzeri başka bir bela ile muhatap edileceği, cezalandırılacağı, sonra da doğru yola getirileceği gerçeğidir.
Özellikle bu zulumlerin son 15 yılda cocuk, kadın, erkek ve aile ile ilgili konularda kendisini ADALET ve KALKINMA’nın savunucusu, öncüsü ve temsilcisi olarak gösteren bir partinin mevcutta var olan Allah’ın emirlerine aykırı, hatta taban tabana zıt kanunları düzeltmediği yetmiyormuş gibi yeni çıkarttığı daha kötü yasalar eliyle yapılması ve insanların genelinin bu konularda sessiz ve tepkisiz kalması Allah’ın bizleri muhatap kılacağı Nuh tufanı benzeri bir cezayı zaman olarak yakınlaştırmaktan ve şiddet olarak artırmaktan başka bir işe yaramıyor.
Günümüzün sözde Müslümanları, gerçekte ise Müslüman maskeli Kafirleri-Münafıkları olarak bizler ne kadar kabul etmesek de söylediklerimizle, konuşmamız gerektiği yerlerde ve zamanlarda susmakla, yaptıklarımızla ve yapmamız gerektiği halde yapmadıklarımızla kendimize zulüm ettik ve hala da etmeye devam ediyoruz.
(Bir sonra ki yazıda konuya devam edeceğiz inşallah)
Resulullah efendimizin temiz ruhunun ve pak bedeninin miraca yükseldiği bu gecenin bizlerin ruhlarının da temizlenmesine vesile olması duasıyla, Mirac geceniz hayırlı ve mubarek olsun…
Abdullah Bir