Sözüm kaybetmek istemeyen babalara!
Ne olur sözüme kulak verin…
Yaşanan acılara şahit olup da vicdanını öldürmek istemeyen her birey acılara derman olma derdinde olmalıdır. Böylelikle dağ gibi görünen dertlerini unutacaktır. İmtihanı kendisini yormayacak, hayat ise üstüne gelmeyecektir.
Melankoliğe bağlanıp depresyona düşmeyecek, isyan etmeyecektir.
Dünyanın bütün sıkıntılarının kendi üstünde olduğunu düşünüp diz çökmeyecek, kendini öksüz hissedip sevgisine ve emeğine karşılık bulmayınca silip atmayacaktır.
İkinci şansı olmadığı hayatta yanılmayıp, yaptığı bütün iyilikleri sevdiklerinin yüzüne vurmayacak, yaptıklarında pişman olup doğru hareketleri öncelikle kendisine huzurlu edecektir.
Kendi hayatına dokunamayan, kendine söz geçiremeyen başkasına söz geçirebilir mi?
Hayata dokunmak ancak görmekle, dinlemekle olur. Görmeyen dinlemeyen, anlamak için emek vermeyen anlaşılmayı hak edebilir mi?
Her yaşanan olumsuzlukta bir hayır vardır deyip arkasındaki hikmeti sabırla ve yapılması gerekenleri yaparak beklenmelidir. Aksi takdirde Türk filmi mantığına bürünecek ve “batsın bu dünya” diyebilecektir.
Dünyasını batıran, hayatı çekilmez gören, sevdiklerine sıkıntı veren isyanlarda değil midir?
Mutlu olmak mutlu etmenin garantisidir. Tıpkı emekli olarak çalışmadığı günlerde geçimini sağlamak için geleceğe yatırım yapmak gibidir.
Geleceğini bu şekilde garantiye almayanların sıkıntı çekeceği her aklın ortak kabulü değil midir?
Geleceğe yapılacak en iyi yatırım yakınlara yapılan yatırımdır. Ailesine hele de karısına yatırım yapmayan, gücünü ve aklını iyi kullanmayan her erkek mutsuzluğa mahkumdur.
Gücünü ve aklını zalimlik yaparak hor kullanan kendine de zulmetmiş olmaz mı?
Aileyi idare etmek, yönetmek devleti idare etmekten zordur. Yönetimin adil olduğu, haksızlığın olmadığı, ihtiyaçlarının karşılandığı devlette isyan yoktur.
İsyanın olmadığı her evde sağlıklı, göz aydınlığı nesiller ve huzur veren anneler olmaz mı?
Evlilikte en önemli olgular değer vermek ve değer görmektir. Güvenmek ve güvenilmektir. Sevmek ve sevilmektir. Fedakar olmak ve fedakarlık almaktır. Saygı duymak ve saygı almaktır. Sahip olunan ne varsa paylaşmaktır.
Yönetim koltuğunda oturmak ancak adaleti devamlı ayakta tutma gayreti içinde olmakla olur. Aksi takdirde evinde koltuğuna göz diken kadını ve çocukları olacaktır.
Sözlerin etkisi, gücü elde tutmakla, maddi ve manevi isteklere karşılık vermekle değil midir?
Hayatta insanı hele de kadını mutlu eden en önemli olgu anlaşılmaktır. Anlaşılmadığının, hakkının yenildiğinin, adaletsiz davranıldığının hissinin verilmesi kadını güven bunalımına itecek, rekabet ortamını oluşturacaktır.
Güveni olmayan kadın erkeğine tam teslim olabilir mi?
Tam teslimiyet olmayan evlerde huzur olur mu?
Kadının teslim olması, erkeğine güvenmesi bütün olumsuzluklara katlanmasına sebeptir.
Bütün sıkıntılara katlanıp, hoş olmayan her şeyin örtüldüğü evde aile bireyleri büyüklerinden küçüğüne kadar mutludur.
Güven veren bir erkek; kadınını anlamak için sabırla dinleyen, anladığını ifade eden doğru cümleler söyleyendir. Sevdiğini kadınına hissettiren, sözlerinin arkasında durandır.
Erkeğin mutlu olması, gücünü hissetmesi, sözlerinin etkili olması kadınına verdiği güvenle ve yapmayı söylediklerine uyması ile olacaktır.
Anlaşıldığını hisseden, kendine verilen değeri ve beğeniyi gören kadın kendini, içi mücevher dolu bir sandık gibi açacak, erkeğinin kendisine dokunmasına izin verecektir.
Rahmet kaynağı olan toprak ile ifade edilen kadın, erkeği ne kadar güneşi, suyu ve havası olduysa yedi başlı başaklar gibi bol bol verecektir.
İsteklerini söylemeden gözlerinde okuyan bir kadına sahip olmak, dünyalara değişilir mi?
Kadınına erkeğinin etkisi; ancak güven verdiği ortamda, samimi bir dil ile kendini ifade etmesiyle olur.
Kendini ifade etmeyen, anlamasını bekleyen, söz söylemeden karşılık bekleyen, kadınına dokunmayan kendine dokunulmasını hak edebilir mi?
Hayat yolculuğu olan evliliğin yöneticisi, söz sahibi, en büyük hisseye sahip olmak maddi ve manevi bütün sorumlulukları üstlenmekle olur.
Hiç sorumluluk almayan, adaleti tahsis etme gayretinde olmayan, aile fertlerine güven vermeyen yönetici koltuğunda devamlı kalabilir mi?
Evinin direği olmayan erkeğinin sözünü karısı duyar mı?
Sözlerin etkisiz kaldığı ortamlar; kadınının erkeğine güvenmediği, hislerine karşılık bulmadığı, sevildiğini ve beğenilmediği zannına kapıldığı, ihmal edildiğini düşündüğü anlardır.
Bu haleti ruhiye ile kadını erkeğini evinin bütün odalarında mutlu edebilir mi?
Babalar günü vesilesiyle iyi baba olmanın yolunun, aile mutluluğundan geçeceğini sunmak istedim. Umarım söylerim gönüllerde yer eder.
Ne mutlu sözüme kulak veren babalara...