Referandum gerçeklerinin kritik bölümü olan bu bölümünde AB’nin referanduma karşı tavrını, K.K.T.C, Irak, Suriye üçgeninin Referandum ile alakasını, Türkiye’nin uzun vadede Eyalet Sistemi ile karşılaşıp karşılaşmayacağını ve herkesin merak ettiği VARLIK FONU‘nun Referandum üzerine etkilerine değineceğim.
Kısaca bu bölüm sizler için toparlama ve Büyük Türkiye’nin ayak sesleri olacak…
Pentagon sözcüsü Jeff Davis “Herkesin DEAŞ’a odaklanmaların için Münbiç’in içine ve batısına belirli bir kuvvet konuşlandırdık. Bu görev DEAŞ’tan başka bir tarafa saldıran tarafları caydırmak içindir. KİMSE İLE ÇATIŞMAYA GİRMEK İÇİN ORADA DEĞİLİZ. Gözü çatışmada olanlara sadece yürütülmesi gereken bir savaş varsa onun da DEAŞ’a karşı olması gerektiğine dair görünür bir hatırlatmadır” Sözü son derece önemli zira kimse ile çatışmaya girmek istemiyoruz’dan kasıt Rusya ve Türkiye.
Rusya ile çatışmaya girilmesi demek 3. Dünya Savaşının başlangıcı demek netice itibariyle bölgede çok hassas bir o kadar da sırt sırt yaşanan bir savaş var ve gerek Rusya gerek ABD kendileri birebir savaşmak yerine destek verdikleri grupları savaştırıyorlar, Kayıplarını ise Askeri kayıp olarak kabul etmeyip sahiplenmiyorlar. Türkiye ile ABD’nin durumu ise biraz daha karışık zira Türkiye’nin Rusya ile yakınlaşması ve Türkiye tarafının Obama yönetim sürecinden itibaren gerginleşen bir süreç yaşanıyor. Trump yönetimi ise Türkiye’yi kaybetmek istemiyor ama bir o kadar da şimdilik bölgede varlığını devam ettirmek için Terör Örgütü PYD’yi desteklemeye devam ediyor.
Türkiye’nin PYD’ye desteğinizi çekin ikazlarına özellikle ABD’nin kimseyle çatışmak istemiyoruz sözü önem taşıyor. Zira Türkiye, bölgeyi DEAŞ’tan ve PYD’den temizleyeceğini ayrıca mevcut PYD kantonlarının birleştirilmesine izin verilmeyeceğini deklare etti.
NATO ise Şubat ayı içerisinde Irak’ta yeni bir askeri üs kurma kararı aldı. Gerekçesi ise DEAŞ’a karşı etkin mücadele! NATO için Türkiye şu aşama da Gereksiz Müttefik Türkiye olarak görünse de yeni üssün kurulmasına kadar Türkiye’ye ve İncirlik Askeri Hava Üssü’nü ihtiyacı var. Türkiye kısaca hala NATO için önemini koruyor.
Avrupa Birliğinde ise durum son derece karışık. Türkiye’nin çift başlı yönetim şeklinden çıkılmasını kendileri için bir tehlike olarak görüyorlar. Zira Türkiye’nin hantal yapısının ortadan kalkması Dünya ekonomisinde daha etkin olması mevcut sistemlerine zarar getirecek. Aynı zamanda 3.Havaalanı projesinin hayata geçmesi de en çok Almanya ve Hollanda’nın aktarma alanı olarak kullandığı havaalanlarını devre dışında bırakacak. Bu arada Brexit sonrası Fransa’daki Versay Sarayı’nda Almanya, İtalya ve İspanya Başbakanları ile Fransa Cumhurbaşkanı’nın katılımıyla dörtlü mini-zirve yapıldı. Fransa Cumhurbaşkanı Hollande’nin “Hukuk devleti ve barış ortamının tehdit altında olduğu belirsizlikler çağında yaşıyoruz. Avrupa’nın birinci önceliği güvenliğini sağlamak olmalı. Risk ve tehditlere karşı dış sınırlarımızı korumalıyız.” sözü sonrası Almanya Şansölyesi Angele Merkel “AB olarak ilerlemeye devam etmemiz gerekiyor. Zira ilerlemezsek kurduğumuz her şey yıkılabilir. 27 üye ülke olarak AB’nin kuruluş ilkelerinin gereklerini yerine getirmeyi sürdürmeliyiz.” sözlerini dikkate almamız gerekiyor.
Türkiye’nin hem vazgeçilmezliği hem de dizginlenmesi noktasında ilk önce Almanya’da daha sonra da Hollanda’da Bakanlarımızın orada yaşayan Türk kökenli vatandaşlarımızla akıl almaz uygulamalarla görüşmelerinin engellenmesi ve Türk vatandaşlarının ve Sayın Bakanımızın Polis Terörü ile karşı karşıya kalması akabinde Danimarka’nın Başbakan Binali Yıldırım’a referandum görüşmeleri için “Danimarka’ya gelme” demesi Avrupa Birliğinin Anayasa Referandumundan rahatsız olduğunun açık göstergesi. Özellikle HAYIR Kampanyalarına ise destek vermeleri ve HAYIR Kampanyaları yapanlara töreleli davranışlarını da görmemiz gerekiyor.
Türkiye’nin Referandum sürecine girerken, Türkiye’nin iç işi olan Anayasa değişikliği neden Avrupa Birliğini ve Avrupa Parlamentosunu rahatsız ediyor ona bakmak lazım!
Demokratik adımlarla özgürleşen, gelişen, Ortadoğu’da söz sahibi olan ve IMF Kıskacından kurtulan Türkiye, yatırımcılarında cazibe merkezi olmaya devam ediyor. Özellikle 3.Havalimanının aktif hale gelmesi ile birlikte Avrupa’da ki birçok yatırımcı ve İmalatçı Avrupa’da ki pahalı işçilik nedeniyle yönünü Türkiye’ye çevirecek. Haliyle üretim ve istihdam, imalat, sevkiyat ve aktarma merkezi haline gelecek olan Türkiye, Avrupa Birliği için daha fazla risk oluşturacak.
K.K.T.C’nin doğalgaz depolama ve sevkiyat merkezi olacağını daha önce sizlere anlatmıştım. Referandum sonrası tek başlı yönetim ile birlikte Üretim, Ticaret ve Sevkiyat üssü ve olacak olan Türkiye’nin hammadde kaynaklarına yakınlığı da elbette Avrupa Birliği için oldukça büyük risk arz ediyor.
Aynı keza IKBY ile yapılan anlaşmalar ve Mesut Barzani’nin Türkiye’ye karşı olumlu tutumu da Avrupa Birliğini oldukça rahatsız ediyor. Ki Referandum Gerçekleri-2‘de sizlere IKBY ile yapılan anlaşmaları ve süreçleri sizlere kısmen anlattım.
Türkiye’nin onlarca hamlesinin elbette Müttefiklerince! Bir karşılığı olacaktı ve Suriye’nin kuzeyinde Münbiç’de ABD ve Rusya’nın korumaya aldığı terör örgütü PYD/PKK, sözde “Sivil yönetim” kurduğunu duyurdu ve Münbiç’te Terör örgütü “özerk yönetim kuracağı”nı açıkladı.
Terör örgütüne askeri yardımları devam eden ancak bunu inkar eden ABD’nin özel kuvvetleri, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Özgür Suriye Ordusu’nun Münbiç’e yönelmesinden endişe ederek ilçenin kuzeyinde set oluşturduğunu da biliyoruz. AB, ABD ile koordineli hareket eden Rusya da Terör örgütü ve Beşşar Esed rejimine arabuluculuk yaparak, Münbiç’in batısındaki Fırat Kalkanı güçlerinin önünde rejim güçlerinin set kuracağını ilan etmişti.
Görüldüğü üzere bir yandan Türkiye Referandum sürecine girerken diğer yandan da Terör ile mücadelesinde Müttefiklerinin! Bire bir engellemeleri ile karşılaşıyor.
Türkiye’nin vesayetçi yönetim şeklinden kurtulmasının Referandum ile halkın imzası altına alınması elbette ki Türkiye’nin uyanışı ve büyümesi olarak görülüyor. Müttefiklerimiz de, Türkiye çok iyi biliyor ki, ISINAN HAVA GENLEŞİR, GENLEŞEN HAVA DAHA ÇOK YER KAPLAR. Referandum sonrası Cumhurbaşkanlığı sistemi ile birlikte Türkiye, K.K.T.C’yi Doğalgaz depo, sevkiyat ve aktarma üssü haline getirmesi, IKBY ile yapılan anlaşmaları ve IKBY’ye ye sağladığı güvenlik şemsiyesi ve Suriye’de güvenli bölge oluşturma çabaları neticesinde bu bölgelerinde Türkiye’ye bağlı FEDERASYON ya da YARI FEDERASYON yönetim şekliyle Türkiye’ye bağlı Özerk Bölgeler haline geleceğini şimdiden net bir şekilde söyleyebiliriz.
Referandum’dan EVET çıkması halinde Türkiye’nin Eyaletlere bölünme riski ile karşı karşıya kalacağını ve bölüneceği tezi üzerine algı operasyonları yapanların görmek ya da göstermek istemedikleri bu gelişme ile Türkiye, Büyük Türkiye adımını Cumhurbaşkanlığı Sistemi ile çözecektir. Çünkü mevcut Anayasal sistem, Eyalet ya da Federasyon sistemi ile Türkiye’nin yönetilmesine müsaade etmiyor. Federasyon ya da Eyalet sistemi ile korku salanlar, Anadolu’nun bölgesel yapısının Eyalet Sistemi üzerine dağılımının gerçekleşeceğini SAFSATASINI yayarken, Türkiye’nin aslında anlattığım gelişmeler ışığında büyüdüğünü anlatmak istememeleri ise kimlere ve nerelere hizmet ettiğinin açık ve net göstergesidir.
O Ağızlara söylenecek tek söz var o da İsteseniz de istemeseniz de FEDERASYON SİSTEMİ GELİYOR…
Diğer önemli konu başlığımız ise VARLIK FONU!
Türkiye’nin kaynaklarının tüketildiği ve kalan kaynaklarının da kurulan bu varlık fonu ile yok edileceği söyleniyor! Peki, bu gerçek mi? Neden Varlık Fonu kuruldu?
Birincisi Türkiye Cumhuriyeti, Şimdiye kadar ki Cumhuriyet dönemlerinden hiç birisinde bu dönemde ki kadar ekonomik olarak güçlü olmadı. Merkez Bankasının rezervleri bu söylediklerimizi teyit ediyor. Ayrıca Yabancı Yatırımcıların sürekli olarak yeni yatırımlarla Türkiye’nin kapısını çalması da söylediklerimizi teyit ediyor.
İkincisi TMSF’ye geçen FETÖ Kaynaklı şirketler ki bu şirketlerin şimdilik taşınır, taşınmaz değerleri 350 Milyar $’ı geçmiş vaziyette. TMSF’nin kimisinin işletmesini kimisinin ise satışını gerçekleştirdiği bu kaynaklarda varlık fonuna devredilecek. Haliyle Merkez Bankasının pozitif pozisyonu, Yabancı Yatırımcıların girişi ve el konulan FETÖ Şirketlerini üst üste koyduğunuz zaman Türkiye Cumhuriyetinin battığı yada kaynaklarını tükettiği sözlerinin dikkate almamamız gerekiyor.
Bu bilgiler ışığında Varlık Fonunun kurulma amacı ise;
Türkiye’nin güçlü mali yapısını daha da güçlendirmek ve Referandum sonrası ISINAN HAVA GENLEŞİR, GENLEŞEN HAVA DAHA ÇOK YER KAPLAR tezine göre yapacağı harcamalarda sıkıntı yaşamaması ve Türkiye’nin yeni oluşturulacak uzay ve teknolojileri ile ilgili projeleriyle askeri malzemelerin geliştirilmesi amaçlı hazırlanan fon aslında Türkiye’nin ileri ki dönemlerde olası yaşanabilecek birçok mali sorununa da çözüm kaynağı olacaktır. Bizden sonra gelecek nesiller için bir nevi de hazır kaynak olacak varlık fonu Türkiye’nin global dünyayı etkileyen ekonomik krizlerde de stepne görevi görecektir.
Büyük Türkiye ideali ile yaşayan, Allah’ın rızasını kazanmaktan başka hedefi olmayan bizlerin elbette ki Referandum da kararı bu bilgiler ışığında EVET olacaktır…
Orhan SARIKAYA