Türkiye’de hiç bir şeyin TESADÜF olmayacağını bilecek kadar siyaseti ve siyasi taşları artık tanır olduk. İmanen de tesadüf değil Tevâfuk oldu dersiniz. Tevâfuk ise kelime manasıyla Hususen tesadüfe verilme ihtimali olmayan ve arkasında İlâhî bir kasıt ve iradenin varlığı hissedilen denk gelmelere denir.
24 Ekim 2017 tarihinde FETÖ/ PDY’nin medya yapılanması davasında tutuklu yargılanan ve haklarında tahliye kararı verilen şarkıcı Atilla Taş, gazeteci Murat Aksoy ile Davut Aydın’a İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesinden denetimli serbestlik ile birlikte tahliye kararı çıktı. Şahısları ne kişilik olarak ne de karakter ve savundukları değerler olarak kale almasam da bu tahliyeler dikkat çekiciydi. Zira Kişilerin “Bylock” kullanıcısı olup olmaması önemli olduğu gibi Bank Asya’da hesaplarının olup olmamasıyla birlikte hesap hareketleri de önemli. Özellikle “Bylock” kullanımı Fethullahçı Terör Örgütü üyesi olmanın en büyük kanıtı.
Şimdi sıkı durun!!!
Tahliye edilen öğretmen Davut Aydın’ın toplamda 3 bin 91 kez “Bylock” kullanımı varken nasıl Mahkeme heyeti bu kişi için denetimli serbestlik kararı ile tahliyesine karar verdi.
Hali hazırda, “Bylock” kullanmayan ve Bank Asya’da hesabı OLMAYAN, ama Fethullahçı Terör Örgütü üyesi olan KRİPTO Teröristlerinin varlığından mahkeme heyetinin haberi yok mu?
Atilla Taş’ın ne fikri, ne zikri, ne SÖZDE yazarlığı, ne de şarkıcılığının toplum nezdinde pek bir karşılığının olduğunu sanmıyorum, Ancak Fetullahçı Terör Örgütü için sembol olan bir ismi “Bylock” kullanmıyor deyip, Bank Asya hesabı ile ilgili net bilgi vermeden mahkeme nasıl tahliye kararı verir?
Diğer Tahliye olan gazeteci Murat Aksoy ise “Tek suçum yazı yazmak!” diyor.
Şartlı tahliye sonrası Ajitasyonun dibi sıyrılıyor!
Hükümet ve Devlet aleyhine halkı galeyana getirmek için uğraş, sonra da “Tek suçum yazı yazmak!” de! Mahkeme inanmış olabilir de, Halk inandı mı bu karara önemli olan o!
25 Ekim 2017’de gece yarısı mahkeme ‘Büyükada Toplantısı’ davasının ilk duruşmasında, tutuklu olarak yargılanan Uluslararası Af Örgütü Türkiye Yönetim Kurulu üyesi Veli Acu, Alman vatandaşı Peter Frank Steudtner, İsveç vatandaşı Ali Ghravi, Yurttaşlık Derneği’nden Özlem Dalkıran, Nalan Erkem, Kadın Koalisyonu’ndan İlknur Üstün, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Direktörü İdil Eser, İnsan Hakları Gündemi Derneği’nden Günal Kurşun’un tutuksuz yargılanmak üzere tahliyesine karar verdi.
‘Büyükada Toplantısı’ davasında bu sanıklardan Özlem Dalkıran ve Veli Acu hakkında da, “yurt dışına çıkış yasağı”ndan oluşan adli kontrol tedbiri uygulanmasına hükmeden heyet, daha önce haklarında, “haftada bir gün evlerine en yakın güvenlik birimine imza verme”den oluşan adli kontrol tedbiri uygulanan tutuksuz sanıklar Muhammet Şeyhmus Özbekli ve Nejat Taştan’ın bu tedbirini kaldırarak, “yurt dışına çıkış yasağı”ndan oluşan adli kontrol tedbirine çevirdi. Yani Dalkıran, Acu, Taştan ve Özbekli’ye mahkeme ‘yurt dışına çıkış yasağı’ getirdi.
Şimdi sorarım size haftalarca ‘Büyükada Toplantısı’ konusunda yaygara koparılmadı mı? Haftalarca Büyükada Toplantısına katılanların büyük bir kumpas içerisinde olduğu yazılıp çizilmedi mi? Hatta Büyükada Toplantısına katılanların tekrar yeni bir Gezi Provokasyon hazırlığı yaptığını ifade edilmedi mi? Yetkili ağızlar çok büyük bir organizasyonun yakalandığını ifade etmedi mi?
Ne oldu da Büyükada Toplantısına katılanların tamamı daha ilk mahkemede serbest bırakıldı? Madem masumdular neden o kadar büyük yaygara koparıldı? Almanya ile karşı karşıya gelindi? Yok eğer Masum değillerse şimdi neden serbest kaldılar?
Büyük Ada Toplantılarına katılanların serbest bırakılmasını sözde gözaltında olan MİT ajanlarının serbest bırakılmasına bağlayanlarda oldu ancak bunu yetkili ağızlar yalanladı…
Tuhaf olan birşeyler yok mu?!
Ve, 26 Ekim 2017’de Kayseri’de Boydak Holding ortaklarından tutuklu sanık Bekir Boydak’ın tahliyesine karar verdi. Mahkemenin verdiği kararlar arasında tutuksuz sanıklardan Birol Ç., Mahmut G., Bünyamin A., Metin G., Adem Ç. ve Şaban Ç.’nin “ByLock” kullandıkları şüphesiyle tutuklama kararı verilerek yakalanma çıkarılmasına, tutuklu tüm sanıkların banka ve kişisel mal varlıklarının tümüne el konulmasına karar verdi.
Bir Mahkeme “ByLock” kullanma şüphesiyle TUTUKLAMA kararı verirken, Bir başka Mahkeme ise 3 bin 91 kez “Bylock” kullanımı varken denetimli serbestlik kararı ile tahliyesine karar veriyor.
İnsan İster istemez şu soruyu soruyor!
Adalet Bakanlığımızda ve Adalet sistemimizde, Tutukla bırak seremonisi mi düzenleniyor? Yoksa bilmediğimiz başka şeyler mi var?
30.10.2017 tarihinde de TUSKON davasında kapatılan TUSKON’un başkanı Rızanur Meral ve genel sekreteri Mustafa Muhammet Günay ile Ömer Faruk Kavurmacı ve Faruk Güllü’nün de aralarında bulunduğu 31’i tutuklu 86 sanığın yargılandığı davada, 10 sanığın tahliyesine karar verildi. Mahkeme heyeti, TUSKON davasının sembol isimlerinden olan Ömer Faruk Kavurmacı ile Faruk Güllü’nün tahliye taleplerini ise Allah’tan reddetti. Damat Kavurmacı ve Güllü’nün tahliye kararı alması toplum vicdanında büyük bir yaraya yol açacaktı.
Ve bu bana göre tartışılır Mahkeme kararlarının oluştuğu günlerin tam da ortasında 25 Ekim 2017’de Meral Akşener’in kurduğu İyi Parti’nin kuruluşu ister istemez Adalet Bakanlığında hala FETÖ Temizliği yapılıp yapılmadığı sorusunu akıllara getiriyor. Zira İyi Parti başkanı Meral Akşener’in 15 Temmuz öncesi “15 Temmuz’da her şey çok farklı olacak.” ve “Ben, Başbakan olacağım.” tarzında ki açıklamaları hepimizin malumu. Ve bu açıklamalar için hala hiç bir kimse İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e tek kelime soru sormuyor? NEDEN?!
Gerçek şu ki, Bugün Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) Türkiye’nin nasıl başına bela ise, bundan sonra ki dönemlerde de aynı veya benzer organizasyonlarla Türkiye’nin ve bu milletin başına bela olabilecek yapılanmalara hem devlet olarak hem de millet olarak bundan sonra müsaade etmemiz gerektiği…
Orhan SARIKAYA