DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Nihat Güç
Nihat Güç
Giriş Tarihi : 30-10-2023 17:23

Filistini Konuşmak -3-

Yahu arkadaş, bu bir spor (futbol) müsabakası değil ki “Hangi tarafı tutsam ne fark eder?” diyesin. Müslüman olmakla zaten taraf seçmişsin. Taraf tutmak zorundasın. Sen tarafsın. Taraf tutmazsan bertarafsın. Çünkü; “Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.” (Hucurat/10) O halde Mü’minlerden başkasını kendine kardeş edinemezsin.

 

Bir hadis-i Şerifte Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor: “Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, haksızlık yapmaz, onu düşmana teslim etmez. Müslüman kardeşinin ihtiyacını gideren kimsenin Allah da ihtiyacını giderir. Kim bir Müslümandan bir sıkıntıyı giderirse, Allah Teala o kimsenin kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Kim bir Müslümanın ayıp ve kusurunu örterse, Allah Teala da o kimsenin ayıp ve kusurunu örter.” (Buhari, Mezalim 3; Müslim, Birr 58)

 

Diğer bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (s.a.v.); “Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona hiyanet etmez, yalan söylemez ve yardımı terk etmez. Her Müslümanın, diğer Müslümana ırzı, malı ve kanı haramdır. Takva buradadır. Bir kimseye şer olarak Müslüman kardeşini hor ve hakir görmesi yeter.”  (Tirmizî, Birr 18)

 

Bir ayet-i kerimede Yüce Allah, dost edineceklerimizi, gönülden bağlanacaklarımızı, yardımına koşacaklarımızı belirlerken dikkatli davranmamız konusunda uyarırken şöyle buyurmaktadır; “Yazıklar olsun bana, keşke falanı dost edinmeseydim!” (Furkan/28) Evet, keşke İsrail mezalimine çanak tutmassaydım. Evet, keşke Firavunlaşanlardan yana tavır takınmasaydım. Keşke medeniyet adı altında her türlü melaneti hoş gösterenlerden uzak dursaydım. Evet, keşke beni İslam’dan uzaklaştıranlardan, soğutanlardan uzak dursaydım. Evet, keşke bana sabah akşam sunulan yalan yanlış ve taraflı bilgileri araştırsaydım. Keşke demeden önce tarafımızı iyi belirlemeliyiz, savunduklarımızı da yerdiklerimizi de gözden geçirmeliyiz. Alkışladıklarımızı da yuhaladıklarımızı da iyi bilmeliyiz. Can kulağıyla dinlediklerimizi de es geçtiklerimizi de iyi belirlemeliyiz. Neye taraf olduğumuzu veya neye bertaraf olacağımızı bilmemiz bizim faydamıza.

 

Sağa sola bakmadan, ona buna kulak asmadan, ayet ve hadisler ışığında bir yaşam, bir düşünce biçimi, bir hayat nizamı, bir çerçeve çizmeye kalkışınca ne yazık ki; Müslüman görünümlü bir o adam dışarıda kalıyor, bir bu adam içeriye dahil olmuyor. Kuralları esnetince de elde ne din kalıyor ne de iman. Kur’an ve Sünnete göre bir çizgi çekince bir o milliyetçi içeriye girmiyor, bir bu vatanperver ülkücü çizgiye dahil olmuyor. Bir bu partici hesabına geldiği noktada yan çiziyor, bir diğer insan kılıklı şahıs uzakta kalıyor. Yoksa, yoksa bu ayet mi tecelli ediyor: “Onların çoğu Allah’a ancak ortak koşarak inanırlar.” (Yusuf/106) Evet biz kendimize, birilerine göre bir hayat, birilerine uygun bir düşünce biçimi, bize empoze edilen bir dünya görüşü şekillendirmeyeceğiz kendimize.

 

Ya çizgileri yamultacağız insanlarla iyi geçinmek için, ya da çizgileri doğru çizeceğiz Allah’a gitmek için. Çizgiler doğru çekilince insanlar küsüyor, çizgiler yamuk çizilince da Yüce Allah kızıyor.

 

Peki bizim için kim önemli?

 

“Ey iman edenler! Kendi din kardeşlerinizden başkasını dost ve sırdaş edinmeyin. Çünkü onlar size ellerinden gelen kötülüğü yapmaktan geri durmaz; her zaman sıkıntıya düşmenizi isterler. Baksanıza, size olan şiddetli öfkeleri ağızlarından taşıyor. Kalplerinde gizledikleri kin ve düşmanlık ise daha korkunçtur. Eğer aklınızı kullanıp gereğince davranırsanız, size ayetlerimizi kesin bir şekilde açıklamış bulunuyoruz.” (Al-i İmran/118) Ya Allah’ın dediğini anlatacağız, ya da Allah’ın dediğini yaşamanın gayretinde olacağız. Üçüncü bir yol yok bizim için. Kimin ne dedeiği hiç önemli olmamalı bizim için. İki yol var önümüzde, biri cennete gider, diğeri de cehenneme... Unutmayın! Cennete Allah’ın dostlarıyla gidilir, Cehenneme ise Şeytan ve avaneleri ile gidilir. Ancak ahirette; “O gün Allah’a karşı gelmekten sakınanlar dışında, dostlar birbirine düşman olurlar.” (Zuhruf/67)

 

Filistin meselesi bizlere; asıl meselenin İslam’la uyuşmayan Laik, Cunta ve Kukla sistemler olduğunu bir kez daha ispat etmiştir. Çünkü Müslüman halk bireysel de olsa payına düşeni dün olduğu gibi bugün de yerine getirmiştir/getirmektedir. Gerek protestolar, gerek yapılan dualar, gerek nakdi yardımlar ve gerek cuntaların Müslümanların arasına diktiği sınırları aşma girişimleri bunun en bariz göstergesidir. O halde bir Müslüman için savaş olsun olmasın tüm iş ve işlemlerinde kafirlere karşı bir boykotun, bir protestonun içinde olmak zorundadır. Müslümanlar için kafirleri boykot etmek her zaman ve her yerde yapılmalıdır.

 

Bu konuda doğru bir sonuca ulaşmak isteyen, gözü ve yüreği olan insanların Türkiyeli, Mısırlı, Lübnanlı ve diğer dünya Müslümanların yaptıklarına odaklanmaları yeterlidir.

 

Ortadoğu’da bulunan Laik, Cunta ve Kukla devletleri, savaşın ilk dakikalarından itibaren İsrail’e savaş gemisini gönderen AmeriKAN'ın sadık müttefikleridirler. Kukla yönetimler bunu her fırsatta dile getirmekten de çekinmezler. Seyyid Kutup’un ifadesiyle bu Kuklalar Siyonizm’e bir mermi bile sıkamazlar. Böyle bir cesaretleri de yok. Sıktıkları mermilerin tamamı hep kendi halkı, hep Müslümanlar olmuştur.

 

Bir de Laik, Cunta ve Kukla yönetimlerin olmadığı, Müslümanların arasına demir bariyerlerle çevrilmediği bir coğrafyada Müslümanlar, kendi sorunlarını kendilerinin nasıl çözeceklerini bütün dünya günün birinde mutlaka şahit olacaktır. Buna imanımız tamdır. “Onlar ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar. Halbuki kafirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır.” (Saff/8) Evet bu nur, Kafirlere, Münafıklara, Müşriklere, Yahudilere ve Hristiyanlara rağmen günün birinde mutlaka tamamlanacaktır. Bundan Mü’minlerden başka şüphe duyan kimseyi bulamazsın.

 

Filistin bağlamında dünya Müslümanları olarak kaybettiklerimizi kaybettiğimiz yerde, kaybettiğimiz şekilde aramalıyız. Çünkü kaybettiklerimizi başka yerde bulamayız. Bu tabiatın kurallarına da terstir.

Dağınıklığımız, hal-i pür melalimiz, parçalanmışlığımız, başı boşluğumuz, başsızlığımız, üstümüzü bir bulut gibi kaplayan “Vehn” bulutu, Kur’an’dan uzaklaşmamızla başladı. Hükümlerini rafa kaldırmamızla devam etti. Yolumuzu kaybedince dinini, imanını ve asıl niyetini bilemediğimiz kişileri kendimize lider seçtik. Verdikleri sözlere göre bizi karanlıklardan aydınlığa çıkaracaklardı ama yaptıklarına baktığımız vakit bizi zifiri karanlıklara mahkum kılmışlar. Ancak, içinde bulunduğumuz ortamın aydınlık olduğunu da hala anlatıyorlar. O halde kendimize gelmemiz, küllerimizden yeniden doğmamız, ayağa kalkmamız, düşmana diklenmemiz için Kur’an’a dönmemiz, hükümlerini yeniden sosyal hayata indirmemiz, tüm iş ve işlemlerimizi bu minvalde düzenlememiz şart.

 

İslami hükümler, İslami bir sistem içinde aranır ve uygulanır. İslami hükümleri laiklik, demokrasi, sosyalizm, kapitalizm veya liberalizm gibi sistemlerde aramak akıntıya kürek çekmek gibi beyhude bir iştir. Bir tarafta Allah’ın emirleri ve yasakları dururken diğer tarafta insanların emirleri, yasakları ve arzuları bizi kuşatmış vaziyette. Beşeri sistemlerin şekillendirdiği ve uygulamasını üstlendiği mekanlarda İslami bir netice beklemek doğru değildir. İslam dini kendisine hastır. Beşeri sistemlerle hiçbir zaman hiç bir şekilde kol kola ve barışık olmamıştır. Beşeri sistemlerle uyuşmaya niyeti de yoktur. Biri ilahi, diğeri beşeri… Uyuşması mümkün de değildir.

 

Mü’minler olarak nerede düştüğümüzü ve nasıl düştüğümüzü iyi bellememiz lazım. Bizi, kim, kimlerle işbirliği yaparak, bizim tüm kutsal değerlerimize ihanet ederek, niçin düşürdü? Nasıl dağıttı ümmet bilincimizi? Çil yavrusu gibi nasıl parçaladı?

 

Bunun farkına varmamız lazım. Dağılmamızın sebeplerini bize öğrettikleri gibi değil, olduğu gibi, olması gerektiği gibi öğrenebilir ve dile getirebilirsek en yakın zamanda düştüğümüz yerden tekrar ayağa kalkar tüm cihanı titretebiliriz. Bu güç, bu kuvvet, bu irade var bizde. Çünkü, Kur’an-ı Kerim gibi Yüce bir kitap var elimizde. Tahrife uğramamış, apasağlam duruyor. Tabi anlamak istersek yol gösterir bize. Çünkü; “Bu, kendisinde şüphe olmayan kitaptır. Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için yol göstericidir.” (Bakar/2)

 

Müslümanların her platformda başarılı olmaları, dünya arenasında kazançlı çıkmaları için tamamıyla Müslüman olmaları kaçınılmazdır. Din bir bütündür, asla parçalanamaz. Dini vecibelerin karıştırılmadığı ya da diskalifiye edildiği her başarı, İslam’ın isteyeceği ve sahipleneceği bir başarı değildir.  Her iş ve işlemde kazançlı çıkan ve çıkması gereken mutlak manada İslam olmalıdır.

 

Bireyin Müslüman olması gerektiği gibi devlet sisteminin de A'dan Z'ye Müslüman olması, aldığı ve alacağı tüm kararları Kur’an-ı Kerim’e, hadis-i Şeriflere dayandırması gerekir. Unutmayın! Devletlerin İslami olmayan kararından ve kurallarından Müslümanlar şimdiye kadar hiçbir şekilde karlı çıkmış değillerdir.

NELER SÖYLENDİ?
@
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
NAMAZ VAKİTLERİ
Gazete Manşetleri
Yol Durumu
BURÇ YORUMLARI
  • KOÇ
    Koç Burcu
  • BOĞA
    Boğa Burcu
  • İKİZLER
    İkizler Burcu
  • YENGEÇ
    Yengeç Burcu
  • ASLAN
    Aslan Burcu
  • BAŞAK
    Başak Burcu
  • TERAZİ
    Terazi Burcu
  • AKREP
    Akrep Burcu
  • YAY
    Yay Burcu
  • OĞLAK
    Oğlak Burcu
  • KOVA
    Kova Burcu
  • BALIK
    Balık Burcu
ANKET OYLAMA TÜMÜ
E-Bülten Kayıt
ARŞİV ARAMA