DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Nihat Güç
Nihat Güç
Giriş Tarihi : 10-11-2023 16:24

Filistin’i Konuşmak -6-

Efendim, olayları nasıl okuyalım? Yaşananları nasıl anlayalım? Doğru bir sonuca ulaşmak için neler yapmamız gerekiyor? Hangi okula gitmemiz, hangi diplomaya sahip olmamız, hangi profesörden ders almamız lazım?

Bana sorarsanız bir yere gitmenize, kimseden akıl almanıza, herhangi bir diploma sahibi olmanıza hiç gerek yok. Yerli yerince karar verebilmeniz için Müslüman olmanız ve Kur’an’a Müslümanca yaklaşmanız yeterli. Bu sizin için her şeydir. Başka bir ifadeyle herşeyiniz Kur’an’dır. Müslümanca yaklaşmazsanız Kur’an’a, olması gerektiği vechiyle fayda mülahaza edemezsiniz. Çünkü bu kitap herkese yol ve yordam göstermez. Bir ismi de Furkan’dır. Olayları birbirinden ayırdığı gibi insanları da birbirinden ayırır. Evet; “Bu, kendisinde şüphe olmayan kitaptır. Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için yol göstericidir.” (Bakra/2) Allah’a karşı sakınanlardansanız eğer, anlayabilirsiniz bunu. Yoksa ya nice okumaktır.

Evvela Müslüman olmak daha sonra da muttakiler gibi davranmak lazım Kur’an’ı anlayabilmek için. Kur’an’da dile getirilen her olayın geçmişi yad etmek üzere dile getirilen birer hikaye olmadığına da inanmak gerek. Kitabı, doğru okumak ve doğru anlamak işimizin bittiğini göstermez. Anlamış olmanın son merhalesi de bugüne yorumlayabilmektir anlatılan her bir kıssayı, her olayı.

Dünyayı okumak için tek çıkış kapımız bu. Fazla bir şey yapmaya, onun bunun ardına düşmeye de gerek yok. İşte bu yaklaşım bizi Müslüman kılacaktır. Bu yaklaşım bizim Müslüman kalmamıza da yol açacaktır. Müttakilerden sayılmak için Müslüman olmak yetmiyor bir de Müslüman kalmak gerekiyor. Müslüman kalmak için de ayetleri ve çevrede cereyan eden olayları birbirine bağlayarak bir yol edinmek, bir çıkış kapısı aralamak da bir zorunluluk haline dönüşüyor.

Böyle davrandığımız vakit, çevremizde yaşanmakta olan olayları (İsrail-Filistin savaşını) da en bariz şekliyle görebiliriz, okuyabiliriz ve yorumlayabiliriz ayetlerden. Olması gerektiği vechiyle şahit olabiliriz günümüze. Bu vesileyle hem kendimizi hem de muhattaplarımızı olması gereken yere konumlandırabiliriz.

Okumalarımız sayesinde Kur’an’da dile getirilen Firavun ve Musa (a.s.)’nın hikayesine çokça rastlarız. Bu olayın sıradan birer olay olmadığını, çıkarılması gereken nice ibretler barındırdığını, kendimizi doğru konumlandırdıktan sonra ayetlerin penceresinden bugüne baktığımızda İsrail ve Filistin mücadelesine (savaşına) şahit olmamız işten bile değildir.

Her şey o kadar açık ve net bir şekilde dile getirilmiş ki anlaşılmayacak, görülmeyecek kör bir nokta bulunmamaktadır Kur’an-ı Kerim’de. Çünkü; “Andolsun biz, Kur’an’ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan?” (Kamer/22) Bu ayet aynı kelimelerle, aynı surede dört kez tekrar edilmektedir. Evet yanlış anlamayın, anlamak isteyenler için kolaydır Kur’an.

Bugünü yorumlayabilmeniz için ayetlerde zikredilen konuların baş kahramamlarının isimlerini değiştirmeniz yeterli. Bunun için fazla bir mesaiye, fazla bir bilgiye, fazla bir çabaya gerek yok.

“Şüphe yok ki, Firavun yeryüzünde (ülkesinde) büyüklük taslamış ve ora halkını sınıflara ayırmıştı. Onlardan bir kesimi eziyor, oğullarını boğazlıyor, kadınlarını ise sağ bırakıyordu. Şüphesiz o, bozgunculardandı.” (Kasas/4) bu ayet, bu konuyu dile getiren ayetlerden sadece biri. Bu minvalde onlarca ayet var kitabımızda.

Konunun daha iyi anlaşılması açısından Hz. Musa (a.s.)’nın durumunu da dile getiren ayetlerden sadece birini buraya alalım; “Musa, ahalisinin farkedemeyeceği bir vakitte şehre girdi. Orada, biri kendi halkından, diğeri düşmanı olan taraftan iki adamın birbirleriyle kavga ettiğini gördü. Kendi halkından olan kişi, düşman taraftan olana karşı ondan yardım istedi. Bunun üzerine Musa ötekine bir yumruk vurup ölümüne sebep oldu; sonra şöyle dedi: “Bu şeytanın işidir; o gerçekten ayartıcı ve apaçık bir düşman!” (Kasas/15)

Konuyu bugüne yorumlayabilmeniz için iki ayette dile getirilen isimleri de bugüne uyarlamanız gerekmektedir. Firavun isminin yerine İsrail devletini koyunuz. Musa (a.s.)’ın isminin yerine de Gazzeli mücahitlerini ya da Kassam Tugayını, Filistin halkını, Kudus’u koyunuz. Ve yeniden okuyunuz ayetleri. Anlamadıysanız geriye dönün, Kur’an’ı baştan sona kadar yeniden okuyun. Firavun’un isminin geçtiği her kelimeyi İsrail devleti diye not edin, Musa (a.s.)’nın adının zikredildiği her kelimeyi de Gazze diye, Filistin diye anlamaya çalışın. Bu çok zor bir iş olmayacak. Olayların cereyan ediş biçimine odaklanın. Baştan sona kadar bu şekilde bir daha, olmadı bir daha okuyun. Çok şey göreceksiniz.

Yıllarca binlerce çocuğu öldüren bir Firavun; gerçekleştirdiği tüm ölümleri, kendi devletinin ve saltanatının devamı için gerekli ve zorunlu, hatta bu cinayetlerin en doğal hakkı olduğunu savunabiliyordu. Kimseden bir itiraz da gelmiyordu. İtiraz edenler de ortadan kaldırılıyordu. Çünkü tanrı olduğunu dile getiren bir insan için saltanat veya devlet; herşeyden ve her canlıdan daha önemlidir. Saltanata her şey feda olsun. Tıpkı günümüzün Firavun’u olan İsrail Devletinin ve yandaş diğer devlet liderlerinin; “Öldürülen onbinlerce Gazzeli çocuğun-kadının-yaşlının-sivilin İsrail devletlerinin bekası adına en doğal hakları olduğunu dile getirdikleri gibi...

“İsrail Devletinin kendisi savunma hakkı vardır ancak Filistinlilerin, Gazzelilerin kendilerini savunma hakları yoktur” teranelerini televizyon ekranlarından, haber sitelerinden duymuş, gazete sayfalarından da çokça okumuşsunuzdur.

Ancak Musa (a.s.) yanlışlıkla bir insanı öldürdüğünde; “Bu bir cinayettir, bu bir sivil katliamdır. Bu bir isyandır, bu bir başkaldırıdır, bu bir kalkışmadır.” diyerek ortalığı velveleye verdiler/veriyorlar. “Şehrin öbür ucundan koşarak bir adam geldi. “Ey Musa! İleri gelenler seni öldürmek için aralarında senin durumunu görüşüyorlar. Şehirden hemen çık. Şüphesiz ben sana öğüt verenlerdenim” dedi.” (Kasas/20) Firavun tarafından öldürülen binlerce çocuğun hesabı sorulması mümkün değildir. Ancak Firavun’un kabilesinden birinin öldürülmesi, hataen bile olsa, hesabının sorulması ve en üst perdeden cezalandırılması gerekir.

Öyle mi?

Bu ayetlerden yola çıkarak olaylara yeniden bakmamız ve Müslümanca bir bakışa sahip olmamız lazım geldiğini bilmem bir daha söylememe gerek var mı?

Hangi safta durduğumuz, kimden yana tavır takındığımız elbette çok önemlidir. Ayetlerden uzak bir düşünceye sahip olursak farkında olmadan zalimlerden yana tavır da takınabiliriz. Bu hesabı ağır olan bir durumdur.

 

Peki, Firavun’dan yana mıyız yoksa Musa (a.s.)’dan mı yanayız? Uçurduğumuz haberler Firavun'un sarayında mı yankılanıyor yoksa Musaların kurtuluşuna mı sebep oluyor?

 

Unutmayın!

 

Binlerce çocuğu gözü kırpmadan öldüren günümüzün Firavunları, saraylarında keyif çatarlarken, yanlışlıkla bir insanın ölümüne sebep olan Musalar, memleketinde güvenlikte değilse, başka ülkelere göç etmek zorunda kalıyorlarsa olayları doğru anlamadığımızın en doğal sonucu olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyorum.

NELER SÖYLENDİ?
@
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
NAMAZ VAKİTLERİ
Gazete Manşetleri
Yol Durumu
BURÇ YORUMLARI
  • KOÇ
    Koç Burcu
  • BOĞA
    Boğa Burcu
  • İKİZLER
    İkizler Burcu
  • YENGEÇ
    Yengeç Burcu
  • ASLAN
    Aslan Burcu
  • BAŞAK
    Başak Burcu
  • TERAZİ
    Terazi Burcu
  • AKREP
    Akrep Burcu
  • YAY
    Yay Burcu
  • OĞLAK
    Oğlak Burcu
  • KOVA
    Kova Burcu
  • BALIK
    Balık Burcu
ANKET OYLAMA TÜMÜ
E-Bülten Kayıt
ARŞİV ARAMA