DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Nihat Güç
Nihat Güç
Giriş Tarihi : 01-02-2024 10:46

Zaman Üstü Bir Zaman -1-

Zaman itibariyle şimdiki zamandan çok çok gerilere gidelim. Zamanın içinde bir yolculuk yapalım. Aklımızın, hafsalamızın alabildiği kadar gerilere doğru ilerleyelim… Hayalimizin ulaşamayacağı yere kadar gerileyelim… Hz. Adem (a.s.)’in yaratılmasından çok daha öncesine. Meleklerin ve cinlerin yaratılmasından da ötesine… Hatta yer yüzünün ve gök yüzünün de yaratılmasından çok öncesine gidelim. Yer yüzünün de gök yüzünün de bir parçası olduğu güneş sisteminin yaratılmasından da çok çok öncesini kast ediyorum. Zaman itibariyle bir rakam veremiyorum. Çünkü hafsalam almıyor var olan rakamları.

 

Milyon yıl, tirilyon yıl, katirilyon yıl…

 

Daha güneş yok, daha yer yüzü yok, daha gök yüzü yok, sema yok, uzay yok, galaksiler yok ortada. Bilebildiklerimiz adına yok oğlu yokun var olduğu döneme kadar gerilere gidelim.

 

İşte tam da orada -bize göre- zaman yoktu. Dakika ve saat yoktu.  Saniye ve saliseler de yoktu. Yer yüzünde denizler ve karalar henüz oluşmamıştı. Dağlar, taşlar ve ovalar da sıralanmış değildi. Yani bizim şimdi üzerinde yaşamakta olduğumuz mekanlar, dokunduğumuz ve kullandığımız nesneler de mevcut değildi henüz. Var olduğunu bildiğimiz ama nasıl olduğunu kestiremediğimiz ruhlar da yaratılmamıştı henüz.

 

Sadece Yüce Allah ve bize bildirmediği ve O’nun bilebildiği varlıklar vardı.

 

Tam da o zamanda biraz duralım ve o noktadan bugüne sarfınazar edelim. Yüce Allah’ın; içinde yaşamakta olduğumuz şimdiki ânın tam teferruatlı bir şekilde bilgisine sahip olduğunu söylememiz imanımızın bir gereğidir. Kimin, ne zaman, nerede, nasıl, kimin çocuğu olarak dünyaya geleceğini ve kaç yıl yaşayacağını, ne yiyip ne içeceğini, kaç nefes alıp vereceğini bilen bir Allah’ımız vardı. Bu bilginin farkında değildik belki ama bu bilginin hiçbir zaman kaybolmadığına da inanırız.

 

Bugün güneş sistemi mevcut. Bu güneş sisteminde sayısını bilemeyeceğimiz kadar gezegen var. Nasıl bir iş ve işleme tabi olduklarını, sevk ve idaresinin nasıl olduğunu, nerelerde aktıklarını en iyi bilen bir rabbimiz var. Yaratılmışların bu konudaki bilgileri hep eksiktir. Kısmen bir bilgi sahibi olsa da insanoğlu, bu bilgi ile tüm kainatı sevk ve idare edebileceğini iddia etmesi akla ziyan bir durumdur.

 

Şimdi bu sistem içinde bizler de varız. Bu sistemin nasıl işlediğini künhüne varmak suretiyle pek bilemeyebiliriz. Bilgimiz ve kapasitemiz sınırlıdır. Var olan bu sınırlı bilgi; güneş sistemini sevk ve idare etmede kullanabilecek bir bilgi değildir.

 

Yarın öbür gün kopacak olan kıyamet gününde güneş sistemi yerinden oynayacak, parçalanacak, un ufak olacak belki de yok olacak. “O gün gök bulutlarla yarılıp parçalanacak ve melekler bölük bölük indirilecektir.” (Furkan/25) Bu yok oluş, sistemsel olarak yok oluş olması kuvvetle muhtemeldir. Yani sistemin değişmesi manasına yorumlayabiliriz bu yok oluşu. Çünkü Yüce Allah: “Bir gün gelecek, yer başka yere, gökler de başka göklere dönüştürülecek, insanlar gücüne karşı durulamaz olan bir tek Allah’ın huzuruna çıkacaklardır.” (İbrahim/48) Her şey yeniden inşa edilecek. Ancak bu dediklerimin anlaşılması adına şu ayeti de dikkatlerinize sunmak istiyorum: “Allah, dedi ki: “Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve oradan (mahşere) çıkarılacaksınız.” (A’raf/25) Diriliş de bu mekandan olacak.

 

Öncesine vakıf olamadığımız, sonrasını bilemediğimiz ancak içinde yaşadığımız an hakkında çok kısa bir bilgiye sahip olduğumuz bir sistemin içinde nefes alıp veriyoruz. Denizlerin kıyısında bulunan kumsallarda var olan bir kum mesabesinden farksız olduğumuzu da çabuk unutuyoruz. Buna rağmen var olduğumuzu iddia ediyoruz. Nefes almanın yani yaşamanın, zamanlama açısından çok kısa bir zaman dilimine tekabül ettiğinin de farkındayız.

İşte buradan yola çıkarak ben; Yüce Allah’ın benim içinde yaşadığım bu zamanı, üzerinde yaşadığım bu mekanı bilmesine, her şeyi sevk ve idare etmesine, yaşam şartlarını oluşturmasına, nerede ve nasıl duracağına karar vermesine “Kader” diyorum.

 

Yüce Allah, zaman ve mekan üstü olduğundan haşa zamanla ve mekanla sınırlandıramayız. O, zaman ve mekana bağlı olarak var olmadığı gibi bilgisi de, ilmi de zamana ve mekana bağlı olarak cereyan etmez. O’nun bilgisi ve ilmi bizim bilgilerimiz ile kıyaslanmayı kabul etmeyecek derece kapsamlıdır. Hatta O’nun bilgisi ve ilmi, zamana ve mekana göre değişime de uğramaz.

 

Zamana ve mekana bağlı olarak gelişen ve oluşan bir bilgi, noksanlığın ve mahluk oluşun en bariz ifadesi olacaktır. Böyle bir durum, Yüce Allah için kullanılamaz. Aksi taktirde noksanlığın ifadesi olur ki o vakit Yüce Allah, haşa ilah olamaz. Noksanlık; ilah olmanın önündeki en büyük bariyerdir.

 

Biz mahlukat için zaman ve mekan olmamış olsaydı sahip olduğumuz bilgiler de olmayacaktı. Bizler mahluk olmamız hasebiyle zamana bağlı var edildik ve belirli bir mekana mahpus kılındık. Bize verilen bilgiler, nesneler üzerinden verildi. Bu nesneleri anlayacak ve yorumlayacak bir akıl nasip etti. Böyle bir durum olmamış olsaydı değil mahlukatın varlığından haberdar olmak, kendi varlığımızdan dahi haberdar olmamız mümkün olmayacaktı.

NELER SÖYLENDİ?
@
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
NAMAZ VAKİTLERİ
Gazete Manşetleri
Yol Durumu
BURÇ YORUMLARI
  • KOÇ
    Koç Burcu
  • BOĞA
    Boğa Burcu
  • İKİZLER
    İkizler Burcu
  • YENGEÇ
    Yengeç Burcu
  • ASLAN
    Aslan Burcu
  • BAŞAK
    Başak Burcu
  • TERAZİ
    Terazi Burcu
  • AKREP
    Akrep Burcu
  • YAY
    Yay Burcu
  • OĞLAK
    Oğlak Burcu
  • KOVA
    Kova Burcu
  • BALIK
    Balık Burcu
ANKET OYLAMA TÜMÜ
E-Bülten Kayıt
BİYOGRAFİ
Kelime-i Tevhid
Kelime-i Tevhid
RÖPORTAJLAR
Kelime-i Tevhid
Kelime-i Tevhid
ARŞİV ARAMA