2022 yılı Ramazan ayı veda etmek üzere.
Zira hayat, hiç ara vermeden devam ediyor ve zaman, belirlenmiş ecele doğru hızlı bir şekilde akıyor.
Hafızamızı yoklayalım, geçen sene bu vakitlerde pek çoğumuzun dilinde bir dua vardı:
“Rabbim nice Ramazanlara hayırla eriştirsin.”
Ama bu duayı edenlerin bir kısmı ve “âmin” diyenlerin nicesi bu senenin Ramazan’ını göremeden göçüp gittiler dünyadan.
Zira Kitabullah’ın genelinde kendini akıp giden hayatın ortasında bulan insana o beklenmedik kesintiyi en başından hatırlatmak için “ölüm” kavramı “hayat” kavramından önce zikrediliyor; “varlığının kesintiye uğrayacağı o an, hemen yanıbaşında seni bekliyor” mesajı ile birlikte.
Bu yüzden dua ipine temennilerimizi boncuk boncuk dizsek de seneye bu zamanlar Ramazan yine gelir, ama biz burada olur muyuz o belli değil.
Ancak Ramazan-ı Şerif’in gelmesi ile birlikte her sene güzel memleketimizde iki tür Müslüman profili ortaya çıkıyor. Allah’ın emir ve yasaklarını, helal ve haramlarını bilerek, farkındalıkla ve tahkik ruhu içinde uygulamaya çalışan kardeşlerimizi tenzih ederek bu iki grup insan profiline baktığımızda göreceğiz ki;
Birincisi; dinin hükümlerini bilmeyen, daha çok anne ve babasından gördüğü gibi ibadet eden İslâm iddiasındaki kardeşlerimizin durumu. Bu grubun İslâmî yaşantısı daha çok taklide dayalıdır. Bu gruba dâhil olan kişi ailesinden ve gelenek göreneklerden öğrendiği kadarı ile Ramazan-ı Şerif’in önemini bilir ve elinden geldiğince ihya etmeye çalışır. Normal zamanlarda namaz kılmamasına rağmen Ramazan-ı Şerifte 5 vakit namazını ikame etme gayreti içerisindedir. Bunun yanında Ramazan ayının neşesi teravih namazlarına da devam eder. “Kuran Ayı” olan Ramazan-ı Şerif’te Kur’an-ı Kerim okumaya başlar ve mukabeleleri de kaçırmaz. İnfakın önemini biliyorsa sadaka vermeyi de ihmal etmez. Ülkemizde Ramazan-ı Şerif’in 27. gecesi olarak belirlenen bin aydan daha hayırlı Kadir Gecesi’ni de güzel bir şekilde ihya ettikten sonra Mübarek Ramazan-ı Şerif’in son günlerini de geçirerek Ramazan Bayramı’na ulaşır. Ramazan-ı Şerif’in son günü ile beraber 1 aydır içinde bulunduğu yoğun manevi atmosfer de sona ermiştir.
İkinci grup kimselerin Müslümanlığı mecazîdir ve sadece nüfus cüzdanındaki haliyle kâğıt üzerinde bir Müslümanlıktır bu. 11 ay boyunca İslam karşıtı faaliyetler yürütmekle beraber Ramazan-ı Şerif’te Müslüman kisvesine bürünürler. Rollerini de çok güzel oynadıklarını itiraf etmek gerek. 11 ay boyunca İslâm’ın aleyhinde adeta birbirleri ile yarışan bazı televizyon kanalları ve gazeteler Ramazan gelince hemen herkesten daha çok Müslüman olurlar.
Ancak Allah, (başta kendi nefsim) İslâm iddiası içinde olan herkese Kur’an-ı Kerim’de, “Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zâriyat, 56) buyurarak yaratılışımızın ve hayatımızın gayesini belirtiyor.
Ayetin hükmünce anlıyoruz ki kulluk, devamlılık ister; onda kesinti olmamalıdır. Yani dünyalık işlerimizde kullandığımız tatil, izin, istirahat gibi unsurlar Allah’a kullukta geçerli değildir. Kullukta, şartlara göre özel kurallar ve ruhsatlar olabilir sadece.
Dolayısıyla insan, ergenlik çağından ruhunu teslim edinceye kadar Allah’a kulluk yapmakla mükelleftir. İbadet ve iyiliklerde devamlılık, Rabbin rızasına kavuşmanın en önemli anahtarıdır. Bu sebeple salih amelleri ısrarla devam ettirmeli ve hayırlarda yarışmaya gayret göstermeliyiz.
Bu konuda ariflerin “kitab-ül kübra” dedikleri kâinat kitabı bize aslında kulluğun nasıl olduğunu, olması gerektiğini çok açık örneklerle sunmaktadır.
Misal; güneş, “ben bugün doğmayacağım” diyebilir mi? Hayır!
Gece, “hayır Yarabbi ben bugün kararmak istemiyorum” diyebilir mi? Hayır!
Peki ya yaz mevsimi “hayır Yarabbi ben bu sene ısıtmayacağım, kış mevsimi bu sene canım hiç üşütmek istemiyor” dese aklınız alır mı? Almıyor değil mi?
Çünkü kâinatta insan dışında her şey sistematik bir düzen içinde kendi işini salise şaşmaksızın yapmakla mükellef kılınmış ve adeta programlanmıştır.
İyi de ya bizler?
Ruhen bağlılık yaşadığımız bu güzelim ayda elde ettiğimiz kazanımları neden sadece bu aya mahsusmuş gibi yaşarız? Mağfireti bol Mevlamız “Sana yakîn (ölüm) gelinceye kadar Rabbine ibadet et.” (Hicr 99) emriyle kulluğun ömürlük olduğunu bildirmiyor mu?
Ramazan-ı Şerif’te dinî şuur kazanmış insan, müslümanlığını Ramazan ayı ile sınırlayabilir, Ramazan’dan Ramazan’a Müslüman olabilir mi? Ramazan ayından sonra gömlek çıkarır gibi dinî hayatı eski gaflet gömleğini giymeye yönelebilir mi?
En büyük kayıp, Allah Teâlâ’nın bütün kullarının mağfirete kavuşmaları için rahmetini sağanak gibi yağdırdığı bu ayda, hiçbir şeye kavuşamamak; en büyük zarar da Ramazan ayında kazanılan sevap ve güzelliklerin, sonrasında kaybedilmesi değil midir?
Nasıl ki Rabbimizin bizlere ihsan ettiği el, ayak, göz, kulak gibi nimetlerden sadece Ramazan ayında istifade etmiyor, onları ömür boyu kullanıyorsak Allah Teâlâ’nın emirlerine olan itaatimiz ve yasaklarından kaçınmamız da sadece Ramazan ayına mahsus kalmamalı, son nefese kadar sürmeli değil midir?
Bu yılki Ramazan mektebinden mezun olmak üzere iken anlamalıyız ki;
Ramazan ayı hayatı nasıl yaşayacağımıza dair bir sahnedir sadece. Nefsin nasıl tezkiye edileceğini, aç kalarak açların halinden anlamayı, susuz kalarak kâinatta verilen en büyük nimetlerden birinin su olduğunu benliğimize anlatan, temel ihtiyaçlarını karşılayamayan insanın nasıl aciz ve zavallı bir varlık olduğunu hatırlatan bir film şerididir.
Yani Allah bu ayda -haşa- egosunu tatmin etmek için kullarını aç ve susuz bırakıyor değildir. Orucun gayesi ayrı bir yazı konusu olsa da biz açlık, susuzluk ve çaresizliğin ne olduğunu 1 ay boyunca yaşadığımız halde halen insanlar yoksul, çaresiz, aç, kimsesiz ise bizim oruç anlayışımızda bir sıkıntı vardır.
Zira ezici bir çoğunluğun sadece açlık ve susuzluk olarak addettiği Ramazan ayının asıl gayelerinden biri yeryüzünden yoksulluğu, açlığı, yetimliği yok etmek ve ısrarla andığım gibi Allah’ın istediği cenneti infak, paylaşım, kardeşlik ruhu içinde bu dünyada inşa etmektir.
Bu yüzden kim ne derse desin bu dünyada cenneti inşa etmek için mücadele etmeyenlerin cennet beklentisi sadece bir ütopyadan ibarettir. Çünkü İslam, bireysel konfor alanında yaşanacak bir din veya yaşam biçimi değildir. Acziyetimizin tüm inceliklerini farkettiğimiz ve bu farkındalıkla elde ettiğimiz kazanımlar etrafımıza rahmet, merhamet, şefkat, adalet dağıtmıyor; geçirdiğimiz Ramazan ayı bize bu kazanımları sağlamıyor ve elde edilmesi gerekn bu kazanımları geriye kalan on bir ayda yaşamamıza vesile olmuyorsa sadece midemize oruç tutturmuşuz demektir.
Peki ne yapmalıyız?
Ramazan’ı ay olarak bitirebiliriz ama onun aşkını ve heyecanını bitirmemeliyiz. Ramazan’a veda ederken mü’min, asla ibadete ve itaate veda etmez, edemez. Bilakis hayırlarını devam ettirebilmek için Rabbi ile ahdini daha da sağlamlaştırmaya ve yaratıcısıyla bağını kuvvetlendirmeye çalışır.
Bu yüzden de bir mektep olarak addedebileceğimiz Ramazan ayındaki kazanımları, ihlası, takvayı, itikadi ve teslimiyeti hayatın akışına salmamız gerekiyor. Zira kâinatta hiçbir varlığın kendisine yüklenen görev ve sorumlulukları “hayır yapmıyorum” demek gibi bir lüksü yokken bu güzelim dini sadece 1 ay yaşamak gibi bir lüksümüz bulunmuyor. Elimiz, ayağımız, gözümüz, kulağımız vel hasıl-ı kelam tüm organlarımız nasıl ki yaşadığımız sürece bize hizmet etmekle mükellef ise; o organlardan sadece birinin yokluğu bizi eksik ve yarım bırakıyorsa aynı mükellefiyet ve bütünlük kullukta da söz konusudur.
Öyleyse “din güzel ahlâktır” düsturunu şiar edinerek kul olmanın şuuru ile bize hibe edildiğini sandığımız emanetlerin hakkını eda etmenin ve zamanı geldiğinde bu emanetleri nasıl kullandığımızın hesabını vereceğimizin bilinciyle yaşamak; bunu kal (söz) ile değil hal (davranış) ile aile efradımızdan başlayarak ilkin yakın çevremizden akabinde de ulaşabildiğimiz tüm insanlık alemine yaymak zorundayız.
Bu ayda okuduğumuz Kur’an-ı Kerim’i günlük istisnasız en az 2 saat okumayı alışkanlık haline getirmeli ve öğrendiklerimizi hayata tatbik etme çabasında olmalı, malımızı temizleyen infak, sadaka ve yardımlaşmayı bir yaşam tarzı haline getirmeliyiz.
Bize sunulan nimetler içinde ihtiyacımız dışındaki her şeyden hesaba çekileceğimiz konusunu unutmamalı, ağzımıza aldığımız her lokmada, israf ettiğimiz her damla suda, fazladan aldığımız her giyside, beğenmeyip dolaba attığımız her ayakkabıda, günlük çöpe attığımız 17 milyon ton ekmekte (TÜİK 2019 verileri) fakirin, fukaranın, yetimin, düşkünün hakkı olduğunu unutmamalıyız.
Aylık kazancımızın ihtiyaç dışında kalan bölümü ile yetimlerden başlayarak infak etmeyi bir yaşam tarzı haline getirmeli, her anı ve saniyesi canlı yayında olan ve kayıt edilen bu emanet yaşam içinde tüm bunların hesabını verebilecek şuur ve bilince ermeliyiz.
Aile efradımızdan başlayarak her şeyi Allah’a havale etmek yerine O’nun görevlendirdiği bir kul olduğumuzun bilinci ile tüm olumsuzlukları gidermek adına canla başla mücadele etmeli, kötülüğün kanser gibi yayıldığı bu çağda “iyilik” iddiasında isek “pasif iyilikten” aktif iyiliğe” adım atmalıyız.
Her şeyin “1” ile başladığı gerçeğinden yola çıkarak yetemediğimiz zamanlarda küçücük bir sivrisineğin koca cüssemize bir gece boyunca nasıl eza ettiğini anımsamalı, “her zorlukta bir kolaylık olduğu” müjdesini yol haritası edinerek bize yüklenemeyeceğimiz yükün asla yüklenmediğini anlamalı ve bu yaşamda hoş bir sada bırakma gayretini son nefesimize kadar sürdürmeli ve “Sen O’ndan razı, O da senden razı olarak Rabbine dön!” (Fecr,28) müjdesi ile her anımızı bayrama dönüştürmeliyiz.
O yüzden “asıl Ramazan yeni başlıyor” idraki içinde bayram sabahından başlayalım gönüllerimizi Ramazan eylemeye.
Bırakalım herkes bayram etsin, biz bir yetimin, bir yoksulun, bir yolda kalmışın, bir düşkünün, bir kimsesizin, bir darda kalmışın, bayramı olmaya niyetlenelim. Bir küçük hediyeyle, umulmadık bir yardımla, bir cebe (kendimizden bile gizli) sıkıştırdığımız üç beş kuruş harçlıkla, muhabbetin kaynağı olacak içten bir tebessümle, küslükleri yok edecek samimi bir selamla, yetimin başında şefkatle dolaşan bir avuç, yüreğine konduracağımız bir tebessümle, hiç olmazsa bir telefondan merhaba deyivermek suretiyle nice insanın bayramı olabileceğimizi unutmayalım.
“Günahsız geçen hergün bayramdır” der İlmin kapısı Hz.Ali(ra) bu kez biz bayram olalım. Kimbilir belki de Ramazan olamayışımızın mahcubiyetini, kulluğu hakkiyle yerine getiremeyeşimizin ezikliğini bir başkasına bayram olmakla telafi edebilir, rıza makamına erebiliriz o zaman!
Rabbe kul, Hz Muhammed Mustafa(sav) ‘ya ümmet ve tüm yaratılmışa hizmetkar olabilme duasıyla.
Halil MERT
Düşen uçağımız ve şehitlerimiz...
Özlem Gürbüz
Toplumsal Kimliğin Günlük Yüzü
Eyüphan KAYA
Kemalist sisteme hayır, hayır, hayır!
Recep YAZGAN
Dr. Mehmet Muş’un Geleceği Samsun
Vehbi KARA
Tevekkül Etmek Üzerine
Nihat Güç
Ana Eksenimiz Ne?
Mehmet Nuri BİNGÖL
Tartışmanın Görünmez Tazyiki
Erol AYDIN
Kralın adamı...
Bülent ERTEKİN
Selâm olsun o yalakalara!
Aydın BENLİ
Şehit cenazelerinde edep ve haya dersi şart!
Ahmet SAĞLAM
Hoca – Talebe İlişkisi
Songül KARAMAN
Ümmet Bilincini Canlandırmak
Hüseyin KURT
Telekonferansın Ardındaki Gerçek: Büyük Kürdistan’ın Güncel Senaryosu
Hasan KARADEMİR
Giriş: Foucault'nun Eleştirel Soykütüğünün Temelleri
Bedriye Arık ÇAMBEL
Kurban Edilen Işık
Seyfettin BUDAK
Neden Doymuyoruz?
Doç. Dr. Özlem Özçakır Sümen
Eğitimde Teknoloji Kullanımı: Fırsatlar Ve Tehditler
Gülay ÇETKİN
Okullarda Yapılan Projelerde Arada Kalanlar Okul İdareleri
Adnan ÖZ
Lidere selam dur!
Mehmet BOZKURT
Cumhuriyetin değerleri diyorlar!
Suat ALTINBAŞAK
Hayızlı iken oruç tutulamayacağının Kur’an’daki Delilleri (1)
Hamdi TEMEL
Kirlenen Hava, Solan Hayat
Emine İPEK
Suskunluk: Kalbin Zarif Direnişi
Servet ZEYREK
Denge
Ahmet AYDIN
Bilir misin?
Burhan BOZGEYİK
Bir İstanbul Serencamı Daha (1)
Mahir ADIBEŞ
Gaflet mi dalalet mi!
Ahmet Eren KURT
Pensilvanya’da Taht Kavgası
Recep Ali AKSOYLU
Lipton’un Çekilmesiyle Kuru Çay Üretiminde Yabancı Kalmadı!
Abdulkadir MENEK
Sumud Kahramanları
Ahmet DÜZGÜN
Putlarımız ve Perestlerimiz
Cevahir AYDIN
Yanlış Anladınız
Mesut CİHAT
Allah'ın Zatı ve Subuti Sıfatları
Durmuş TUNACIK
Hilafet Işığı
Aysun Rabia GÜLER
Ebabiller Akdeniz'de
Uğur UTKAN
Mustafa Kemal Atatürk’ün Şeriatla İlgili Düşünceleri
Fatih ORUÇ
Orta Vadeli Program (2026-2028)
Zuhal GÜNDÜZ
Gündemiz: Küresel Sumud Filosu
Batuhan ŞUORUÇ
Şıracılar
Mesut BALYEMEZ
SOSYAL MEDYA KEVAŞELERİ
Bilal Dursun YILMAZ
Her Şey Dâhil Vicdan
Oktay ZERRİN
Sokak Cümbüşcüsü Hasan Yarar'ın Ardından
Ziya GÜNDÜZ
Atasoy Müftüoğlu Ve Hiçliğin Kıyısında
Ravza ZEYBEK
Bulanlar Arayanlardır
Gündoğdu YILDIRIM
Komşuda pişer!
Aydan KURT
Farkında mısınız?
Asiye Tanrıöver TÜRKAN
Mahremiyet, insanın özgür iradesiyle var oluşu!
Mustafa ÖZEL
1. Sezon 3. Bölüm Yükleniyor
Zehra KINALI
Stratejik Ortaklık mı, Siyasi Çıkmaz mı!
Murat GÜLŞAN
Türk Milliyetçisinin Vicdan Muhasebesi
İsa ÇOLAKER
Aşık Veysel Şiirinin Renkleri
Fatma Nur ÖZCAN
Didar-I İkbal
Özhan KIZILTAN
Duvarların Ardında Filizlenen Hayat
Memiş OKUYUCU
Zübeyir Yetik’in Ardından…
Hasan TÜLÜCEOĞLU
Göbeklitepe'de HZ. İbrahim Silüeti
Denizay BÜYÜKDAĞ
Gazze’den Öğrendiğim İslam
Cahit KURBANOĞLU
Nefis nedir ve ne istiyor?
Ahsen Meryem SÜVEYDA
Onlar Kendilerini Biliyorlar
Fahri Urhan
Uyanık Olalım
Muhammed Rıdvan SADIKOĞLU
Vicdanın Yükselişi
Nesibe TÜKEL
Anne Hakkı
Denizay KONUK
Gözler Kör, Kulaklar Sağır Olunca; Başlar Öne Eğilirmiş
Mücahit GÜLER
Modern İnsanının Anlam Sorunu 1
Adem ÇEVİK
Türkiye Aile Meclisi'nden Ahlak ve Aile Koruma Çağrısı
Ergün DUR
ÖĞRETMEN
Hüseyin KAÇIN
Dindar neslin tanrı'sı yoksa dijital neslin tanrıları var!
Özlem AKYÜZ
Nereden geldiğini unutma!
Yusuf AKTAŞ
Köftenin kokusu kimleri cezbetti!
Emine AYDEMİR
Ateşle oynayan evliya Ateşbaz veli hazretleri
Tarık Sezai KARATEPE
Sen Yoksun Diye! Müjdecim!
Abdullah BİR
Fitne, Kaos, Suriye ve Suriyeliler’e Daire İki Kelam...
KÜLLİYEN YAZAR
Şşşşt Başkanım Sana Söylüyorum!
Süleyman GÜLEK
Küçük Lee İle Çekirgesi
Adnan ALBAYRAK ŞİMŞEK
MUHAFAZARLIK
Serkan GÜL
Çocukları +18 İçerikten Koruyun
Başyazı
Samsun’un sağlığıyla oynamayın!
Fehmi DEMİRBAĞ
ÇÖKÜŞ
Hacer Hülya KARADAĞ
Ayasofya'dan Sonra Mescid-İ Aksa'ya…
Tevfik DEMİR
28 Şubat Darbesine Dair Postmodern Notlar
Veysel BOZKURT
İnsan Beyni ve Kontrolü Bir Değerlendirme
Zinnur ŞİMŞEK
Bir Doğumun Ardından
Osman Çakmak
Eğitimin kıblesini batıldan batıdan çevirmek mecburiyeti!
KERİM YILMAZ
İlkadım'a damga vuracak başkan!
Adnan KARAKUŞ
Faruk Koca ve Batı Değerleri
Süleyman KOCABAŞ
Siyonist İsrail’in Koloniyal Jandarma –Polis Devleti Olarak Doğuşu
Şener Danyıldız
Trafikte Empati ve Sempati
Elif Ekşi ZORER
Güzellik
Orhan SARIKAYA
Direk Tehdit!
Saadettin BAYÇELEBİ
Sessiz Gemi
Yaşar BAŞ
Ormanlar Yanıyor Birileri Saçlarını Tarıyor!
Mahmut KURU
Aşk, Yine Aşk… Yine Aşk!
Ayhan GONCA
Fetö'den kurtulmanın tek yolu...
Hanife OKUTAN
Narsist Sapkının Kurbanı Olmayın
Hülya Bulut
Samsunlu Olmak Mı Samsun’da Yaşamak Mı?
Bukrenur YILMAZ
Keşkenin Halet-i Ruhiyesi
M. Burhan HEDBİ
Emekçinin elini öpen peygamber!
Prof. Dr. Adnan DEMİRCAN
Nasıl Ayağa Kalkarız!
Pınar HOLT
Kendini yeniden keşfet!
Ayhan ENGİN
Hazinemiz Ahlakımızdır…
Ahmet Kubilay
Ayvaz İnsan
Cuma YILDIZ
Cambridge’e Giden Aşk
Ahmet ÖZTÜRK
Hadi Türkiye, Dolar Düşüyor
Dursun Ali Tökel
Cinnet Buğdayları
Savaş UYAR
Varlığından Haberdar Olmadığımız Hastalığımız: Safsata
Ümit Zeynep KAYABAŞ
Güven Zor Bir Duygudur…
Nur DİNÇKAN
Udhiyyeden Kurbiyyete
Suat ZOR
ABD, Adana Mutabakatı Ve Suriye İle Nihai Çözüm
Sonradan Gurme
Beyaz Ev’de Yemesek De Olurdu
Ahmet Fatih AKKAŞ
Ferman!
AKASYAMSPOR
Yıldırımcı mıyız, Uyanıkçı mıyız!
Züleyha TUNA
Mevsimler Ve Sen
Ali KAYIKÇI
“Güldürmeyin” Bizi, “Sayın Hâkimler!..”/9
Gülay ALPAGUT
Cennet berat belgesiyle değil amelle kazanılır!
Hamza ÇAKAR
Çocuk Savaşçılar
Alperen CARUS
İttifaklar ve HDP çıkmazı!
Selma MEDENİ
Ne Hacet Seni Anlatmaya
Ankara KULİSİ
Çiğdem Karaaslan Çevre Ve Şehircilik Bakanı Mı Olacak!
MÜNEKKİT
Seçim Sonuçlarını Nasıl Okumalıyız!
Sıddıka Zeynep BOZKUŞ
Zahideler /Teyzeler
Kevser KARSLIOĞLU
Yeme Problemi Olan Çocuklar İçin Çözüm Önerileri
Selçuk KAYA
Yazık oldu!
Ali Haydar YILMAZ
Eğitimde fırsat eşitliği gelecek bahara mı!
Bedia YILMAZ
Ben de varım!
Levent BİLGİ
Fehmi Koru, Said Nursi Ve Susmak
İhsan ZORLU
Paralel Devletin Eli Postmodern Anarşizm!
Esat BEŞER
Gerger Gençliğinin Bayrak Sevdası
Nurettin VEREN
Japonya’daki G20 Zirvesinde, FETÖ’nün Üniversiteleri Konuşuldu mu!
Mehmet FIRAT
İlim Ve İrfanla Geçen Bir Ömür: Şeyh Esad El Çokreşi
Ahmet BEREKET
ABD temsilciler meclisinin kararına bir Bozkurt nidası ile gecikmeden cevap verelim!
Ali Can AKKAYA
İnanır, Sabreder Ve Gereğini Yaparsanız…
Hüseyin YILMAZ
Diyanet’in Atatürk’le imtihanı!
Oktay GÜLER
Merhaba!
Halil KÖPRÜCÜOĞLU
İslamiyet ile Tıb arasında problem var mıdır!
Atilla YARGICI
Kur’an’da Korona Var Mı?
Rukiye AYDIN
2022'de Kendime Bazı Tavsiyeler!
Osman KÖSE
Ahıska Türkleri Sürgün, Özlem Ve Gözyaşı
Ruhugül ZİYADAN
Hayrı harabat edilen Bafra!
Ali KORKMAZ
Eksik Organ Sendromu
Yücel EMRAH
Ben Muhammed...
İbrahim Yusuf ŞAHİN
Parçadan Bütüne, Kolaydan Zora Karşılaştırmalı Bir Dil Öğretim Yöntemi
Ebru AÇIKGÖZ
Taşların Gizemli Dünyasından Hayatınıza Renk Katan Mozaik Sanatı
EnesTANIŞ
Taşın Dediği
Muhyiddin SÜLEYMANOĞLU
14 Şubat Sevgililer Günü Üzerine Kalbî Bir Muhasebe
Mesut KÖSEOĞLU
Daha Ne Denir!
ACZ ZARİFOĞLU
Kırlarda Çiçekler Artık Bensiz Açacak…!!!
Muhammet ÜSTÜNER
Yeni Türkiye Düzeni
Meryem YİĞİT
Gitmek İsteyenler
İsmail OKUTAN
Gerçek Dostluğa Dair
Tolga TURAN
Maskın Ustası Özgür Maskeler
Bozkır KURDU
LÜTFEN BENİ CİDDİYYE ALMAYIN
Gülşen KILINÇER
Yeşilin Ormanına, Yatayına, Dikeyine, Her Türlüsüne Karşı Bunlar!
İlknur ESKİOĞLU
Neydik ne olduk allah'ım!
Adem MUTLU
Engelleri Aşıp Hedefe Ulaşmak!
Zelal ALPASLAN
İnsan Terazisi
Ömer KARAMAN
Sevgili Öğrencim…!
Ümit AYDIN
Partilerin Kaderi Mahalle Başkanındadır!
Ahmet Doğan İLBEY
Kemalist Gençliğin Çanakkale Şehitliğinde “Kadeş” Rezaleti!
Önder GÜZELARSLAN
İsraf Bir İnsanlık Suçudur!
Mehmet ÖZÇELİK
Altılı masa aday belirleye dursun atı alan üsküdar'ı geçti!
Gülhanım CAN
Eti Senin Kemiği Benim
Levent ERTEKİN
Fakir Halkın Bağışladığı 350 Uçak
Okan KARAKUŞ
Osmanlı Devletinde Ramazan Gelenekleri
Gülay YILMAZ
Sus çarpılırsın!
Bahar ARSLAN
Hakikati Algımıza Taşıyan Beden
Feyza Nur DİLEKCAN
SAÇMALAMA (!), SAÇMALIYORSUN (!), SAÇMA (!)
MEHMET ERBİL
Keşke bir mayıs bayram olsa!
Kürşat Şahin YILDIRIMER
Hücum Terapisi :Hayatın Anlamı ve Her İnsanın Kendine Sorduğu Soru
Sema KOCA
Rahmetini Umarak
Celal TÜRK
EKONOMİK KeRİZ
İbrahim Erdem KARABULUT
Her gün durmadan küfrediyorum!
Betül Özer BÖLÜK
Kelimelerin Şaşırtıcı Etkisi
İlknur GENÇOĞLU YILDIRIM
7'den 70'e Herkese İzciliği Sevdiren Işıltan Uşaklıgil Öğretmen
Muhammed Veysel AKKAYA
Allah’ın Seçkin Kulu Olmanın İşareti Kur’ân-I Kerîm’e Gönülden Kulak Vermektir
Edanur İSMAİL
Dünyada Neyi Değiştirmek İstersin
Nazile ŞANAL
Yol Ve Yer Arayanlara Ya Fettah
Prof. Dr. İnanç Özgen
Arazi Parçalılığı
Zehranur Yılmaz KAHYAOĞULLARI
Ulu çınarım, babam...
SAVAŞ YILMAZ
Her Nasip Vaktini Bekler, Vakit İse Yaradanı
MEHMET YILDIZ
Beterin beteri var…..!
Seyfullah YİĞİT
Buhara Bizi Çağırıyor… (-1-)