Demokrasi, “ Ülkelere demokrasi, insan hakları ve özgürlük getireceğim” diyen ve özgürlükleri ve insan haklarını en fazla ihlal edenlerin rejimidir.
Tarihin hiçbir döneminde, demokrasi bu kadar tabulaştırılmadı ve kutsanmadı. Dünyada, demokrasi ve özgürlük bahanesi kadar, hiçbir ideoloji, siyasî yönetim, rejim ve din bahane edilerek, ülkeler bu kadar işgal edilmedi ve onun adına kurbanlar alınmadı.
Dünyada, demokrasi ve özgürlükler bahanesi kadar, hiçbir ideoloji, siyasî yönetim, rejim ve din bahane edilerek işgal edilen ülkelerde insanlar, bu kadar akıl almaz zulümlere uğramadılar, kan ve gözyaşına boğulmadılar. Dünyada, demokrasi ve özgürlükler bahanesiyle kadınlar ve çocuklar bu kadar şiddete ve tecavüze kurban gitmediler.
Dünyanın en demokratik ülkelerinden biri olan ABD’nin demokratik partili, eski dışişleri bakanı Madeleine Albright: “Irak’ta 500 bin çocuk öldürdük. Zafer için gerekliydi, buna değdi.” diyebiliyor.
Dünyanın en demokratları, demokrasi balyozu ile insanî değerlere darbe vuruyor, vicdanları köreltiyorlar. Günümüzde İslâm Coğrafyası, demokrasi, insan hakları ve özgürlük safsatası ile tarihin en kötü dönemini yaşamaktadır.
Batı, demokrasinin olumlu ve müspet yanlarını kendisine uygulayabilir. Kuvvetler ayrılığı ilkesini, seçme ve seçilme haklarını kullandırma, sivil toplum örgütlerinin yaygınlaştırılmasını teşvik edebilir. Eleştiri ve sorgulama kültürünü ve özgürlükleri arttırabilir. Ama demokrasiyi, Ortadoğu’da ve az gelişmiş ülkelerde, batının menfaatlerini ve sömürüsünü meşrulaştırıcı bir araç olarak kullanır. Dünyayı kendi çıkarları doğrultusunda yeniden şekillendirmek için kalkan yapar. Yayılmacılığına alet eder. Batı demokrasiyi, küresel güç odaklarının, İslâm coğrafyasında, sömürü, talan, baskı ve kontrolü için bir araç olarak kullanır.
Batı demokrasiyi, güç dengelerini, tabiat zenginliklerini, petrol ve enerji kaynaklarını kendi lehine ellerinde bulunmak için kullanır. Dünya kamuoyunda yükselen, Anti-Amerikancı ve Anti-Batı söylemlerini demokrasi söylemleriyle bertaraf etmeye çalışır.
İslâm coğrafyasında, zamanla dikta rejimlerinin sergiledikleri zulme, baskıya ve haksızlıklara karşı direniş hareketleri başlar. Bu hareketleri genellikle İslâmî duyarlılıkları fazla olan gruplar başlatır ve kontrol ederler. Bu seferde yönetimlerin bunların eline geçme riski doğdu mu, batılılar halka demokrasi alternatifini öne sürerek İslam’ı önlemeye çalışırlar. Bu açıdan da batılılar demokrasiyi, İslâmî hareketleri önleme mekanizması olarak kullanırlar. Bunun için de demokrasinin bir İslâm ülkesinde uygulanabilirliğini yerel önderlerle, siyasetçi, düşünür, akademisyen ve din baronlarıyla anlatmaya çalışırlar.
Kendi menfaatleri söz konusu olduğu zaman, demokrasinin reddettiği askeri darbeleri bile destekler. Demokrasiyi, zorbalık ve güce dayalı değişimler için, meşruiyet aracına dönüştürürler.
Dünya siyasetine yön veren küresel çetelerin kontrollerinde ki, dünyanın en büyük medya organları, işgalleri, soykırımları, katliamları ve zulümleri “terörü önleme ve demokrasiyi götürme” olarak sunuyorlar.
Demokrasi, insan hakları ve özgürlükler batının çıkarlarıyla örtüştüğü oranda vardır. Hak, hukuk, adâlet, özgürlük ve demokrasi, batının emperyal çıkarları demektir.
Batı, demokrasi tandanslı söylemleri ile hegemonyasını, işgallerini, sömürüsünü, katliamlarını ve zulümlerini en acımasız bir şekilde sürdürmeye devam ediyor.
Fatih Oruç