Tehlike unutmakta yatar. O zaman ilk işimiz hatırlamaya çalışmaktır.
Soykırım genosit kavramının tanımlaması, eski Yunancada genos (ırk, aşiret, klan…) ve Latincede cide (öldürme, katletme, yok etme…) kelimelerinin birleşmesinden meydana gelmiştir.
1948 yılında BM tarafından kabul edilen ve ülkelerin iç hukukuna sokulması istenen soykırımın tarifi ve cezalandırılması sözleşmesi hukuki olarak şöyle tanımlanmıştır;
Bu sözleşmeye göre, ulusal, etnik, ırksal veya dinsel bir grubu kısmen veya tamamen ortadan kaldırmak amacıyla işlenen fiiller soykırım suçunu oluşturur.
Peki, bu Batılılar neden binlerce km uzaklardan gelip insanları bu kadar kan ve gözyaşına boğar, zulmeder ve onları sömürmeye çalışır? Ülkelerini tarumar eder? Bu normal, sağlıklı insanların yapabileceği bir şey mi? Hayır kesinlikle hayır! Bu olayın psikolojik bir temeli olması gerekir. Batı emperyalizmin psikolojik temelinde sadizm yatar. Sadizmin en kestirme tanımı; “başkalarına acı vererek veya zulüm ederek haz alma”dır. Sadist insan olduğu gibi sadist milletler ve toplumlar da olur.
Batılılar genellikle, kendilerinden farklı etnik köken, kültür, sosyal ve siyasi yapısı olan az gelişmiş ülkelerden halkları ilkel, geri, vahşi, barbar ve aşağı kültürden diye tanımlıyorlar. Kendilerini de üstün, kültürlü, gelişmiş ve medeniyetin merkezi olarak görmekteler. Bunlardan dolayı farklı gruplarla beraber yaşamayı ve dünya kaynaklarını paylaşmayı kabullenmemektedirler.
Dünyanın en iğrenç ve vahşi işi, hiç şüphesiz insanları öldürmektir. Bundan daha iğrenci ise onları işkence yaparak, zulmederek öldürmektir.
Sadist kişi, bir başkasına eziyet edip o kişinin acı çektiğini gördüğünde aslında sadece kurbanın acısından veya çığlıklarından dolayı haz almaz, kendi kuvvetini ispatlaması nedeniyle de daha bir başka olur. Yani kurbanın acısında kendi kuvvetini görür. Bir başkasına acı verebildiğine göre kendisinin kuvvetli olduğunu düşünür. Onun acısı, korkusu, dehşeti ne kadar büyük ve şiddetliyse kendi de o oranda güçlüdür.
Batılılar sadisttir. Çünkü Batı medeniyeti, her şeyi maddî düşünen, paraya endeksli, tek hedefli bir insan yetiştirir. İnsanlara, aşırı kâr ve kazancı ideal haline getirtir. Bunun ardında da insanların bencilliği ve en güçlü, en büyük ben olayım kavgası ve doymak bilmeyen hırsı yatar.
Batılılar, sadece kendi çıkarını düşünen, bencil ve egoizmi meşrulaştıran, kendi küçük menfaatleri için, başkalarına çok büyük zararlar vermekten hiçbir zaman çekinmeyen bir zihniyet ve düşünceye sahiptirler.
Batılılar sadisttir. Kendilerinden başka insanları da insan olarak görmediği için, katliamları ve insan hakları ihlallerini de bir sorun olarak görmüyorlar.
Filistin sorunu en yalın şekliyle, topraklarından koparılan bir halkın yeniden topraklarına dönme ve bağımsız devletini kurma mücadelesi olarak tanımlanabilir.
Osmanlı Devleti’nin dağılışı, Ortadoğu’da sancılı ulus devletlere dönüşme sürecini başlatırken, Filistin toprakları önce emperyalist Batılı devletlerin desteğini alan Siyonistlerin göçlerine, akabinde de 1948 yılı Mayıs’ında Filistin topraklarında İsrail devleti kuruluşuna tanıklık etti.
Filistin halkı ise hem Filistin içerisindeki farklı bölgelere (Gazze ve Batı Şeria) hem de dünyanın çeşitli ülkelerine göç ettirilerek üç kuşaktır mülteci hayatı yaşamaya mecbur edildi.
Bugün küresel çetelerin, Ortadoğu’da Irak saldırısı, İran ve Suriye kuşatması ve Büyük Ortadoğu Projesi de dâhil olmak üzere daha geniş eksenli kontrol çabaları hep İsrail için verilmektedir. Ortadoğu’da durumun bu noktaya gelmesinde de İsrail’i sınırsızca destekleyen terör devleti ABD’nin ve Batılı devletlerin rolü dikkat çekmektedir.
Kudüs ve Mescid-i Aksa gibi asla vazgeçilmeyecek kutsal değerleri ile İslam dünyası için sembolleşmiş bir coğrafya olan Filistin, Arap ülkelerinin samimiyetsizliklerinin ve tutarsızlıklarının kurbanıdır.
Siyonist İsrail güçleri 48 gündür Filistinlilerin kendi toprakları olan Gazze’de başlattığı vahşi ve orantısız saldırıları nedeniyle 6500’ü çocuk ve kadın olmak üzere 14.500 kişiyi acımasızca şehit ettiler. Yaklaşık bir buçuk milyon kişi yerlerinden edildi. On binlerce yaralı var ve katliamlar vahşice sürekli devam ediyor.
Gazze yok edildi. Taş üstünde taş kalmadı. Sivillerin, yaşlı bakımevleri, sığınılan okullar, hastaneler hep bombalandı. Su elektrik, yakıt yiyecek ve tıbbi malzemeler tükendi. 200.000’den fazla konut yıkıldı.
Bu vahşet daha ne kadar devam edecek, Allah bilir.
Dünyanın en gelişmiş silahlarına karşı, sürdürülen bağımsızlık mücadelesinde Filistin halkının yanında durmak, yardım etmek bir insanlık görevidir.