Şehid, sözlükte bir olaya şahid olmak, tanıklık yapmak, bir yerde hazır bulunmak anlamlarına gelen şehâdet mastarından türeyen bir kelimedir. Şehid, İslâmî bir terim ve Kur’ânî bir kavramdır.
Allah (c.c.) rızası için cihad ederek, O’nun yolunda canını fedâ eden Müslümana verilen isimdir. Yani, Allah’a imanını, canını vererek ispat edendir.
Şehidlik, İslâm Dini’nde büyük bir derece, büyük bir unvan ve yüce bir makamdır.
Kur’ân-ı Kerîm’de buyruluyor ki:
“Allah yolunda öldürülenlere «ölüler» demeyin. Bilakis onlar diridirler, lâkin siz anlayamazsınız.”(Bakara, 2/154)
Kavramları tahrif etmek, anlamlarını değiştirmek ve içerisini boşaltmak için, onları yanlış yerlerde kullanmak ve yorumlamak en etkili metottur. Tahrif edilen kavramlardan biri de, “şehid”lik kavramıdır.
15 Temmuz işgal girişiminden sonra, maalesef “demokrasi şehidi” kavramı gerek hükümet tarafından gerekse medya organları tarafından topluma, aşırı bir şekilde pompalanmaya başlandı.
15 Temmuz işgal girişimi, ABD ve Batı’nın İslam Coğrafyasını iliklerine kadar sömürmek için son engel olarak gördükleri Türkiye’nin, FETÖ terör örgütü üzerinden parçalanma ve bölünme projesidir.
15 Temmuz işgal girişimi, Ortadoğu’da sınırların yeniden çizilmesi için yapılan bir harekettir.
15 Temmuz işgal girişimi, Türkiye’nin Suriyelileştirilmesi, Iraklaştırılması ve Afganistanlaştırılması vs. girişimidir.
15 Temmuz işgal girişimi, İslam Coğrafyasında Müslümanların, can, mal, nesil, din ve akıl emniyetlerine bir darbe daha vurma teşebbüsüdür.
15 Temmuz aynı zamanda, dedelerin, nenelerin, babaların, annelerin, gençliğin ve engellilerin sırf Allah’ın rızasını kazanmak ve şehidlik arzusuyla emperyalist küresel güçlere karşı bedenlerini siper etmesidir.
15 Temmuz halkın tekbir sesleri ve selalarla, İslâm düşmanlarına, işgallere, vahşetlere ve haksızlıklara karşı bir kıyamıdır.
İslâmî hedefler ve idealler uğruna canlarını veren herkes şehiddir.
15 Temmuz’da halkın çok büyük bir kısmı, İslâm dışı bir takım idealler ve kavramlar için bedenlerini kurşunlara, tanklara, ölüm yağdıran uçaklara ve helikopterlere karşı siper etmedi.
Buralarda hayatlarını feda edenleri, “demokrasi şehidi” gibi uyduruk bir kavramla isimlendirmek, şehidlik kavramını gerçek anlamından ve değerinden uzaklaştırmaktır. Şehidlik kavramını açıkça sulandırmaktır.
Şehid, her şeyden önce Kur’ânî bir kavramdır. Yani, şehidlik kavramını ortaya koyan Kur’ân-ı Kerîm’dir.
Demokrasi kelimesi, eski Yunanca’daki “demos” ve “kratos” kelimelerinin birleşmesinden meydana gelir. “Demos” halk, “kratos” güç, kuvvet, otorite, hâkimiyet manasındadır. Yani “demokrasi” halkın gücü, halkın hâkimiyeti, halkın egemenliği, halkın otoritesi demektir.
Bu halkın kendi kendisini, nefsine, hevâ ve heveslerine göre idare etmesi, yönetmesi veya temsilcileri vasıtasıyla idare ettirmesidir.
Kur’an’da bu durum insanın kendi nefsini, hevâ ve hevesini ilâh edinmesi olarak açıklanıyor. Buda tevhid inancıyla örtüşmüyor.(Casiye, 45/23- Furkan, 25/43)
Demokrasi, Allah yolu veya İslâmî bir sistem değil ki onun uğruna öldürülenlere şehid denilsin. Bilakis demokrasi, Allah’ın Şeriatı’nı toplumsal, siyasî, hukukî ve ekonomik hayattan dışlamayı esas almış bir otorite, bir sistem ve beşeri bir yönetim tarzıdır.
Şehidlik kavramına, Kur’ân-ı Kerîm’in yüklediği anlamlar dışında, kimsenin farklı anlamlar yüklememesi gerekir. Kur’ân-ı Kerîm’in verdiği bir sıfat ve unvan Kur’ân-ı Kerîm’in kullanmadığı ve müsaade etmediği yerlerde kullanılamaz. İslâmî kavramların kullanımı İslâm’a, beşerî kavramların kullanımı beşerî sistemlere bırakılmalıdır.
Bir başkası da, icâbında İslâm’ı devirmeye kalkacak, bu uğurda hayatını kaybedecek bu da devrim şehidi olacak.
Bunun gibi başka birileri de kalkacak, komünizm şehidi, kapitalizm şehidi veya krallık şehidi gibi kavramlar üretecekler ve kullanacaklar. Nitekim bunların hepsiyle zaman zaman karşılaşıyoruz.
Örneğin Marksizm-Leninizm ideolojisi üzerine kurulu olan PKK terör örgütünün ölülerini şehid olarak tanımladığı gibi.
Bu örnekleri farklı şekillerde de çoğaltabiliriz.
Böylece kelimeleri ve kavramları doğru yerde ve doğru şekilde kullanmaz isek, onların anlamlarını değiştirmiş ve tahrif etmiş oluruz. Gerçeklerin üzerini örtmüş ve hakkı ve hakikati gizlemiş oluruz ki, bu da büyük bir vebaldir.
Hiçbir beşerî sistemle ve yönetim tarzıyla, İlâhî bir kavram olan şehidlik, yan yana gelemeyeceği için, demokrasiyle şehidlikte yana yana gelemez ve beraber telaffuz edilemez.
Fatih Oruç