Almanya’nın tavrı, söylem ve eylemleriyle deyim yerindeyse “Ali kıran baş kesen” misali.
Türkiye ile Almanya arasındaki ilişkiler iyice sıkıntıya girdi. Atışlar, salvolar ve tehditler en üst düzeyden şiddetli bir şekilde devam ediyor.
En sonunda karşılıklı restleşmelere kadar gelip dayandı.
Almanya’nın topraklarını Türkiye’ye yönelik terör gruplarının merkezi haline getirmesi, İslâmofobinin ve Türkofobinin yükselmesi, sözde Ermeni Soykırım yasasının Almanya Parlamentosunda kabul edilmesi, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından sığınma başvurusunda bulunan kaçak FETÖ'cü askerlere sığınma hakkı verilmesi, Alman Parlamenterlerin İncirlik Üssü’ndeki Alman askerlerini ziyaret etme isteklerine Türkiye tarafından izin verilmemesi ve bunun üzerine Almanya’nın da İncirlik Hava Üssü'nde görev yapan Alman askerlerinin Ürdün'de Hava Üssü'ne taşınmasına karar verilmesine kadar iş ileriye gitti.
Türkiye’nin yaptığı sıçramalar ve Almanya’nın haksız baskılarına, dayatmalarına ve yönlendirmelerine karşı açık tavır alması da onları iyice çileden çıkartmakta.
Almanya, bir yandan PKK ve FETÖ terör örgütlerine hamilik yapıyor, her türlü çalışma desteğini veriyor. Diğer taraftan Türkiye’nin içişlerine karışarak aktivist görüntüsünde ajanlar gönderiyor. Casusluk ve terör suçundan tutuklanan bu insanları da yargıyı göz ardı edip derhal serbest bırakılmalarını istiyor. Türk siyasetçilerinin Almanya’da vatandaşlarıyla buluşmalarını yasaklıyor, diğer taraftan kendi parlamenterlerinin bizim topraklarımızda ve hâkimiyetimizde olan askeri üsleri diledikleri zaman ziyaret etmek istiyor.
Dört dörtlük çifte standart.
İnsan hakları, özgürlük ve demokrasi kavramlarının Batı’nın sömürge silahı olduğunu bir kez daha hatırlatmış oluyorlar.
Almanya Dış İşleri Bakanı Sigmar Gabriel, Alman vatandaşlarına Türkiye’ye gitmeme konusunda mesajlar veriyor. Başka bir Bakanlık Türkiye’deki Alman şirketlerine aslı olmayan soruşturma başlatıldığı iddialarını yapıyor.
Almanya’nın Türklere ve Türkiye’ye karşı baskı, nefret ve tehditlerin ardı arkası kesilmiyor.
Almanya’da Türklere yönelik ırkçı saldırılar, işe almamalar, kiralık ev vermemeler, Türk kökenli işadamlarına yönelik maliye baskı haberleri geliyor.
Almanya’da sürekli Türkiye’yi ve Erdoğan’ı karalayan haberler, belgeseller yayınlanıyor. Burada yaşayan vatandaşlarımızı da her an korku ve endişeye sevk ediyor.
Akla pranga vurmaya ve geçmişini unutturmaya çalışan Almanya, ne yaparsa yapsın eski hastalığından bir türlü kurtulamıyor.
İnsanlıktan uzak, ırkçı, egoist ve sömürgeci saplantılı bir yobazlık hastalığına tutulmuş.
Batı’nın bütün yobazlıklarını bünyesine hapsetmiş bir ulus ve lideri Hitler özentisi Merkel.
Egosunu ve parayı putlaştırarak başka milletleri yokluğa ve ölüme sürüklemekten çekinmeyen bir devlet ve lideri Dişi Hitler Angela Merkel.
Batının, insanlık için hüsrandan ve perişanlıktan başka bir şey veremeyen bir yapının öncüsü olan bir devlet ve lideri Dişi Hitler Angela Merkel.
Adolf Hitler’in direk savaşlarla ve saldırılarla başka ülkeleri dize getirme politikasını Dişi Hitler Angela Merkel, zamana uyarlayarak terörle disipline etme ve ekonomik tehditlerle çökertme ve biat etme politikasına çevirdi.
Dişi Hitler Angela Merkel, bunu Almanya’nın devlet ve hükümet politikası haline getirdi.
Hitlercilik inancında, ırklarının mutlak bir üstünlüğe sahip olduğuna ve diğer ırklar karşısında farklı haklara sahip olduğuna inanılır. Bu farklı hakları da elde etmek için, zora, baskıya ve tehdide başvururlar.
Tabiki Almanya’nın bu politikalarında 24 Eylül tarihinde yapılacak genel seçimlerin de etkisi var. Siyasetçilerin iç politikalarına ve seçmenlere yönelik ırkçı ve faşizan söylerleriyle milliyetçi akımlardan destek sağlamaya çalışıyorlar.
Dişi Hitler Angela Merkel, iktidarda kalmak için bilinçli olarak bu yobazlığa ve bağnazlığa sarılıyor.
Dişi Hitler Angela Merkel’in, baskıcı, çifte standartlı, ben merkezli düşünce ve uygulamaları ülkeler arasındaki ve insani ilişkileri zedelemekte ve mahvetmekte.
Dişi Hitler Angela Merkel, Adolf Hitlerin Almanya’sını hiç aratmıyor.
Fatih ORUÇ