Sözlükte “büyüklük” anlamına gelen kibir, tevazuun karşıtı olarak “kişinin kendini üstün görmesi ve bu duyguyla başkalarını aşağılayıcı davranışlarda bulunması” demektir;
Kibir, şeytan'a ait bir özelliktir. Hz. Adem'e secde etmesini engellemişti. Cenab-ı
Allah bunu Kur'ân-ı Kerim'de şöyle anlatmaktadır:
“Ve meleklere: ‘Adem’e secde edin’ dedik. İblis hariç (hepsi) secde ettiler. O ise, diretti ve kibirlendi, (böylece) kâfirlerden oldu.” Bakara, (2/34)
İblis’in bu davranışının sebebi “kibir”dir. Yani Allah’a karşı ilk günah “kibir”den dolayı işlenmiştir.
İblis’in, yaratıcıyı ve ahireti inkâr etmediği hâlde bu düşme ve bedbahtlığına sebep, kibir ve gurur ile Allah’ın emri yerine hevasına ve duygularına tâbi olmasıdır.
Kur’ân-ı Kerîm’de buyruluyor ki;
Şüphesiz ki Allah, kibirli ve böbürlenen kimseleri sevmez. (Nisâ, 4/ 36)
Çünkü Allah, kendini beğenip böbürlenen kimseleri sevmez. (Hadid, 57/23)
Kibir, kötü bir huydur, haramdır. Allahü teâlâyı unutmanın alametidir. Kibirli olan, salih insan olamaz. Kibirli değilim diyen, kibirlidir. Kibir her iyiliğe engeldir, her kötülüğün anahtarıdır.
Büyüklük duygusu olan kişiler tevazulu gibi gözükürler. Tevazulu gözükmesinin arkasında kendini büyük görme yani kibir vardır. Bunlar kendilerini kutsallaştırırlar. Sahip oldukları nimetleri kendinden bilirler.
Liderlerde bu kötü huy bazen çok ileri safhalara taşınır.
Bu tür liderler, güçlendikçe kendilerine fazlasıyla güvenirler. Başarıyla beraber övgüyle de kendilerine olan güvenlerini arttırırlar. Sonunda güç sarhoşu olarak karşımıza çıkarlar. Her türlü eylemlerinin başarılı olacağı inancıyla, başkalarının düşüncelerini küçümseme ve değersizleştirme eğiliminde olurlar. Böylece zararlı ve tahripkâr sonuçlara gidecek yollara zemin hazırlamış olurlar.
Liderleri yükselten adalet, şeffaflık, empati, paylaşmak ve iş birliği gibi özellikler, bireyler güç kazandıkça kaybolurlar. Bu özellikler, ben merkezli, empatiden uzak, bencillik ve açgözlülük gibi davranışlara dönüşür.
Güç sarhoşluğuna kapıldıklarında yakınlarının çıkarlarını düşünmek yerine kendi çıkarlarını hep ön planda tutar, kendini yücelten, başkalarının davranışlarını hor gören davranışlar sergilerler.
Kibirli liderlerin kibirlerini körükleyen bir başka unsur da ünlülük makamıdır. Ünlülükle kibirlilik olgusu birleşince hem kendilerine hem de başkalarına zarar verirler. Bir kurumu yönetiyorlarsa kurumlarına, ülke yönetiyorlarsa ülkelerine büyük zararlar vererek işleri vahim çıkmazlara sürükleyebilirler.
Özgüven bir kişinin kendisiyle barışık olmasıdır. Aşırı ölçüsüz özgüven bir sapkınlık olarak ortaya çıkar. Alçak gönüllülük eksikliği, hor görme, hırs, saygısızlık ve kibirle özdeştirilir. Bunlar da lideri zayıflatır.
Kişi kendinde olan şeyleri doğru okuyabilirse büyüklük duygusuna kapılmaz, kibirli olmaz.
Kibirli insanlarda birde sıradanlaşma korkusu vardır. Böyle olmamak için de sürekli büyük bir hırsla çalışırlar. Aç gözlüdürler. Hep başkalarından önde olmak isterler. Bunun için de haksız rekabetçi olurlar. Şöhretlerini ve İktidarlıklarını devam ettirmek için başkalarına haksızlık yapmaktan ve zarar vermekten çekinmezler. Eleştiriye tahammülleri yoktur, onu bir saldırı olarak algılarlar ve karşı saldırıya geçmekten çekinmezler.
Topraktan yaratılıp yine kısa bir süre sonra toprağa dönecek olan bir yaratılmışın kibirlenmesi, kendini beğenmesi ne kadar anlamsızdır ve ne kadar kötü bir huydur. Allah hepimizi kibirden muhafaza eylesin. Âmîn.