Muhalefet, bir tutuma, bir görüşe, bir davranışa karşı olma, aykırı davranmak, uyuşmamak durumudur. Veya farklı görüşün düzenlenmesi ve otoriteyi desteklememek veya fikri ve siyasî farklılığın ifadesidir.
Bir yönetimin veya sistemin, yönetilenlerin hepsini memnun etmesi mümkün olamayacağına göre, muhalefetin de olması gayet doğaldır. Muhalefet aynı zamanda, insan fıtratının bir özelliği ve beşerî bir olgudur. Aklın da bir işlevidir.
Medeniyetin önemli bir ölçüsü, toplumların liderlerini ve kurumlarını eleştirebilmesi ve sorgulayabilmesidir. Dolayısıyla eleştiri kültürüne sahip olmak, medenî ve sivil toplumların bir özelliğidir. Eleştiri kültürüne sahip olmayan toplumlar, itaat kültürünün kuşatması altındaki toplumlardır.
Eleştirinin olmadığı toplumlarda, kurumlarda, gruplarda ve cemaatlerde tabular, bağnazlıklar ve ön yargılar hâkim olur.
Yapıcı eleştirilerle kurumları, toplulukları, cemaatleri ve liderleri, kendi aslî görevlerine ve kurallarına davet etmek onları yıpratmaz. Aksine doğruyu bulmada kendilerine yardımcı olunur ve onlarda kendilerine çeki düzen verirler.
Kapalı yapıya sahip, eleştirilmeyen, çarpıklıkları sorgulanmayan ve hesap vermeyen her kurum, topluluk veya cemaat en fazla hata yapanlardır. Açık, şeffaf, denetlenebilen ve sorgulanabilen topluluklar, cemaatler ve gruplar toplum nezdinde daima saygınlık ve itibar kazanırlar.
Hiçbir kurum, grup, topluluk, cemaat ve liderde kendisini sorgulanamaz konumda görmemelidir. Hukuk kurallarına ve birtakım ilkelere göre oluşturulmuş kurumlar, teşkilatlar ve cemaatler hesap vermeye ve denetime açık organizasyonlardır.
Eleştirinin olmadığı yerde, düşünceler gelişmez, yenilikler olmaz ve bir ilerleme kaydedilemez. Eleştirinin olmadığı yerde, gerçekler ortaya çıkmaz, doğrulara ulaşılmaz. Toplum olduğu yerde kalır. Bilgi çağında yaşadığımız halde, bilgi üretilemez. Küreselleşen dünyada, uluslararası arenada sesimiz çıkmaz, sözümüz geçmez.
Eleştiri kültürü oluşmamış bireyler, özgüveni zayıf, içerisine kapalı, hakkını arayamayan kişiliksiz insanlar olurlar. Başkalarının etkisinde çok çabuk kalırlar.
Sorunlarını kavgayla ve zorbalıkla çözmeye çalışırlar. Bu tür toplumlara kısaca “cahiliyye toplumu” denir. Cahiliyye toplumların da, statükoya uyumlu tek tip vatandaş yetiştirilmeye çalışılır. Hâkim olan yönetimler, kendilerine karşı yapılan eleştirileri bir saldırı, hakaret, aşağılama ve itibarsızlaştırma olarak algılarlar. Daima bunları cezalandırma yoluna giderler.
Toplumsal değişim ve dönüşüm, bir zihniyet değişiminin ve dönüşümünün bir ürünüdür. Eleştiri ve sorgulama kültürünü yakaladığımız zaman, toplumsal değişim ve dönüşümü de yakalamış oluruz. Ve onu da bir değer olarak algılarız.
Çarpıklıkları sorgulamak ve hesap vermek, bir kültür ve bir zihniyet meselesidir. Bu kültürü oluşturabilen toplumlar, kutsal devlet, kutsal kurum, kutsal grup ve yanlış yapmaz, keramet sahibi, ermiş lider düşüncesinde ve arayışında olmazlar.
Günümüz İslâm’ında muhalefet, fazla incelenmeyen ve tartışılmayan bir konudur. Buna karşılık demokrasilerde sıkça yaşanan, tartışılan ve önem verilen bir konu olmuştur. Yalnız, demokrasilerde varmış gibi yansıtılan eleştiri kültürü, esas İslâm’da vardır. Haksızlığa karşı muhalefet etmek İslâm’a girişte, İslâm’ın özünde ve temelinde vardır. İslâm’a girişin ilk adımı olan Kelime-i Tevhid, putları kırmayla, tabulara reddiyeyle ve yanlışlıkları sorgulamayla “Lâ ilâhe” ile başlar.
Fatih ORUÇ