Diyarbakır'da Hacire annenin, 3 Eylül’de oğlu Mehmet'i PKK'nın elinden kurtarmak için HDP Diyarbakır İl Başkanlığı önünde başlattığı oturma eylemi dalga dalga yayılarak kitlesel bir harekete dönüştü.
Hacire annenin çığlığı hem oğlunu kurtardı hem de yüreği yanık diğer annelere umut ışığı oldu.
Çocukları terör örgütü tarafından kaçırılan aileler, akın akın HDP Diyarbakır İl Başkanlığı önüne gelmeye başladılar.
Diyarbakır'da PKK tarafından dağa kaçırılan çocuklarını geri almak için eylem yapan ailelerin sayısı 13 günde 34'e ulaştı. Allah’ın izniyle, diriliş ateşini yaktılar ve destan yazıyorlar.
Amaçları, fırtınalı geçen hayatlarında düştükleri yerden tekrar kalkmak ve evlatlarıyla beraber dosdoğru yürümek.
Yaklaşık kırk yıldır, Kürt gençleri, HDP ve PKK eliyle ABD önderliğinde Batı emperyalizmine kurban ediliyor. Annelerinin çığlıkları arşa çıkıyor.
Bugün Türkiye’nin en önemli gündemi, Diyarbakır’da gök kubbeyi çınlatan annelerin feryatlarıdır. Ailelerin sayısı, toplumun her kesimi tarafından direniş desteklendiği oranda artacaktır. Çünkü sorun, yalnız çocukları dağa kaçırılan ailelerin sorunu değil. Sorun 82 milyon insanın sorunudur. Dolayısıyla 82 milyon vatandaşımız da bu feryatlara kulak vermeli ve bu direnişi desteklemelilerdir. Başta sivil toplum örgütleri, meslek kuruluşları, kanaat önderleri, toplumları yönlendiren liderler, bilhassa bölgede ki aşiret liderleri bu kutsal mücadeleye destek vermeleri için akın akın Diyarbakır’a gitmeliler. Kurumlar, aylık, haftalık ne tür toplantılar yapıyorlarsa bir defa da toplantılarını ve etkinliklerini Diyarbakır’da yapmalılar.
Oturma eylemi yapan annelerin çığlıklarını yakından dinlemeliler. Desteklerini onlara göstermeliler. Sonuna kadar yanlarında olduklarını, yalnız olmadıklarını onlara açıkça hissettirmeliler.
Bir bakalım HDP binası önünde anneler, isyanlarını hangi sözlerle ve çığlıklarla ifade ediyorlar;
--Evladımı geri verin!
--Ya oğlumu geri getirirsiniz ya da dünyayı başınıza yıkarım!
--Bunlar Kürt değil gâvur!
--Ya oğlum ya ölüm!
--Artık yeter, ben gitmiyorum buradayım!
Oturma eylemine katılan bağrı yanık bir anne de HDP'li yöneticilere şöyle isyan ediyordu!
"Senin oğlun dağa gitsin, bakalım sen oturuyor musun? Bizim canımız gitmiş, senin umurunda mı? Kaç tane genç toprağın altında. Diyarbakır'da genç bırakmadınız, ya cezaevinde ya toprağın altındalar. Başlarım sizin Kürdistan davanıza. Alıştınız insanları dağa göndermeye. Size verecek çocuğumuz yok, getirin. Bunların çocukları lüks okullarda okuyor. Yeter artık toprağın altı genç doldu, nereye kadar?”
Diyarbakır’daki anneler HDP’liler tarafından ölüm tehditlerine ve hakaretlerine karşın çok önemli bir görev yapıyorlar. PKK ve HDP siyasetine artık yeter diyorlar ve isyan ediyorlar.
Bir de HDP il başkanlık binası önünde oturma eylemi yapan aileler, eylemini sona erdirmeleri için HDP’liler tarafından birtakım baskılara, hakaretlere ve tehditlere maruz kaldıklarını ifade ediyorlar. Bunun için de HDP Diyarbakır il başkanlığı hakkında suç duyurusunda bulundular. Ayrıca aileler, çocuklarının kaçırılmalarında HDP’yi suçlayarak şikâyetçi oldular.
Bütün bunların üzerine, ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Morgan Ortagus, bakanlıkta yapılan basın brifinginde gazetecilerin sorularını cevapladı.
Morgan Ortagus, HDP Diyarbakır İl Başkanlığı önünde bir haftadır dağa kaçırılan çocukları için oturma eylemi yapan annelere yönelik soruya verdiği cevapta, PKK terör örgütünden, HDP'den veya çocukların kaçırılmasından hiç bahsetmedi.
Bunlar, aralarında ki ilişkileri teyit açısından çok önemli işaretlerdir.
Göreceksiniz, annelerin bu destansı eylemi karşısında, PKK ve HDP dâhil pek çok siyasi aktör toplumsal tepki karşısında geri adım atmak zorunda kalacaktır.
Türklerin ve Kürtlerin başına musallat olan, Türkiye’yi parçalamaya odaklanmış Batılı haydutların kurguları bir kez daha bozulacak. Oyunları başlarına çalınacak. Hem de tehditlere aldırmayan, cesur, direngen, kararlı ve ölümü göze almış bir avuç anne sayesinde olacaktır. İnşallah.
Fatih ORUÇ