27 Nisan bildirisi olarak bilinen e-muhtıra Türkiye’nin siyasi tarihine, dolayısıyla İTO’nun da (İstanbul Ticaret Odası) tarihine kara bir leke olarak geçti.
27 Nisan 2007 e-muhtırasına bir Meclis Üyesi olarak, İTO’da karşı çıkmamdan dolayı, 12.07.2007 tarihli Meclis toplantısına gücü kutsayan, postal sevdalısı Meclis Üyesi işadamları, saldırı hazırlıklarını yapıp gelmişler.
Meclis açıldığında, gündeme geçmeden Oda Meclisi Başkanlığı’na 65 Meclis Üyesi tarafından bir önerge sunuldu.
Önergede diyordu ki;
“Avrupa’nın ve Türkiye’nin 125 yıllık geçmişe sahip en büyük sivil toplum kuruluşu olan İstanbul Ticaret Odası ülke ekonomisine, kalkınmasına yön veren ve Cumhuriyetin temel ilkelerine, sosyal devlete, laikliğe, hukukun üstünlüğüne, serbest piyasa ekonomisine, milli ve manevi değerlere, Atatürk ilke ve inkılaplarına, demokrasiye sıkı sıkıya bağlıdır. Odamızın 14.06.2007 tarihindeki olağan Meclis toplantısında bir Meclis Üyesi ülkemizi, insanlarımızın canını, malını, namusunu, bayrağını, topraklarını, sınırlarını ve rejimi korumakla görevli Türk Milleti’nin gözbebeği olan ordumuza ve mensupları aleyhine talihsiz bir konuşma yapmış, bu şanlı kurumumuzu ülkenin ekonomik ve sosyal sorunlarının başlıca sebebi olarak hedef göstermiştir. Ülkemizin birlik ve beraberliğe, iktidarıyla, muhalefetiyle, sivil ve resmi kuruluşlarıyla en fazla ihtiyaç duyduğu bu günlerde yapılan bu konuşmayı reddediyor ve konuşmayı yapan Meclis Üyesinin kınanmasını arz ve talep ediyoruz. Bir grup Meclis Üyesi.”
Meclis Başkanı bu önerge üzerine müzakere yapılması için isteyene söz vermeye başladı.
Önceden organize olmuş Meclis Üyeleri söz alarak özetle dediler ki;
Nurettin Taşpınar: Bu Meclis kürsüsünü kimsenin sorumsuzca kullanma hakkı yoktur.
Abdurrezak Saybaşılı: O gün bu konuşma yapılırken bu salonda değildim. Ancak o gün bulunsaydım bu konuşmayı engellerdim. Divan, o gün burada bu konuşmaya da müdahale etmeliydi. Bu bize, burada son defa olsun. Bu hepimize ders olsun.
Yüksel Göktürk: Askeri müdahaleler kısa vadede ekonomiye ve özel sektöre tabii ki bir yük getirmektedir. Bu doğrudur, ancak rakamlara bakarsak bu müdahalelerin ülke ekonomisi için uzun vadede faydaları olduğunu düşünebiliriz.
Zülfikar Tunç: Eğer Türk Ordusu savaş halindeyken mecliste bu konuşma yapılıyorsa gaflet ve delalet vardır. Vicdansızlık vardır. Bu arkadaşımı konuşmasından dolayı kınıyorum. Bu konuşma talihsiz bir konuşma olmuştur. Bu meclisin bu tepkisi yani burada Rıza Beyin söylediği gibi yapılacak bir düzeltme ile geçiştirilecek bir konu değildir. Bu Meclisin bu konuyu tekzip etmesini arz ve talep ediyorum.
İsrafil Kuralay: Darbelerin yanlış olduğunu savunuyorum, savunmaya da devam edeceğim. Darbelerin ekonomi, toplum ve sosyal hayat üzerinde inanılmaz tahrip edici etkileri vardır.
Meclis Başkanı Muharrem Keçeli: Ordunun eleştirilmesi bizim Meclisimizin veya üyelerimizin işi değil.
Ama darbe olarak Başbakan bunu nitelendirmiyor. İsrafil Bey niye darbeden bahsediyorsunuz? Dünyanın basını bile söylemiyor.
(Ve İsrafil Kuralay’ı konuşturmadılar.)
Meclis Başkanı Muharrem Keçeli: Fatih Bey, söyledikleriniz maksadını aştı. Bunu böyle tek tek ispat etmek istiyorsanız ben size anlatayım. Şimdi ilk çeyrekte 2007’de bu muhtıradan sonra ekonomi % 7 büyüdü. İhracat en yüksek seviyeye çıktı.
Rıza Yüksekdağ: Hayır şekerim, başka yere çekeriz diye bir şey yok. Burası yeri değil. Bu kadar gergin bir havada yaşatmazlar adamı. Bak haberin olsun.
Ali Natık Buda: Bütün ihtilallerin sebebi sivil iradedir, siyasetçilerdir. Eğer ki siyasetçiler bu işe çanak tutmasalardı Türkiye’de ne 27 Mayıs, ne de 1980 ihtilali ne de 12 Mart Muhtırası olurdu.
Osman Deveci: Atatürk’ün Türk gençliğe hitabesini okuyunuz. Zorunlu hallerde ülke çok büyük çıkmaza giriyorsa, bu ülkenin talimatı ordudur. Ordu da gereğini yapacaktır.
Hızır Balkancı: Bu konu öyle gündemden çıkarılacak konu değil. İsterdik ki bu meclisi kurtarması bakımından derdi ki, ben burada hata ettim. Suç ettim. Ben sizden özür diliyorum. Odaya leke getirdim. Size leke getirdim. Özür dilerim demesiyle bir nebze hafifletilmiş olurdu bu iş. Ama görünüyor ki hiçbir zaman fikirlerinden, konuşmalarından vazgeçmediği gibi üzerine üzerine gidiyor.
Görüldüğü gibi bir kişi (İsrafil Kuralay), darbelere karşı konuşma yapıyordu ki onu da konuşturmadılar.
Neticede 27 Nisan muhtırasından yana gergin geçen birçok konuşmalardan sonra, Meclis Başkanı sözlerin zabıtlardan çıkarılıp çıkarılmamasını oyladı. Çıkarılması reddedildi. Tüm konuşmalar İTO’nun zabıtlarında kara bir leke olarak aynen duruyor.
Fatih ORUÇ