11 Temmuz 2019 Srebrenitsa soykırımının 24. Yıldönümü. Ratko Miladiç komutasındaki Bosna Sırp ordusu tarafından Srebrenitsa’da şehit edilen en az 8372 savunmasız Müslümanı rahmetle anıyoruz.
1463-1878 yıllarında Osmanlı idaresi altında Bosna-Hersek'te yaşayan Müslüman, Ortodoks ve Katolik Hıristiyanlar, Osmanlının bu bölgede hükümrân olduğu dönemde huzur ve asayiş içerisinde yaşamışlardır.
Yugoslavya'nın çöküşü üzerine 1992 yılında Bosna-Hersek’te savaş başladı. Sırpların Bosna'da başlattıkları savaşın ardından Birleşmiş Milletler (BM) bölgeye zoraki olarak müdahale etti. Srebrenista’nın da içerisinde bulunduğu 6 “güvenli bölge” ilan edildi.
Sırplar, Birleşmiş Milletler Srebrenista’yı güvenli bölge ilan etmiş olmasına rağmen Barış Gücü askerlerinin gözleri önünde katliamı gerçekleştirdiler.
Srebrenitsa Boşnak katliamı veya soykırımı, II. Dünya Savaşı’ndan bu yana Avrupa’da gerçekleşmiş ve belgelerle kanıtlanmış en büyük insan kıyımı olarak tarihe geçti.
Sırplar Srebrenitsa’da katliamlara başlamadan önce, Müslümanların silahları Birleşmiş Milletler Barış Gücü tarafından toplatılmasıyla tamamen savunmasız bırakılmışlardı. Sırpların katliamları başladığında Bosna’daki Birleşmiş Milletler Barış Gücü komutanı Hollandalı General Thom Karremans bütün Müslümanları ve şehri Sırplara teslim etti.
Sırp vahşeti 11Temmuz 1995 tarihinde, sözde medeniyetin merkezi Avrupa’nın göbeğinde, dünyanın en medeni(!) ülkeleri ve kuruluşları ve en medeni liderlerinin (!) gözleri önünde katliamlarına başladı.
10.000 kişiyi esir alan Sırp askerleri, 5 gün süren katliamda en az 8372 masum insanı öldürdü.
Öldürülen kişilerin kimlikleri tespit edilmesin diye, cesetleri parçalanıp krematoryumda yakıldıktan sonra 64 ü bulan toplu mezarlara gömdüler. Aradan 24 yıl geçmesine rağmen binin üzerinde kurbanın cesedi halen bulunamadı.
Zalim Batılıların emrinde ki zalim Birleşmiş Milletler Örgütü ve NATO, bu katliamlara hem yardımcı oldu, hem de seyirci kaldı.
Soykırım ve katliam sicili bozuk Avrupalı devletler, hırs ve menfaatleri uğruna Sırp Ordusuna sunduğu siyasi, teknik ve maddi imkânlarla bir millettin göz göre göre yok oluşunu seyretmiştir.
Böylece vahşi Batılılar, haksızlıklarına, katliamlarına ve soykırımlarına bir sayfa daha ilave ederek, haçlı kimliklerini bir kez daha gözler önüne sermiştir.
Lahey Adalet Divanı katliamı “SOYKIRIM” olarak kabul etti.
Srebrenitsa Boşnak soykırımı unutulmamalı.
Bu katliam ve soykırım, nesillerden nesillere aktarılmalı.
Bu korkunç vahşet ile demokrasi, özgürlük, hak, hukuk ve insan hakları naraları atan haçlı batının gerçek yüzünü anlamak için unutulmamalı.
Srebrenitsa Boşnak katliamı ve soykırımı, Birleşmiş Milletler ve NATO’nun tavrını ve tutumunu anlamak için hatırlanmalı.
Birleşmiş Milletler Örgütünün karar mekanizmasındaki ülkelerin dünya barış ve güvenliğini nasıl koruduğunu anlatmak için gelecek nesillere aktarılmalı.
Birleşmiş Milletler Örgütünün küresel emperyalizmin çıkarlarına nasıl hizmet ettiğini görmek için unutulmamalı.
Haksızlıklar, katliamlar ve soykırımlar etrafında örgütlenmiş terör devletlerinin ne olduğunu bilmek için unutulmamalı.
Dünya kamuoyunda algı operasyonlarını kurgulayan ve fiiliyata geçirerek dünyayı idare etmeye çalışan ve katliamları kamufle eden Siyonist medyayı tanımak için her yıl hatırlanmalıdır.
O halde, demokrasi, özgürlük ve insan hakları maskesiyle örtmeye çalıştıkları, insan hakları ihlallerinin en önemli adresleri bunlar değil mi?
Fatih ORUÇ