Müslümanlar üzerinden el ele vererek büyük oyunlar oynadılar. Kur’an’ı hükümran, Hz. Muhammed (s.a.v.)’i önder, İslam’ı din olmaktan uzaklaştırdılar. İslam’a uygun olmayan her çeşit uygulamayı sinsi ve planlı bir şekilde, zulüm ve zorbalık yöntemlerine başvurarak, hile ve desiseler ile reva gördüler topluma.
Kurdukları her çeşit tuzak, ileri sürdükleri her çeşit desise, konuştukları sözcük ve cümleler ile Yüce dinimizi sosyal hayattan her gün biraz daha tart ettiler.
Yapılan şen'iyetleri sevinç çığlıklarıyla karşıladık.
İleride İslam’a dönüş olmasın diye doğan çocukları dine düşman olacak programlar ile, oyun ve oyuncaklar, her türlü hile ve desise ile yetiştirmenin gayretine giriştiler. Tüm bu gayr-i İslam’i uygulamaları biz Müslüman halka alkışlatmayı da becerdiler.
Yapılan vaatlere kandık, verilen sözlere aldandık.
Firavun ve hanedanının uyguladığı zalimane uygulamalara taş çıkartırcasına A’dan Z’ye her işe el attılar. Bizim olanı, bize ait olan unsurları lağvettiler ecnebilere ait olan ne varsa hepsini ikame ettiler. Başkaldıranları da başından ettiler. Zamanla iki arada bir derede kalan nice insan türedi. Ne o taraftan ne de bu taraftan. Münafık ruhuyla büyüyen bu insanlar dinden uzaklaştıkça, kendileri ile; “Bu Müslümanlar niye böyle?” diye de alay etmeye başladılar.
Halk, ölümün pusu kurduğu mekanlarda bilmeden yürüdü keskin kılıçların üzerinden bir ömür boyu. Beyhude uğraşlar, beli kalbur yoğunluklar ve yorgunluklar bu acı gerçeğin üstünü örterek unutturdu zihinlerden. Fark edemedi, farkına varamadı, gözleri görmedi, hisleri köreldi önüne serilen hayatın birer cilvesi olarak sunulan sinsi tuzakları. Ayağının altına yerleştirilmiş patlamaya hazır mayınlara bakıp bakıp gülüyordu, el sallayarak uygun adım ilerliyordu toplum.
Ne derlerse, neyi dikte ederlerse, eller başın üstünde “baş üstüne” diyerek kabul pozisyonuna geçecek yığınlar mevcuttu artık.
“Sisteme ait bizi ilgilendiren şu yanlış uygulamalar ile ilgili düşüncenizi belirten, yüreklere su serpen bir yazı yazmadınız. Bu yanlışları onaylıyor musunuz yoksa?” diyen adamlara vereceği cevap şöyle olmalı değil miydi? “Biz, sistemin bir iki yanlış uygulamasına takılacak kadar basit birer insan değiliz. Bize ait olmayan sistemin tamamına karşıyız. İslamî olmayan her şeyi ret ediyoruz. Hepten değişmesi gerektiğini de sürekli vurguluyoruz. Sistem Allah’ın bildirdikleri üzerinden yeniden kurgulanmalı, iş ve işlemler bu minvalde düzenlenmeli. Hz. Muhammed (s.a.v.) lider olmalı. İşte o zaman bu dediğiniz yanlışların tamamı kendiliğinden ortadan kalkar.” demeleri gerekmez miydi?
Yüz yıldır toplum olarak üzerimize karabasanlar gibi çöken ve göz gözü görmeye engel olan sis bulutlarını dağıtmak, yanlış uygulamalardan kurtulmak, yeniden ayağa kalkmak ve toplum olarak huzura ermek adına her şeyi ama her şeyi bir tarafa bırakarak “Kur’an ve Sünnet, din ve iman” dememiz gerekmez miydi? İzzete merhaba demek için zillete tamam demek zorunda değil miyiz?
Evet, Şeytan’a inat direneceğiz. Belki yere düşeceğiz, belki öleceğiz ancak yenilmeyeceğiz ve hiçbir zaman da kafirlere ve kurguladıkları her türlü sinsi desiselere teslim olmayacağız.
Nerede hata yaptık biliyor musunuz?
Aslında en büyük hatamız; adam yerine konulmayacak varlıkları adam, dinlemeye gerek duyulmayan fikirleri hayat rehberi, kimi ideolojileri de din bellememiz oldu. Gerisi çorap söküğü gibi geldi. Çil yavrusu gibi dağıldık. Biz, bizden başka herkese benzedik, ama kendimize bir türlü benzeyemedik.
Asırlardır, Hristiyan aleminin adamlarını, onların yazdıkları kitapları, onlara ait anekdotları, onların kültürünü, yaşadıkları coğrafyayı, yaşam tarzlarını öne çıkaran unsurları öve öve bitiremedik. Bunu yapanlar da bizim okumuş kesimden başkası olmadı. Bizden görünenler bizi yıktı. Bizimle beraber yürüyenler çelme taktı ayağımıza. Bel bağladıklarımız uçurumdan yuvarlattı.
Bu süreçte bizim adamlarımız mı yoktu? Bize ait bir meziyet, bize ait bir anekdot, bir edebiyat, bir tarih mi yoktu? Geçmişimiz o kadar mı karanlıktı? Öne çıkaracağımız bir kültür mü bulamıyorduk?
Yüzyıldır aşağılık kompleksi içinde yüzüp duruyoruz. Bu kompleksten, bu aşağılık psikolojisinden, bu yenilgi duygusundan, bu başaramama sendromundan bir bütün olarak kurtulmamız gerektiğini düşünüyorum. Evvela, bizim okuyan, toplumun önünde yürüyen kesim; Avrupa hegemonyasını, kültürel üstünlüğünü, baş edememe fikrini bir tarafa atmalı. Kendisi olmalı. Kendisine benzemeli. Gözü kapalı bir şekilde önüne sürülen her türlü şeytani ideolojiye vagon olmaktan kurtulmalı.
Başta toplum olarak; bir işin veya bir kuruluşun inşa sürecini, gelişimini ve projesini, yönetimini, hukuki dayanaklarını ve sorumluluklarını, tefrişini, sevk ve idaresini, çalışanları, işlenen suçlara uygulanacak ceza-i işlemleri İslam’a göre belirlemez ve yürütmezseniz İslam’a göre bir sonuç da alamazsınız. Unutmayın, hangi trene binmişseniz, hangi trenle günlerce yolculuk yapmışsanız, o trenin durduğu gardan alışveriş yapmak zorunda kalırsınız.
Bazı şeyleri aynı şekilde ve sürekli görüyor olmanızın yegane sebebi durduğunuz yer ve baktığınız aynı penceredir. Yüz yıldır çakılı kaldınız yerinizde. Yerinizi ve yönünüzü değiştirmediğiniz müddetçe farklı şeyler görmeniz de mümkün değildir.
Buyurun değişime, yerinizi ve yönünüzü değiştirmekle başlayabilirsiniz. Bunu ilk önce kendinizden başlayın diyorum. Çok şeylerin değiştiğini evvela siz göreceksiniz. Sizi izleyen halk da görecek. Sizi bu duruma sürükleyenler de görecek.