İslam'ın farzları malum, onlar muhkemat gibi birer "amud-u nurani"...
Çok beğendiğim bazı hikmetler var: " Bitarafane muhakeme taraf-ı muhalifi iltizamdır." ve " Bitaraf olan beytaraf olur." gibi...
"Bitaraf" olmayı -nedense- cephe hattından KAÇMAKLA bir görüyorum.
Hani Risale'de bir misal var. Bir muharebede düşman kuvvetinin sağ tarafı senin orduna iltihak etmişken, sol taraftaki kuvvetler geri çekilirse, BİR BAKIMA TARAFSIZ KALMALI DERLERSE , yaptıkları tam manasıyla DÜŞMANA YARDIM sayılır...
Münazaratta şöyle der BÜYÜK ÜSTAD: " ...Ben onlara ANARŞİST nazarıyla bakıyorum. Onlardan biri -Allah göstermesin- bin sene yaşayacak olsa yine hülya ile 'mümkün' her hükümeti beğenmeyecektir!"
Beğenmezse de -Sünuhat'da buyurduğu gibi- "mizan"ın sağ -veya yümünlü, uğurlu- kefesini hafifleştirerek AZAM ŞERRE yardımcı olacaktır!
Sözü uzatmadan diyeyim ki İSLAM HEM İTİKAT, HEM DE AMEL BAKIMINDAN dik, mert, omurgalı duruştur da aynı zamanda...
Tarihi hakikat: Hz. Ali (kv)bin katili Haricilerin kiminin alnı secdeye kapanmaktan alınları NASIR bağlarmış. Cengiz ve Hülagu'yu İSLAM ORDULARINA galip ettiren en büyük sır, yanındaki koca sarıklı "kara molla"ların yaptığı danışmanlıktır.
Siz İstanbul'u solun aldığını mı sanıyorsunuz? ALNI SECDELİ "muhakeme-i akliyeden noksan" kişiler eliyle -her partiden- ALTIN TEPSİDE HEDİYE EDİLDİ.