Tek parti devrinde her türlü dinî inkişafa, “Tekke ve Zaviyeler Kanununa” temas ettirilebilir ümidiyle “tarikat” adını veren “kafa”ya güleyim mi, “tân” mı edeyim, bilmiyorum.
Meseleye eğilmemin sebebi iki gün önce okuduğum bir haber. Hâdise şu: TKP demiş ki:
"Yaz tatilinde dini vakıflar çocuklara Kur'an eğitimi yaptırılıp karanlığa götürülüyor."
Önceki yaz da Cumhuriyet Gazetesi,
“GÜNEYDOĞU NURCULARA KALDI" diye yazmıştı.
Verdiği izinlerle okulları Nurculara açan MEB, Güneydoğu’yu da Nur Cemaatinin Diyarbakır kolu Hazreti Süleyman Eğitim Vakfı’na (HASEV) teslim etti.
Bakanlık, HASEV’in 10 ilde özellikle pansiyonlarda ve yatılı okullarda ‘Değerler Eğitimi” konferanslarına izin verdi. Vakıf 1.5 milyon öğrenciye ulaşacak.”.
Şu ifadeye bakın.
“ULAŞACAK.” diye devam etmişti.
Sanki “ulaşıp, ana-babasına mûti insanlar değil de, onları “âhir ömürlerinde” ağlatacak kişiler yetiştirecek!
Sanki vatanına, milletine “şâki” insan hâline getirip onları, “ Ûlul-emre itaat farzdır.” diyerek taburlarca askeri itaata getiren değerler sistemiyle buluşturmayacak!
Sanki cemiyeti, tıpkı “malum gazete” ve çevresinin kol kanat gerdiği silahlı terör örgütleriyle birbirine katan, şu anda kahraman ordumuzun Afrin üzerinden vurduğu bölücü örgütün Suriye’de yaptığı vahşetten tek kelime bahsetmeme sebebi, anarşist nesil hâline getirecek onları; “müsbet hareket” ve “Kur’an namına” asayişi muhafaza için yaklaşık otuz yıl haksızlık, zulüm, sürgün ve zindanlarla karşılaştığı hâlde,
“Emin olunuz, eğer bana zulmedenler imanlarını Risale-i Nur’la kurtarsalar onlara hakkımı helal ediyorum.” .
diyen bir Üstad’ın takipçilerinin yaptığı hizmeti -hâşa- bozguncu kişiler yetiştirebilir diye ima etmek eğer cehaletin değilse, ihanetin ifadesidir.
Hani çok anlatılan bir mesele vardır; iki âma vatandaşın dolma yeme hikâyesi…
Hani biri dolmaları ikişer ikişer yediğinden, diğer dürüst âmayı dolmaları çift çift yeme şeklindeki itham hâdisesi. Sebebi sorulunca da yapılan açıklama; “ Görmüyorum ama ben öyle yaptığımdan, hakkında da öyle düşündüm.”.
***
Şu isnatlara bak hele:
“Dinci vakıf.”
Yani dindar değil ama dini kullanan vakıf!
Adamlar bir “kumandanı” ellerinde alet gibi tutup, ama aslında o “kumandan”a, ağza alınmayacak galiz küfürler eden Marksist ve bölücü örgütlere kol kanat gererler, bu “istismar” olmaz da bütün meselesi “imanını kurtarmak ve takviye etmek, hususi vazifesi de ehl-i imanın imanına kuvvet vermek” olan bir câmiayı “dini kullanmakla” suçlar.
O câmia ki Üstad’ları gibi, “ …değil dini, Risale-i Nur’u bile bize dünya saltanatı verilse istimâl edemeyiz.” demeleri bütün tavırlarıyla ortadayken hem de.
Hele şu ifadelere bakın da “laf ola torba dola” demeyin! “…öğretime devam eden 1.5 milyon öğrenciye Nur Tarikatı propagandası içeren konferanslar düzenlemesinin önünü açtı.”
“Şems-i İslamiye’nin tek bir şuâı olan tarîkatı Din-i İslâm ve hizmetimiz yerinde kullan”ma şeklinde yapılan isnatlarla, mazide Risale-i Nur Cemaatı hakkında açılan hukuki dâva sayısı binlere ulaşıyor.
Bunların hepsinden beraat demek, Nur Hizmeti’nin “tarîkat” olmadığının devletçe tasdiki demektir.
Ey, sıfatı değil ama adı Cumhuriyet olan mevkûte! Haberi yaparken en acemi bir avukata sormayı niçin aklına getirmedin? Hem bu camianın Üstad’ı Bediüzzaman Said Nursi’nin bu mevzdaki bir tek ifadesine de mi bakmadın?
“ O şakirdlerin gâyet keskin kalb basîreti şöyle bir hakikatı anlamış ki: Risale-i Nur’la hizmet ise imanı kurtarıyor, tarîkat ve şeyhlik ise velâyet mertebeleri kazandırıyor. Bir adamın imanını kurtarmak ise on mü’mini velâyet derecesine çıkarmaktan daha mühim ve DAHA SEVAPLIdır.” ( Kastamonu Lahikası, s. 69).
“Risale-i Nur, tarikat değil hakikattır. Ayat-ı Kur’aniyeden teraşşuh eden bir nurdur…….. MENFAAT-I ŞAHSİYE YOKTUR.” ( Kastamonu Lahikası, s.188)
***
“ …Teknoloji ile hazırlanmış ders materyallerine ‘ruh katacak milli manevi’ değerler katmayı amaçladıklarını söyleyen HASEV, okullarda ‘Toplumu bir arada tutan unsurlar ve değerler eğitimi’ vermek için izin istedi.”
Gazeteye göre – kendi zaviyemden alkışlanacak- hareket bakın nasıl sunulmuş!
“Başvuruyu bir hafta bile bekletmeden onaylayan MEB Yenilik ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü, 10 ilin valisine resmi yazı yazarak…”
Pekiiii, bu akl-ı evvel ve çoook aydın gazetemiz, tebrik edilecek “onayın” nasıl neticeleneceği kararını -şıppadanak(!)- nasıl vermiş?
“…bu illerdeki okullarda eğitimlerine devam eden 1.5 milyonun üzerindeki çocuğu dinci derneğinin amaçlarına terketti.”
Artık karnınızı tuta tuta güler misiniz, yoksa bu “kafa”ya ibretle mi bakarsınız, bu artık size kalmış bir husus.