Bu iki kavram hep karıştırıldı. Sekülerizm sosyal bir mefhum, "laiklik" ise devletle alakalı bir teriminolojidir.
Sekülerizme TDK " dünyevileşme" manalandırmasını daha uygun buluyor. Laiklik ise bütün inançlara karşı devletin tarafsız kalmasıdır
Hakikaten 1970'lerden beri artan bir tüketim çılgınlığı görülüyor. Sekülerizm giderek yükseliyor. Lüks hayata helal kazanç yetmeyince millet bankalara kredi almak için öyle bir koşuyor ki ardından yetişene aşkolsun ..
***
"Nefislerimiz azgın, doymadık para, pula.
Biraz menfaat için, baş eğdik sağa sola
Rahat hayat uğruna, haramı helal saydık.
Hak, batıl ayırmadan yöneldik biz her yola.
Oysa yetinmeliydik bir hırka, bir ekmeğe.
Rıza göstermeliydik, hak yolda yüz değneğe.
Allah'ın rızasını her hazdan üstün tutup,
Hep sahip çıkmalıydık, ilahi hak mesleğe." diyen dostum Abdulkadir Menek ne de haklıdır...
Üstad Bediüzzaman Said Nursi, " Şükrün mikyası kanaattır." der. Bir Hadis-i Şerif ise " Şükrün en büyüğü kanaat etmektir." buyurur.
Dikkat buyurun, "en büyük hamd" namaz veya oruçtur demiyor. Bunlar İslam Üniversitesi'ne giriş için "Şehadet kelimesi" gibi olmazsa olmaz puantajlardır.
Kanaat ise "toplumsal" çöküşü önleyecek bir vesiledir, yani umumi hukukla, kul haklarıyla alakalıdır.
Laik değil, seküler hayat şükrü bir ağız alışkanlığı haline getirdi, KANAATI BİTİRDİ...
Kanaat bitince ne mi oldu?
Yollu yolsuz demeden her türlü kazanç mübah görülmeye, menfaat temini olmaksızın bir kişi diğer bir insana yardım etmez, hatta "borç bile vermez" olup o insanı bankalara mahkum etti!
Ya özel sektörün arttırdığı dış borç?
Mesele uzun ve çetrefilli... En iyisi işi zihinlere havale. "Arife işaret kafidir."