" Erkeğe karı libası yakışmaz" veya "kendi yürüyüşünü terk etti..." meselesi...

Tartışmaların odağında olan ve 'İstanbul Sözleşmesi' olarak bilinen Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi 1 Mayıs 2011'de imzaya açıldı.

Sözleşme bugüne kadar kadına karşı şiddet, ev içi şiddet, toplumsal cinsiyete dayalı şiddete ilişkin en kapsamlı tanımlamaları yaparak; cinsiyet, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği temelli tüm ayrımcılık biçimlerine karşı mücadele edilmesi, erkek şiddetinin önlenmesi, şiddete karşı tedbir alınması konusunda taraf devletlere pek çok mesuliyet getiriyor.

İlmen kabul edilmiş bir husus: Bütün fertler gibi millet ve kavimlerin de kendilerine özgü yapıları, fıtratları var... Üstad'ın deyişiyle Anadolu'yu İstanbul'a kıyas etmek kadar İstanbul'u Avrupa'ya kıyas etmek de hatadır.

AVRUPA zihin yapısı ve insanlarının karakterine göre hazırlanan malum sözleşmenin tesirli bir şekilde uygulanması halinde kadına karşı şiddetin ve kadın cinayetlerinin önlenebileceği ifade edilirken (!), sözleşmenin "aile yapısını bozduğu", "toplumu yozlaştırdığı" gibi iddialarla sözleşmenin feshedilmesini isteyenler de -bizce- daha alakalı ama -nedense- müessir değiller.

Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ın bu sözleşme için, "Bizim için ölçü değildir. İstanbul Sözleşmesi nas değildir" dediği söylenmektedir.

Change.org' internet sitesinde de Türkiye'nin sözleşmeden çekilmesi için imza kampanyası başlatılmıştı.

Hüda-Par konuyla ilgili yayımladığı bir açıklamada, "İstanbul Sözleşmesi, detaylı olarak incelendiğinde toplumun temel dinamiklerini tahrip eden bir yapıya sahip olduğu rahatlıkla görülecektir" demişti.

Yazar Şakir Tarım, "Yıkım Projesi: İstanbul Sözleşmesi" isimli yazısında, sözleşmeyi "Türkiye'nin bekasına yönelmiş en büyük tehdit" olarak yorumlamış ve sözleşmenin vakit geçirilmeden yürürlükten kaldırılmasını istemişti.

Yeni Akit yazarı Ali Erkan Kavaklı , "Aile kadın ve erkeğin birlikte yürütebileceği kurumdur. Erkeği evden uzaklaştırarak aileyi yaşatma imkanı yok. İthal kanunlarla aile yaşatılamaz. Sözleşme iptal edilmeli. Kendi dinimizi, inançlarımızı, örf ve adetlerimizi esas alan adaleti sağlayacak ve aileyi yaşatacak düzenleme yapılmalı" demişti.

Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan, dünyada aile ve toplum dokusunun en güçlü ülkelerin başında Türkiye’nin geldiğini belirterek “İstanbul Sözleşmesi ve cinsiyet eşitliği projeleriyle aile yapısı ile sosyal dokunun büyük bir saldırıyla karşı karşıya” olduğunu savundu. Kaplan, “Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’nden derhal çıkmalı ve “cinsiyet eşitliği” gibi sinsi projeleri akit geç olmadan kaldırmalıdır” demişti.

Ebru Asiltürk, "İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmemesi için hiçbir sebep gözükmemektedir. Geleneklerimizden, göreneklerimizden, alışkanlık ve anlayışlarımızdan kaynaklanan sorunlarımız varsa toplum olarak özeleştiri yapmalı ve kendimize uygun hukuku yine kendimiz üretmenin onurunu taşımalıyız." demiştir...

Mehmet Nuri BİNGÖL

ETİKETLER:

NELER SÖYLENDİ?