GELİŞEN, GELİŞTİKÇE çetrefilleşen bir kısım hâdiseleri mantıklı bir bakışla izaha yeltenmek havsalamızı bayağı zorluyor.
“Milleti yaşat ki devlet yaşasın” öğüdüyle yola çıkıp, ülkenin pek çok meselesini halletmek için bu ilke çerçevesinde kollarını “çemreyen” kişi ve kuruluşların, belki de “hikmet-i hükûmet” gereği yaptıkları bazı düzenlemeler de var bunların içinde.
Anlamakta gerçekten zorlanıyoruz. Merhum Nasreddin Hoca’nın bindiği dalı kesmesi benzeri “garabet”ler, eğer bir hikmete dayanmıyorsa, aklımıza pek çok ihtimal geliyor.
“Birileri” hükümet canibinden buldukları Truva Atı misali anlayışlarla, o canım ve güzide çalışmalara gölge mi düşürmeye çalışıyor? Eğer bu doğruysa, acaba niçin ve neyi elde etmek, ya da “neye mani olmak’ için yapıyor bunu?
İçerden ve dışardan çembere alınmak üzere olan vatanımız, farkında olunmadık “sürçmelerle” adım adım bir yerlere mi götürülmek isteniyor yoksa?
Gerçi işinin ehli düşünce ve kimliklerden teşkil olunmuş bir ekibe güvenmemek, insanı “gayr-ı memnun” derekesine indirir; bunu herkesten daha çok bilmesi ve şuurunda olması –aynı zamanda bilfiil yaşaması– gereken insanların hizmet gruplarının ta ilk baştan beri istikbali oldukça parlak bir siyasi ekibin yolu üzerine takoz koymaya çalışması, hemen hemen herkesi bilhassa bizi düşündürüyor.
“Mümkün her hükûmete karşı çıkmayı” anarşizm ile eşdeğer gören –görmesi gereken- meslek ehlinin “bir bölümünü” de bu tuzağa teşne bir hâlde görmek, onları taş taş örülmeye çalışılan Çin Seddi’nin bir elemanı, bir "âlet-i lâ ya’kıl" ( akılsız alet) olmaları endişesi onlar adına hafakanlara atıyor bizi.
Hele sıkı maliye politikası gibi bugün ve bu şartlarda çok gerekli bir düşünceyi, “İfrat tefriti netice verdiğinden daha muzırdır” (Bir konuda aşırı gitmek, getirdiği tepkiden dolayı çok geri kalmayı netice verdiğinden daha zararlıdır) hikmetli sözüne hiç uymayacak bazı “bürokratik” sıkıştırmalar, “milleti yaşatmak” idealinden çok çok ırak düşüyor.
Bu “ifratların” ya da “kraldan fazla kralcı kesilmelerin” işgüzarlığıyla, binilen dalın kesilmesi gibi, eğer bizlerin ellerinde şekillenmişse dikkatli ve uyanık olmanın vakti geldi de geçiyor demektir.
“Dikkat” edelim ki, devam ve istikrarınız kendiniz için değil, millet, ülke, milli kültür ve cihanşümul irfan için mutlak zaruret.