Kuran’ın mucizeliğiyle (pek çok tefsirden) biri olan Nur kitapçıkları (risaleleri) dünyada manevi Cehennem, imanlılar içinse manevi bir Cennet olduğunu anlatıp günah ve haram lezzetlerdeki manevi acıları gösterip onları zararlardan koruyor demektedir Muhterem Müellif.
Bu devirde iki dehşetli hâl bulunuyor çünkü...
İlki neticeyi düşünmeyen ve “bir dirhem” bugünkü lezzeti ilerdeki “bir batman” ebedî lezzete tercih eden insan bencilliğinin, yani “insan denen meçhul”un (Alexis Carrel) en büyük farikası “ehl-i sefaheti sefahetinden kurtarmanın yegâne çaresi”, bizzat o geçici lezzetinde elemini gösterip kalp ve nefsini ikna etmektir.
“İşte, Cenab-ı Hakka hadsiz şükürler olsun ki, bu zamanın yarasına tam bir tiryak olarak Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyanın bir mu'cize-i maneviyesi ve lemeatı bulunan Risale-i Nur, pek çok muvazenelerle en dehşetli ve muannit mütemerridleri, Kur'ân'ın elmas kılıncıyla kırıyor ve kâinatın zerreleri adedince Vahdaniyet-i ilahiyenin ve imanın hakîkatlerine hüccet ve deliller gösteriyor.”
*****
İmanı ihya mektebi temelde bir ideal.
Bütün “gayatül gayat” gibi, ona ulaşmada da sayılamayacak kadar “muzır maniler” var.
İlk başta “ünsiyet”, sonra İslam cemiyeti içinde bulunduğumuzdan nefsimizin “ben bilirim” kibri...
Ardından da ilim edinme ve tefekkürün (fikretme) gönlümüzce benimsenmeyip hem maddi olarak hem de moral yönüyle kıymetini bilememek; bu liste istediğimiz kadar uzatılabilir.
Bir fikir hareketi ya da bir düşünce sistemi incelenirken ilkbaşta bazı temel umdeler ortaya koymalı, bu kriterler çerçevesinde “mihenge” vurulmalıdır. Çünkü “tahkik ve ihlas mesleği” bunu emreder bize, “hakikatperestlik sıddıkıyeti” (Kastamonu Lahikasıi s. 92) da bunu ister.
“İmanı diriltme” hareketini bile “mihenge vurmadan alınmaması” (Münazarat) ricasına dikkat edersek, metnin alt manasının İslami bir eserin “en büyük” mihenginin Kuran ve Hadisler olduğunu fehmederiz.
Nur kitapçıklarının oluşturduğu “külliyat” müellifi Bediüzzaman Said Nursî’nin 1910’da neşrettiği Münazarat eserinde şunu buyurur:
"Hiçbir müfsit ben müfsidim demez. Dâimâ sûret-i haktan görünür. Yahut bâtılı hak görür. Evet, kimse demez ayranım ekşidir. Fakat siz mihenge vurmadan almayınız. Zira çok silik söz ticarette geziyor. Hattâ benim sözümü de, ben söylediğim için hüsn-ü zan edip tamamını kabul etmeyiniz.