Korona salgını başladığı günden itibaten herkes kendi inancı doğrultusundaki ilke ve prensiplerine dönmeye başladı. Papa, İtalya’da, boş sokaklarda dua ederek insanlara umut vermeye çalışırken, İsrail Sağlık Bakanı: “Mesih gelecek bizi kurtaracak; Mesih bizi dünyadaki tüm dertlerden arındıracak" diyerek yayılmaya başlamış ümitsizliği gidermeye çalıştı.
Müslümanların da Resulü Kibriya Hz. Muhammed (sav)’in emrettiği karantina uygulamasını, yemekten önce ve sonra ellerin yıkanması; uykudan uyanınca ve tuvaletten çıkınca ellerin temizlenmesi gibi konuları yeniden dünya gündemine taşıdı.
Bin dört yüz yıl önce hijyen kurallarının bilinmediği ve suyun oldukça kıt olduğu çöl ikliminde, Müslümanların bunlara dikkat etmesi, Peygamberimizin sünnetinin hem fıtri oluşu hem de geleceğe ışık tutan çağlar üstü örnekliği bir kez daha tescillenmiş oldu.
İnsanoğlunun en son teknolojik imkân ve kabiliyete sahip olmasıyla güçlü devletlerin zayıfları, ürettiği silahlarla yok ettiği bir dönemde, zengin-fakir, güçlü-güçsüz ayırt etmeden herkesi görünmeyen bir virüsün tehdit etmiş olması, dünyada sahip olduklarımızın bir fayda vermediğini; koca koca devletlerin aciz, çaresiz ve yapayalnız kaldığını gösterdi.
Endülüs Medeniyeti'ni tarihe gömen, ezan okunmasını yasaklayan ve Gırnata Sarayı'nda dua edilmesine bile tahammül göstermeyen İspanya’da ezanlar okunmaya başlandı. Almanya’da ve Hollanda’da da belirli camilerde ezan okunmasına izin verildi.
ABD Devlet Başkanının bulunduğu resmi bir toplantıda Kur’an okunuyor, yanındaki eşi ciddiyetsiz durunca “Bak Kur’an okunuyor; ciddi ol” dercesine onu Kur’an’ı dinlemeye davet ediyor.
Aslında virüsün yayılıp insanlığın çaresiz kaldığı andan itibaren güçlü devletler dahi kendi güçlerinin bir yere kadar yettiğini, bu büyük musibetin ancak dünyayı var eden güç tarafından durdurulacağını görüp
ELLERİNDEKİ MASUMLARIN KANLARININ DEZENFEKTAN VE TEMİZLİK MADDELERİ İLE ÇIKARILAMAYACAĞINI ANLADILAR.
Ezilen ve horlanan Müslümanlar’dan dua etmelerini istediler. Bu, onların musibetlerden ders çıkardıkları anlamına gelmiyor. Zira tarihte olduğu gibi şimdi de Allâh bu sıkıntıdan kurtarsa masumları öldürmeye devam edecekler. İçlerine düştükleri zulüm çemberi gözlerini kararttığı için hakikatten ve hidayetten uzaktadırlar. Ancak önyargısız ve vicdanları kirlenmemiş insanlar, Allah’ın izniyle, İslam’ın bir insanlık medeniyeti olduğunu göreceklerdir.
Havayı, toprağı, suyu kirleten Batılılar, oluşturdukları kalpsiz ve vicdansız bir dünyayı çocuklarına miras bırakacaklar. Kendilerinin de inanmadıkları korsan insan hakları ve sahte özgürlükler manzumesi çökünce, bir arayış içerisine girdiler. Ama bu arayış yalnızca virüsten kurtulmak için...
Kalplerin özünü bilen Rabbimiz “Onlar ağızlarıyla Allah'ın nûrunu söndürmek istiyorlar. Halbuki kâfirler istemeseler de Allah nûrunu tamamlayacaktır.” (Saff Sûresi, Âyet: 8) buyurmaktadır...
ABD’de gündemi belirleyen ve attığı manşetlerle dünyayı dizayn eden haftalık “Newsweek” dergisi, “Koronavirüs’ten Korunmak İçin Muhammed Önerisi” başlığıyla çıktı...
Peygamberimizin temzilikle ilgili sünnetinin konu edildiği yazıda Peygamberimizin veba hastalığı dolayısıyla önerdiği karantina uygulaması uyanınca, yemekten önce ve sonra ellerin yıkanmasını ve temizliğini emrettiği mübarek sünneti dünyayı yöneten Siyonist uzantılı derginin kapak konusu oldu...
Bugün modern tıbbın geldiği nokta da aynı temizliğe ve hijyen kurallarına işaret ediliyordu. Önyargısız ve vicdanlı insanların İslam’ı kabûlünün önündeki engeller kalkarak İslam’ı temizlikle tanıyan insanların İslam’la bilimselliğin örtüştüğünü; İslam’ın, sadece bir millete, bir topluma inmiş değil, global ve insanlığın dini olduğunu keşfetmiş oldular.
Okumaya, araştırmaya, derin tefekkür etmeye çağıran Kur’an’ın mantık örgüsüyle çelişen bu rüya bu süreçte İslam’ın bilimsel verileri esas aldığı ve mensuplarını bilimsel çalışmalarla birlikte Allah’tan ilahi yardımı talep etmeye çağırdığı tüm dünyaya yayılmışken tekrar İslam muarızlarının İslam’ı bilimsellikten uzak, rüya ve hurafelerle dolu bir inanç sistemi olduğu algısının oluşturulmasına neden olmuştur.
Hz Süleyman’a Sebe Melikesi'nin tahtını göz açıp kapayıncaya kadar getiren kişinin kitaptan ilim sahibi olan birinin getirmiş olması (Neml Sûresi, Âyet: 40)'da ilme, çalışmaya, çaba, cehd ve gayrete değer verildiğini göstermektedir...
Hz. İbrahim’i, hanımı Hacer ve oğlu İsmail’i, Kabe’nin yanıbaşında bırakmasından sonra, ıssız çölde yavrusuna su arayan anneye Allah’ın bir ikramı olan “zemzem” armağan edilmiştir. Zemzem, miskin miskin oturan bir anneye değil, yavrusuna su bulabilmek için Safa ve Merve arasında tüm güç ve kuvvetini toplayıp su kaynağı aramak için yedi defa koşan, bu uğurda canını dişine takan, deyim yerinde ise "bedelini ödeyen" bir anneye ilahi bir hakediş olarak takdim edilmiştir...
Dolayısıyla Allah’ın yardımı ve ilhamı gelecekse bu uğurda çalışan ve laboratuvarlarda alın teri döken insanlara gelmelidir. Her zaman olduğu gibi genişlik anında da, sıkıntı anlarımızda ve böyle zorlu süreçlerde de Allah’ın yardımına muhtacız.
Bir virüsle insanlığa acizliğini ve çaresizliğini hatırlatan Allah, Müslümanlara da bu süreçte dinlerini en güzel bir şekilde insanlığa duyurma fırsatı vermiştir.
Maddî ve ma'nevî ızdırap içerisinde kıvranan insanlığın kurtuluş reçetesi İslâm’dadır. Bize düşen görev, paranın pulun geçmediği bu korona sürecinde İslâm’ın hayat veren ilkeleri ile insanlığın dirilişine vesile olmaktır...