“Ve şüphesiz sen yüce bir ahlak üzerindesin” ayetiyle birlikte, “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” hadisi, İslam’ın beşeri münasebetlerde uygulanacak kural ve kaidelerin bir ahlaki temel üzerine oturtulduğunu vazediyor.
Ve hukukun güzel ahlakın üzerine bina edilmesi zorunluluğu…
Hepsinden önce güzel ahlakın ne olduğu ve olması gerektiğine dair doğru bilgi…
Ve fikir...
“Fikir olmayan yerde ahlâk oluşmaz. Hukuk ahlâkın pıhtılaşması… Ahlâk yoksa?.. Ne pıhtılaşacak?” diye soran Salih Mirzabeyoğlu, insanlara ilk ve doğru bilgiyi veren peygamberler sayesinde düşünme ve fikir üretebilme faaliyetinin mümkün olabileceğini söylüyor.
Böylece İslam’ın teklif ettiği ahlak anlayışının bir hukuk manzumesine doğru yol almasının gerekliliğine işaret ediyor.
Fakat Müslümanların hak ve batılı birbirinden ayırabilmesi için Peygambere mutlak ihtiyacı olduğu bugünlerde göz ardı edilmeye çalışılıyor.
Farkında olarak veyahut olmayarak, Peygamberi yani Hadisleri aradan çıkararak İslam’ın müesses nizamının çökmesine sebep olanlara hak ve batılı birbirinden en iyi ayıran Hz. Ömer’den muazzam bir örnek:
Bir Yahudi ile bir münafık bir meselede anlaşamadılar.
Yahudi meseleyi halletmek için “Resûlullah'a gidelim” dedi.
Münafık ise Yahudilerin başı Ka'b b. Eşref'e gitmeyi teklif etti.
Yahudi Resulullah’ın hükmünün daha isabetli olacağından münafıktan daha emin olduğu için Peygamberimize müracaatta ısrarcı oldu.
Huzura vardılar, meselelerini anlattılar.
Peygamberimiz Yahudi’nin haklı olduğuna hüküm verdi.
Huzur-u Saadetten çıktıktan sonra münafık bu sefer:
“Ben Muhammed'in hükmüne itimat etmiyorum. Bir de Ömer'e gidelim” dedi.
Yahudi bunu da kabul edip Hazreti Ömer'in kapısına vardılar.
Yahudi ayaküstü meseleyi Hz. Ömer’e anlattı.
Peygamberimizin yanına gittiklerini fakat arkadaşının Onun hükmünü kabul etmediğini söyleyince Hazreti Ömer münafığa:
“Arkadaşın doğru mu söylüyor?” diye sordu.
O da “Evet doğru söylüyor önce Resulullah’ın huzuruna çıktık. Fakat ben Onun hükmüne itimat etmedim” dedi.
Bunun üzerine Hazreti Ömer:
“Tamam, siz biraz bekleyin. Ben şimdi gelip hükmümü bildireceğim” deyip içeri girdi.
Biraz sonra içeriden kılıçla çıktı ve kapıda bekleyen münafığın kellesini bir vuruşta yere yuvarladı:
“Allah’ın ve Resulünün hükmüne razı olmayana ben böyle hüküm veririm” dedi.
Bu durumu Cebrail gelip Peygamberimize haber verdi ve “Hz. Ömer hakkı bâtıldan ayırdı” dedi.
Ve Hazreti Ömer Meclis-i Saadet’e gelmeden Allah’ın Resulü Ona ‘Faruk’ adını verdiğini bildirdi.
Recep YAZGAN