Memleket iktisadi olarak her sıkıştığında veyahut sıkıştırıldığında, her dara düştüğünde veyahut düşürüldüğünde bir yastık altı edebiyatıdır gidiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan vatandaşlarından kaçıncı defadır yastık altında atıl vaziyette duran döviz ve altınların bozdurularak ekonomiye kazandırılmasını istedi hatırlayamaz olduk.
Fakat Erdoğan’ın bu çağrıları her nedense istenilen karşılığı bir türlü bulamadı.
15 Temmuz gecesi tankların altına yatan, F16’lara kafa tutan necip Türk milleti neden bu çağrıya tam anlamıyla karşılık vermiyor?
Türk milletinin yastık altında 5 Bin ton altın sakladığı ve bunun ise yaklaşık 200 milyar Dolar’a tekabül ettiği söyleniyor.
Buna 165 Milyar Dolar’ın üstündeki döviz mevduatını da ekleyelim…
Bu durgun suyun bir nehre, bir çağlayana doğru yönlendirilebilmesi için herhangi bir adım atılmıyor.
Bir güven, bir teminat ne bileyim bir garanti…
Yastığının altına silahını koyarak tedirgin uyuyan hasım sahibi insanlar gibi bizim necip Türk milletimiz de belli ki bu kapitalist sisteme, bu sömürü düzenine, bu faizci bezirgânlara güvenmiyor.
Parasını, altınını, birikmişini tıpkı silahı gibi elinin uzanabileceği bir yerde, her an bir şey olacakmış tedirginliğiyle muhafaza etmek istiyor.
Demek ki devasa bir mevduatı cari ekonominin dışında tutarak sadece kendini güvence altına almakla kalmıyor, kendisine uygun, yeni bir iktisadi modelin geliştirilmesini bekliyor.
Bunu nasıl olacağı konusunda hiçbir fikrim yok…
Lakin ekonomi profesörlerimizin bu meseleye enikonu eğilmesinin vakti gelmiştir de geçmektedir…
Şuna kesin olarak inanıyor ve sizi temin ediyorum ki, yastık altının yegane müsebbibi faizdir.
Türk milletinin karınca kararınca dünya kapitalist sisteme karşı antiemperyalist duruşudur yastık aldı mevduatı.
Ve kanaatim odur ki, cari ekonomik sistem dışında muhafaza edilen yastık altı birikim şekli, Türk milleti gibi zor günler görmüş, savaşlarda kıtlık yaşamış, bazen dünya sistemleri ve bazen de kendi ülkesinin sistemi tarafından horlanmışların tevessül ettiği bir temayüldür.
Zor günler için saklanılmış, kefen parası diye biriktirilmeye başlanılmış sonrasında iyice büyütüle büyütüle bir sermaye, bir yatırım sermayesi haline gelmiş…
Sonra büyüyen çocukların başlarını sokacakları bir ev parası olmuş; ak akçenin, kara gün için saklanılan altınları…
Yeni nesilde para biriktirme gibi bir alışkanlık gelişmedi.
Z kuşağı paraya kolay ulaşabildiği yani öyle ciddi bir sıkıntı, kıtlık, savaş gibi felaketler görmediği için, ‘ak akçe kara gün içindir’ atasözü onlara hitap edemez hale geldi.
Düşündükleri şey en fazla evlendikleri zaman beyaz eşya parası…
Onu da ya düğünde takılan altınlarla ya da düşük taksitlere böldürüp ödeyerek vaziyeti kurtarıyorlar.
Z kuşağı düğünlerde altın takma geleneğini de kredi kartına borçlanarak devam ettiriyor.
Yakın zamanda altın takma geleneği kalmayacak…
Ve böylece yastık altı da tarihe gömülmüş olacak.