Çalışma, Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanlığına getirilen Sayın Zehra Zümrüt Selçuk hanımefendi, vazifesine başlar başlamaz bir an evvel halledilmesi gereken iki meseleyle karşılaşacak.
Sümen altı yapılmış iki büyük mesele…
Bunlardan ilki;
Erken Yaşta Evliliklerle İlgili Düzenleme…
Hikâyesi kısaca şöyle;
“18 yaşından küçüğün evlendirilmesi kanunen yasak. Fakat özellikle kırsal bölgelerde geleneklerine bağlı olanlar, "Dinimize göre 18 yaş diye bir şart yoktur" diyerek bu yasağı uymuyorlar.
18 yaşından küçük kızların, bazen akranlarıyla bazen de kendilerinden büyük kişilerle evlendirilmesi, işte böyle gerçekleşiyor.
18 yaşından küçük olduğu halde evlenen bir kız, hastanede doğum yaptığında ortada yasalara aykırı bir durum olduğu için durum polise bildiriliyor.
Polis, olaya el koyuyor. Mahkemeye intikal ediyor. Mahkeme de “18 yaşından küçüğe cinsel istismar suçu işlenmiştir” diyerek yeni doğum yapan kadının yasal olmayan eşini cezaevine yolluyor.
Böylece yeni doğum yapmış bir kadın, kucağında çocuğuyla kocasını hapishaneye yolcu ediyor.
İki yıl önce Adalet Komisyonunda kabul edilen önerge ile erken yaşta evliliklerle ilgili düzenleme, Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'na alınmış, Meclis’te görüşülerek kanunlaştırılacaktı.
Tasarının kanunlaşması beklenirken sizin de müntesibi bulunduğunuz Kadın ve Demokrasi Derneği – KADEM’in tasarıya itirazı gündeme düştü.
Ve tasarı Adalet Komisyonunda kabul edilmiş olmakla birlikte Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'ndan çıkarıldı.
KADEM’in itirazı şuydu;
“Tasarının, en önemli çıkmazlarından biri cebir, tehdit ve iradeyi etkileyen hususların tespitinin son derece zor olduğudur. Kaldı ki cebir ve tehdit olmasa bile küçük yaşta bir kız çocuğunun ‘kendi iradesi’ nasıl tespit edilecektir?”
KADEM’in bu itirazıyla 4 bin kişi evine, çocuklarına kavuşacakken ümitleri suya düşmüş oldu.
Burada yaklaşık 20 bin kişinin mağduriyeti söz konusudur.
Şuna dikkatinizi istirham ediyorum;
Erken evliliğe cinsel istismar diye karşı çıkanlar, kadın hakları adı altında dini nikâha da savaş açmış durumdadırlar.
İkinci mesele;
Ömür Boyu Nafaka Mağduriyeti…
Bu meseleyi bir mağdurun ifadeleriyle misallendirmek istiyorum;
“2009 yılında sadece 40 gün süren bir evlilik yaptım ve çocuksuz olarak boşandım.
2018 yılı itibarıyla bu kadına tam dokuz yıldır nafaka ödüyorum.
Mevcut kanunlarla ölünceye kadar ödemek zorundayım.
Eski eşimin evlilik öncesi ve sonrası durumuna bakıldığında yoksulluğa düşmüş gibi bir hali yok.
Hatta bir erkekle birlikte, evlilik dışı ilişki yaşadığını da biliyorum fakat bunları mahkemede ispat edemiyorum.
Bu çaresizlik yüzünden perişan durumdayım.
Yeniden evlendim. Bir çocuğum oldu.
Yeni ailemi Süresiz Nafaka zulmünden kurtaramıyorum”
Her iki meselenin mağdurları da Çalışma, Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanından ailenin korunması ve sosyal barışın tesis edilmesi için destek bekliyor.
Recep Yazgan