Devlet temsilcileri bir araya gelerek, ‘Efendim askeri stratejik müttefiklik, efendim siyasi ortak tavrımız, efendim karşılıklı ticari, iki ülkenin yararına...” diye çeşit çeşit anlaşmaları karşılıklı imzalayıp dururlar.
Bu anlaşmaların ömürleri büyük ve güçlü ülkelerin menfaatine halel gelmeye başlayana kadardır.
Boşuna dememişlerdir, “devletlerin dostu, düşmanı olmaz, menfaatleri olur”
Hâlbuki ülkelerin düşmanları olduğu kadar dostları ya da bütün devletlerin riayet ettiği bir uluslararası hukuk sistemi olabilmeliydi.
Ne var ki olamıyor.
İran dini lideri Hamaney, " Ne savaş olacak ne de ABD ile müzakere yapacağız. ABD yokmuş gibi davranıp devam edeceğiz. ABD müzakerelerdeki sözlerine asla bağlı kalmıyor. Sadece boş sözler veriyor. Kendi çıkarlarından da asla taviz vermiyor” diyor.
Türkiye olarak Amerika ile ilişkilerimizde şimdiye kadar müspet bir vakıa yaşamadığımıza göre dedikleri doğrudur.
Peki, biz de Amerika yokmuş gibi davranabilir miyiz?
Davranamayız.
Hamaney’in bu sözlerini İran bile hayata geçiremeyecekken, Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafya göz önüne alındığında Amerika yokmuş gibi davranması mümkün değil.
Neden çünkü en başta bir NATO ülkesiyiz…
Çünkü bölgemizde Amerika’nın kurduğu bir oyun var ve Türkiye olarak Amerika’nın oyun kuruculuğuna itiraz yükseltmeyen koalisyon güçleriyle birlikte öyle veya böyle oyuna dahil olmak zorunda bırakılıyoruz.
Dolaylı ya da direk muhatabımız Amerika oluyor.
Ümit ediyorum ki, bugün yaşadığımız bu musibetleri bin nasihatten evla kabul ederek artık Amerika’nın ve bölgemizdeki şer güçlerin vaatlerine inanarak başı sonu belli olmayan yeni maceralara atılmayız.
Daha temkinli ve daha istikrarlı ve daha uzun vadeli siyaset takip ederiz.
Her zaman yanımızda olan Libya lideri Kaddafi ve ülkesinin başına gelenler yeter miktarda öğretici derslerle dolu değil midir bizim için?
Her şey gözlerimizin önünde olup biterken, Erdoğan elinden İnsan Hakları Ödülü aldığı bir liderin yok oluşunu önleyemedi.
Oyun kurmaya muktedir olmayan devletler, kurulu bir oyuna öyle veya böyle dâhil olmak durumunda kalıyor.
Sahada yoksan masaya da oturamıyorsun.
Gözlerinin önündeki bölgeyi paylaşıp talan ediyorlar.
Mesele tam da bu…
Türkiye hem sahadan ve hem de masadan uzaklaştırılmak isteniyor.
Türk Devleti ve lideri Erdoğan’ın Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt Devleti kurulmaya doğru giden oyunu bozmaya yönelik hamlelerinden sonra oldu ne olduysa…
Erdoğan, hemen hemen her fırsatta, "Suriye'nin kuzeyinde, güneyimizde bir devlet kurulmasına asla müsaade etmeyeceğiz. Bedeli ne olursa olsun bu konudaki mücadelemizi sürdüreceğiz" dedikten sonra istenmeyen adam ilan edildi.
Siyasi, askeri ve iktisadi; Gezi Parkı eylemleri, 15 Temmuz darbe girişimleri, ekonomik ambargolar…
Bugün bu yaşadıklarımızın arkasındaki asıl sebep; Amerika’nın Dolar hamlesi ve Avrupa’nın Erdoğan’ı yalnızlaştırma gayretleri bu kesin karar ve kesin tavırdan başka bir şey değildir.
Recep Yazgan