Siyasilerimizin ve dahi bürokratlarımızın işlerini çok çok kolaylaştırıyor.
Sosyal medya, a sosyal siyasetçilerin ve bürokratların da mekânı olmuş vaziyette…
Bu sayede siyasilerimiz ve bürokratlarımız, kendilerini listeye koyan veyahut atayanları yakından takip edebiliyorlar.
Onların arz ve taleplerine uygun tarzı siyaset ve tarzı idare içre olduklarını, bir ‘tivit’ ile beyan ederek gündelik hayatlarını kaldıkları yerden sürdürebiliyorlar.
Bir bakıma ast üst mekanizması devam ettiriliyor.
Bakıyorum, takip ediyorum; sosyal medyayı çok iyi kullananlar sosyal hayatın içine giremiyor, girmiyorlar.
Belki de tenezzül etmiyor, burun büküyor, ‘ne gerek var’ diye düşünüyorlar…
Siyasilerimiz, seçmenlerinden ziyade kendilerini listeye koyan veya koyacak olana göre siyaset geliştiriyorlar.
Bu yüzden seçim sathı mahallinde çok zorlanıyorlar, ihtimaldir ki, soğuk nevale suratlarıyla oy kaybettiriyorlar…
Bir naz, bir kapris;
‘Köylere çıkmayalım, kenar mahallelerde dolaşmayalım, el sıkmayalım, milletin terli yüzlerini öpmeyelim…’ ilh…
Bürokratımız ise atandığı yerde ‘hizmet üretmek, sosyal hayatın içine dâhil olarak, eksik gedik nedir’ ona göre faaliyet icra eylemek yerine bir ‘tivit’ ile kendisini atayana göz kırparak iş yaptım havasında sureti haktan görünüyorlar.
Twitter’da varlar, gerçek hayatta yok…
Çünkü, Twitter’da var olanlar, gerçek hayata uyum sağlayamıyorlar.
Göstermelik yerliliğin, Ankara’ya çalışıyor görünmenin adresidir sosyal medya…
Malum, siyasetin ve bürokrasinin nabzı Ankara’da atıyor…
Sosyal medyanın istikameti de Ankara’ya çevrilmiş durumda…
Ankara’da bürokratlık yaptığı gönlerde, hasbelkader birilerinin gözüne girerek buranın listesinden vekil seçilenler, görev yeri değiştiğinde veyahut yeniden listeye giremediklerinde buraya uğramıyorlar.
Seçim afişlerindeki ‘Bir bura sevdalısı…’ sloganı mezara kadar değil pazara kadar…
Bunları kriz anlarında çok daha fazla müşahede edebiliyoruz.
Kriz anlarında kimlerin buralı, kimlerin oralı olduğu daha net ortaya çıkıyor.
Çünkü kriz anlarında, insanlar daha çok ilgilenilmek ve daha fazla teselli edilmek,
Yanlarında birilerini, devletin sıcak, merhametli elini görmek istiyor.
Devletin imkânlarının seferber edilmesini, yoksa bir temas, bir dokunuş bekliyorlar.
Paraşütle siyaset yaptığı yerin listesine indirilmiş siyasiler veyahut buraya atanmış bürokratlar görev yaptığı bölgeyi tanımak zahmetine katlanmak yerine sosyal medyayı tek hizmet aracı olarak görüyorlar.
Buranın yerlisi olmayı tercih etmek,
görev yaptığı şehri tanımak,
insanlara sevgiyle, şefkatle dokunmak,
devletin dostuna Yunus, düşmanına Yavuz yanını göstermek yerine,
İhtiyaç sahiplerine destek, garip gurubaysa yardım, kimsesizlere kimse,
Yolda ve darda kalana kol kanat germek yerine,
“ben burayı tanıyana kadar seçim gelir, tayinim çıkar” diye düşünen siyasetçi ve bürokratların fink attığı yerdir sosyal medya…
Yani esasen sosyal medya, a sosyalliği tercih eden siyasetçinin ve siyaseti düşünen bürokratın seçim kampanya mekânıdır…
Mütevazılığın, alçak gönüllüğün, iş, aş proje üretmenin yeri değildir…