İnsanın değişime karşı gösterdiği direncin benzerini, toplumlar da gösterirler.
Önceki halden şimdiki hale geçişler her zaman sıkıntılıdır.
Eski hale alışmış ruh veya bedenin yeni hale intibakı kolay olmaz, zaman ister…
Bu yüzden bir ülkenin tamamen değişmesi zordur.
Bakın Türkiye’ye; 15 yıldan beri değişim sancısı yaşıyor…
15 yıl öncesinden bugüne, geldiğimiz nokta, kat ettiğimiz aşama hiç de yabana atılacak bir seviye değildir.
Cumhuriyet mitinglerine; AK Parti’nin kapatılma davası, e muhtıra, Ergenekon, balyoz, MİT Tırları vakası, dershane krizi, 17 /25 Aralık derken 15 Temmuz darbe teşebbüsü…
Gözlerimizin önünden bir film şeridi gibi geçiyor; Gezi Parkı olaylarının Türkiye’nin her iline yayıldığı ve ülkenin teslim alındığı söyleniyordu.
Gel gelelim bir avuç çapulcunun nümayişleri hükûmetin çelikten iradesi karşısında tuzla buz oldu…
Aynı şekilde bir gecede ülkeyi darbe planlayıcılarının eline teslim etmek isteyenler de 15 Temmuz’da başarılı olamadı…
Bütün bu direnişler, devrim provaları ne yazık ki yenilik veya değişim talebi için değildi…
Statükoya başkaldırı, şartların daha demokratikleştirilmesi için yapılmış da değildi…
Ya ne içindi?
Tam tersine statükoya başkaldırmış bir iktidarın, başkaldırısını durdurmak için yapılmış ayaklanmalar, kumpaslar, planlar, projeler kalkışmalar…
Mesela kurulduğu günden bu güne terörden mustarip bir ülkeyi terör belasından kurtarmaya çalışan bir siyasi iktidarın kansız ve acısız yaşayabilmek için hayata geçirdiği yeniliklere karşı koyuyorlar, başarılı olamasın diye dört bir yandan engeller çıkartıyorlardı…
Her 10 yılda bir darbe ile 10’ar yıl geri bırakılan ülkede askeri darbelere son vermek için askeri vesayetten kurtulmaya çalışan AK Parti iktidarının başına gelmeyen kalmadı.
Değişimin kolay olmayacağı şuradan belliydi ki, ülkesini tek parti cenderesinden kurtararak, kalkınma hamleleri başlatarak muasır medeniyetler seviyesini hedeflemiş bir başbakanı idam ederek bertaraf etmişlerdi ve bu cesaret ve bu güç ve bu azimle 28 Şubat’ı başarıyla hayata geçirmişlerdi.
Erbakan’ın bütün uyumlu davranışları, iyi niyeti, iktidardan düşürülmesini engelleyemedi; ‘Savunan Adam’ın bir yıl gibi kısa zamanda hayata geçirdiği ekonomik kalkınmaya ve başarısına karşıydılar çünkü…
Menderes’ten Özal’a, Erbakan’ın bocuk boncuk terletildiği 28 Şubat’tan, ‘411 el Kaosa’ kalktı manşetlerine kadar değişime direnmek her yer ve zamanda aynıydı.
Şimdi geldik…
Cumhurbaşkanlığını ve külliyeyi bir mesire yeri olarak görmek yerine, ziyaretler kabuller, resmi törenler, davetlerden daha fazla olarak ‘muasır medeniyetler üstünü’ hedefleyen bir şahlanışın nirengi noktası haline getirmek isteyen adama dur demek için ayağa kalkmış vaziyetteler.
‘Daha fazla ileri gitme, böyle iyi…’ diyorlar.
‘Sana ne Ortadoğu’da olup bitenlerden. Sen sana verdiğimiz vazifeleri layıkıyla yerine getir. Fazla düşünme, senden düşünmeni değil ne diyorsak onu yapmanı istiyoruz’ diyorlar.
‘Köprüler, havaalanları, kanal İstanbullar, duble yollar, kalkınma, refah seviyesi bunlar boş iş’ diyorlar.
‘Teslim olun diz çökün’ diyorlar…
Teslim olacak mıyız?
Bu millet buna 24 Haziran’da karar verecek!..
Recep Yazgan