İngilizlerin desteğiyle kendisini Hicaz'ın kralı ilan eden Şerif Hüseyin, 1916 Mayıs’ında Medine’ye doğru ilerleyerek, 16 Haziran’da Cidde’yi, 7 Temmuz’da Mekke’yi, 22 Eylül’de de Taif’i işgal etti.
Şerif Hüseyin, Arabistanlı Lawrence ile birlikte İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin ‘Türkçülük’ yaptığını öne sürerek Arapları Osmanlı’ya karşı kışkırtıyordu.
Kısa zamanda Hicaz-ı Kuvve-i Seferiye Kumandanı Fahrettin Paşa’nın destanlık müdafaasıyla Medine hariç diğer merkezler Şerif Hüseyin’in eline geçti.
Medine’yi Arap isyancılardan temizleyen Fahrettin Paşa’nın, Şerif Hüseyin’in saldırısına karşı hazırlıkları devam ederken Genel Kurmay Başkanı Enver Paşa, Celal Paşa’dan görev yerinin değiştirilmesini istedi.
Dördüncü Ordu Kumandanı Cemal Paşa, bu değişiklik talebine, askerin kalbini kazanan, askerlerle birlikte toprak üstünde yatan, en ön cephede ateşe iştirak eden Fahrettin Paşa’nın yerinin değişmesi halinde Hicaz-ı Kuvve-i Seferîyesine 4. Kolordu Komutanı Miralay İsmet Paşa gibi birinci sınıf bir komutanın atanması gerektiğini belirten bir yazıyla cevap verdi.
Enver Paşa bunu Miralay İsmet Paşa’nın kolordu komutanlığına henüz geçtiği, yaşının küçük olduğu ve İkinci Ordu’daki görevini öne sürerek kabul etmedi, yerine İkinci Ordu Kumandanlığını vekâleten yürüten Mustafa Kemal’in Medine’ye gönderilmesini teklif etti.
Mustafa Kemal Hicaz-ı Kuvve-i Seferiye Kumandanı oldu. Fahrettin Paşa da Üçüncü Ordu Kumandanlığına tayin edildi. Lakin bu tayinden hiç haberi olmadı.
Zira Şubat 1917’de Medine’ye hareket emrini alan Mustafa Kemal, Dördüncü Ordu Kumandanı Cemal Paşa’yla ‘Medine’yi feda ederek esas cephe olarak Filistin’in müdafaasının daha makul olduğu fikrinde’ mutabık oldu.
Ve böylece Medine’nin derhal tahliyesi kararı alındı.
Mustafa Kemal, tahliyenin müdafaa eden tarafından yapılması gerektiğini söyleyerek Medine’ye gitmedi.
Fahrettin Paşa Medine’nin tahliye kararına, “Medine’nin anavatandan, bilhassa Filistin’den ayrı görülmesine ve böyle aniden boşaltmaya karar verilmiş olmasına mütehayyir ve katiyyen karşıyım” şeklinde bir telgrafla itiraz etti.
İstanbul’dan gelen emirlere ve kendisini ikna etmeye gelen paşalara rağmen Medine’yi teslim etmeyi reddetti.
Bunun yerine her ihtimale karşı Medine’deki 97 parçadan oluşan Kutsal Emanetleri iki bin askerin refakatiyle İstanbul’a gönderdi.
Fahrettin Paşa, emirlerine karşı çıkarak Medine Müdafaasını Mayıs 1917’de başlatmış oldu.
30 Ekim 1918’de kabul edilen Mondros Mütarekesi’nin, “Hicaz, Asir, Yemen, Suriye ve Irak’taki kuvvetler en yakın itilaf devletleri kumandanlarına teslim olacaktır” şeklindeki 16. Maddesine rağmen son Osmanlı Meclis-i Mebusan’ında alınan Misak-i Milli kararlarının 6. Maddesindeki, “Mondros Ateşkes Anlaşması’nın imzalandığı sırada (30 Ekim 1918) Türk askerlerinin koruduğu sınırlar içindeki Türk vatanının bütünü hiçbir biçimde parçalanamaz” hükmüne dayanarak müdafaayı 28 Şubat 1919’a kadar devam ettirdi.
Medine’yi Misak-ı Milli’ye dâhil etti, Mondros Mütareke şartlarını tanımadı.
İstanbul’dan gelen emirlere ve İngilizlere rağmen, “Ben teslim etsem Mehmetçik bırakmaz” diyerek Milli Mücadeleyi başlatmış oldu.
Medine’yi tahliye etmek zorunda kalınca kılıcını düşmana teslim etmek yerine Peygamberimizin kabrinin başına koydu.
Yararlanılan kaynak: Hanyalı Konya Dergisi, 6. sayı
Recep YAZGAN