“Cumhurbaşkanı adayı değilim. Kadından imam olmaz. Cumhurbaşkanı aynı zamanda imamlık yapmak durumunda olduğu için ben aday değilim” diyen İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, başkanlık sistemi yerine genişletilmiş parlamenter sistemi geçerek yeni sistemin Başbakanı olduğunda aynı zamanda imamı da olmuş olmayacak mı?
Başkanlık sistemi kaldırılacak, cumhurbaşkanı sembolik olacak o zaman imam Başbakan… ilh…
Ankara Vadisi Çınar Locası’na kayıtlı Mason olan Üstün Dökmen’in başlattığı tartışmaların sürekli başörtüsü merkezinde dolaşması başörtüsünün bugünlerde yakın ve kolay hedef olmasından mıdır?
Evet, öyle…
Bu durum, Hâkimiyetin kayıtsız şartsız Müslümanlarda yani Millet-i Hâkime’de olması gerekirken, eşya ve olaylar karşısında hem sosyal ve hem de psikolojik hâkimiyetimizi kaybettiğimizin resmidir.
İsmet Özel, bu husustaki en önemli ve en ilk el hatamızı yüzümüze şöyle vuruyor;
“Başörtüsü Demokratik Bir Hak Değildir! İslâmi Bir Vecibedir. Tesettür hem erkekler, hem de kadınlar bakımından İslam dinine mahsus bir vecibedir. Örtünmeyi demokratik bir kazanım sayanlar bu kazançları karşısında hangi bedeli ödediklerini bilmelidirler. Demokratik toplum örtünmeyi demokratik bir hak sayanlardan bu hakkı kendilerine tanıyan kuruluşların ve o kuruluşların yer aldığı düzenin militanca savunmasını yapmalarını beklemektedir”
Bir kadın ile bir erkeğin şu veyahut bu sebepten hâkim karşısına çıkması halinde erkek tarafın avukatı şu duayı yapar;
‘İnşallah kadın hâkim değildir’
Avukatlara göre davaya kadın hâkim tarafından bakılacaksa erkeklerin hiç amma hiç kurtuluş ihtimali yoktur.
Bu mevzuyu Fikri Sağlar daha ideolojik forma sokarak şu cümlelerle gündeme getirmişti;
“Yargılandığım zaman türbanlı hâkimin haklarımı koruyacağı ve adaleti yerine getirebileceği konusunda kuşkum var”
Bu sözleri yer, zaman ve söyleyiş olarak farklı olsa da yeni değildir.
Şimdinin Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Politikaları Kurulu üyesi Alev Alatlı’nın, 2008 yılında Zaman gazetesi için yazdığı fakat gazetenin GYY’ni Ekrem Dumanlı’nın “okurumuz buna hazır değil” gerekçesiyle yayınlamadığı ‘İçeriden Mırıldanmalar’ başlıklı yazısı;
“…Gerektiğinde baş örten, gerektiğinde yara saran tülbent, kadınlara mahsus bilginin kadim nakil aracı olarak görülür. Bu bağlamda, türban, kadınlık bilgisinin bastırılması, diğer bir deyişle, kadının kadına ihanetinin dışavurumu olarak algılanabildiği için korkutur.
Türk toplumun eriştiği tarihinin bu noktasında, yargıç kürsüsündeki yerini dişiyle tırnağıyla elde etmiş yeni kadın, tanık mahallindeki hemcinsinin şahitliğini irade ve akıl bakımından erkeklerden daha zayıf olduğu gerekçesiyle reddetmeyi aklından bile geçirmezken, dünya ve kâinat görüşünü türbanı aracılığıyla ilân eden kadın yargıcın vereceği hüküm, erkek cinsi lehine cinsiyet ayırımı yapacağının peşinen kabulü demek olacağı için korkutur.
Bana sorarsanız, türban sorunu işbu “kadının kadına ihaneti” olarak ifade ettiğim açmazda düğümlenmektedir. Bir kısmımız türbanı egemen erkeklerle kadınlar aleyhine yapılan bir ittifak olarak değerlendirirken, diğer bir kısmımız yasakçılarla birlikte hareket etmek suretiyle kendilerine tekâmül yollarını kapayan hemcinslerinin ihaneti olarak görebilmektedirler”
İki korkulu iddia yahut iddialı iki kuşku var;
Sağlar’ın kuşkusu, türbanlı hâkim dünya görüşü lehine ayrım yapacağı… Alev Hanımın korkusu, erkek egemen dünya görüşünü türbanıyla ilân eden kadın hâkimin erkek cinsi lehine ayırım yapacağını peşinen kabul edeceği…
Tartışmayı başörtüsü meselesi olmaktan kopartıp bir fıtrat – tekevvün meselesi olduğuna dikkat çekerek hem üç beş adım ileriye (belki de geriye) götürmek ve hem de solmaz ve pörsümez kadim hükümlerimizi yeniden hatırlatmak adına sormak istiyorum;
Kadının hâkimliği meselesinde üç temel görüş hakim;
1 Mâliki, Şafii ve Hanbelîlere göre kadının hâkimlik yapması caiz değildir.
2 Taberî ve İbn Hazm’a göre kadının hâkimlik yapması caizdir.
3 Hanefîler, kadının hâkim olmasını şahitlik yapabileceği muamelat konularıyla sınırlandırmıştır.
Bu üç görüşten yeni bir terkibi hüküm yani yeni bir içtihad ortaya koyabilecek yeni müçtehitlerimiz var mıdır?