Memleketimizde kentsel dönüşüm konuşmak kolay iş...
Mikrofonu eline alan planlamadan dem vurur, imar sisteminden şikâyet eder.
Cümlelerin çoğu, geçmişin ihmallerini, günün sorumluluklarını hatırlatarak mesuliyeti başkasına yüklemeyi marifet sayan meslek erbabına aittir.
Meseleye adını koyarak ilerleyelim; pek sayın meslek körlüğüne duçar olmuş mimarlar, mühendisler…
Samsun’un şehirleşme tarihi sadece teknik süreç değil; aynı zamanda ahlâkî sınav, ilimle, irfanla medeniyetle imtihandır.
1800’lü yıllarda motorlu taşıtların henüz hayatımıza girmediği dönemde Fransız şehir plancılarının ortaya koyduğu ilkelere göre şekillenen İlkadım’ın geldiği hâl çarpıklık simülasyonudur âdeta.
Demek şehircilik yalnızca sayıyla, rakamla, hesapla, hendeseyle, mühendislikle haritayla değil; irade, estetik, feraset, vicdanla yoğrulmuş idrak meselesiymiş.
Lakin Samsun’u şekillendiren mimarlar, mühendisler sorumluluklarını üstlenmiyor, üstelik aynı hataya devam kabilinden mikrofon ellerinde konuşuyorlar…
Yirmi beş yılda şehri düzeltemediğiniz, yetmedi şehri mahvettiniz…
Hatırlıyorum ilk yerel yönetimler sloganınızı; AK Eller, AK İller…
Olmadı yapamadınız…
İşte Atakum örneği, şehircilik adına yaşanmış mühendislik faciası kabilinden önümüzde durmaktadır.
Yeşilliği katledilmiş beton kütleler; daralan yollar, çık(a)maz sokaklar, eğimi, çukuru iç içe girmiş arterler…
Sözde modern yapılar, çağdaş dokunuşlar…
Gerçekte düzensizlik, estetik yoksunluğu!
Düzensizliğin, çarpıklığın altında yine bildik imzalar: mimarlar, mühendisler, teknikler adamlar.
Onay makamı AK Parti Belediyeciliği…
Konu cami inşası, mescit projesi, yahut yeşil alan olduğunda AK Parti belediyeciliği nereye saklanıyor bileniniz var mı?
Yükselen itirazlara, mahkeme engellerine direnen, çarpıklıkla örülü mahallelerin, bozuk yolların, penceresiz dairelerin hesabını soran, soracak olan AK Parti Belediyeciliği nerede?
Canik’ten Bafra’ya, Çarşamba’dan ucube sokaklara…
Sadece Atakum değil; Canik, Bafra, Çarşamba… Nereye el atsanız benzer görüntüler: Heyelan riski üzerine kurulu apartmanlar, imarsız sokaklar, yoldan ziyada çukura benzeyen güzergâhlar.
Bütün manzara, yalnızca teknik zafiyet değil; aynı zamanda mühendislik adına yaşanmış feraset kaybını, mesuliyet zaafını ortaya koyuyor.
Daha hazin olanı yukarıda değindim; estetikten, işlevsellikten uzak yapıları tasarlayanlar, gün gelip en yüksek perdeden şikâyet edenlerdir.
Kentsel dönüşüm denince ekranlar, paneller, şuralar yine aynı simalarla dolar: anlatırlar, bilirler, konuşurlar… Lakin taşın altına el koymazlar.
Estetikten Uzak, Vicdandan Azade…
Şehir yalnızca teknik çizgilerle değil; ruh, ahlâk, medeniyet idrakiyle inşa edilir.
Lakin karşımızda estetik pencere kemerine, zarif minare siluetine dahi tahammül edemeyen; bodrum katına penceresiz oturum iskânı, dere yatağına AVM ruhsatı vermeyi meslekî başarı sayan zihniyetler vardır.
Büyük çelişki, tarihi sorumsuzluk zafiyeti, derin garabet!
Ey Samsun’un teknik kadroları!
Samsun’da bize, ‘İşte budur!’ diyebileceğiniz tek sokak, tek örnek cadde, estetikle yoğrulmuş tek sosyal mimarlık numunesi gösterin.
Gösteremiyorsanız, çıkın erdemlice söyleyin:
“Beceremedik.”
Artık milletin istikbalini şekillendirecek masa başlarına oturmayın.
Çünkü şehir bina değildir sadece; şehir ruhun yansımasıdır. Ruhsuz yapılarla şehir değil, ucubeler yapılabilir…
Ey biz gazetecileri masa başı habercilikle eleştiren mesuliyet sahipleri,
Sizler masa başında projeler çiziyor, mimarlar odası masa başında onaylıyor, belediyeler masa başında ruhsatlandırıyor, o projelerle beton döktürüyorsunuz.
Bakın şimdi şehrin manzarasına, kendinize sorun; ‘hangimiz daha suçluyuz?’
Bize ne lazım?
Bize, 1963’ten beridir yayımlanan Türkiye’nin köklü Mimarlık Dergisi’nin felsefi, kültürel, etik, estetik donanımını özümsemiş; fakat ideolojik sapmalarından uzak durmayı başarabilmiş, şehircilik ahlakını, mesleki ilim, irfanıyla bütünleştiren sosyal mimarlar lazım.
Çünkü mesele sadece bina yapmak değil; medeniyet inşa etmektir.
Ev Ödevi, Kitap okuma; Turgut Cansever Kubbeyi Yere Koymamak
Türkiye’de mimarlığın yalnızca teknik uğraş değil, aynı zamanda medeniyet, ahlâk meselesi olduğunu vurgulayan eserdir.
Kitap, doğrudan monografi yahut teorik anlatıdan ziyade, Cansever’in çeşitli konuşmalarından, yazılarından, röportajlarından derlenmiş metinler bütünüdür.
Editörlüğünü Hilmi Yavuz ile Rasim Özdenören’in üstlendiği çalışma, mimarlık tarihinden şehir planlamasına, İslam sanatından modernleşmeye kadar mühim başlığı içerir.